annem tam üç kez evlendi. şu an devlete ait bir bakımevinde yatıyor...
hayatı boyunca bağda bahçede yevmiyeyle çalıştı, sigortasız. babamla olan ikinci evliliğinden kendisine hiç bir birikim kalmadı. eline para geçmediği için (tarlada çalıştıklarının parasını kahyadan (nam-ı diğer dayıbaşından) babam alırdı. annem biraz safça olduğu için babam eline para vermezdi. nitekim gizlice para da biriktiremedi. babam öldüğünde annemle ben kirada oturuyorduk, diğer iki ablam evliydi.
son eşiyle evlenmesine küçük ablam vesile oldu. büyük ablam ve bana hiç duyurmadan annemin de saflığından yararlanıp bizden habersiz kadını 10 gün içinde evlendirmiş ve uçurmuş. annemin eşi iyi biriydi ama çocukları annemi istemedi. 12 yıl lık evlilikten sonra annem dayanamayıp boşanma davası açtı. o zaman bir süreliğine bizim yanımızdaydı. eşiyle barışacak gibi oldu ama küçük ablam razı gelmedi: bakamıyorsanız bana yollayın, ben ölene kadar bakarım, dedi. ne hikmetse annem de onun lafını dinleyip birden barışmaktan caydı. sonuç olarak o eşinden 12 yılın sonunda nafakasız, tazminatsız ayrılmış oldu.
boşanma sonrası memlekette kendisine bir göz oda kiralık bir ev tuttu. 12 yıl boyunca ben her ay kirasını, faturalarını ödedim. harçlığını da yolladım, ki daha gençti o zaman, bağa bahçeye de giderek hem geçimini sağladı hem de kenara 5-10 kuruş koydu. 6 yıl önce araba çarptı kendisine, kalça kemiği kırıldı. büyük ablam zaten artık yaşlandığını da öne sürerek, evini kapatıp yanına aldı. tam 5 yıl boyunca bebek gibi baktı ona. ben de yine arada doktor-hastane masrafı olursa onları, bir de üstünü başını yolladım.
1,5 yıl önce annem birden düştü, ambulansla acile götürdü ablam. yoğun bakıma alındı. ben o dönem işsizdim, işten çıkarılmıştım. hemen yurtdışından atlayıp gittim. tam 1 ay hastanede ve ablamın evinde kendisine baktım. ben yedirdim-içirdim, altını değiştirdim. doktor beyne artık yeteri kadar kan akışı olmadığını, her günün bir önceki günden daha kötüye gideceğini net bir dille söyledi. evdeki bakımla yavaş yavaş kendine gelir gibi oldu annem. en azından iki kişi koluna girdiğinde oturur pozisyona gelebiliyor, konuşuyor ve serumsuz besleniyordu. ancak bunun için de en az iki kişiye ihtiyaç vardı.
ablam bel fıtığı ameliyatlısı artı böbreğinden kitle alınmıştı yakın zamanda, kontrolleri devam ediyordu. ayrıca eşi işitme engelli. tek başına bakması mümkün değil, altını almak başlı başına bir işti zaten. benim de o dönem sağlık problemlerim vardı, üstüne işsizdim ve eşimle de aramızda sorunlar vardı. küçük ablam ise kadın daha ayaktayken iki günden fazla evinde istemez olmuştu.
bir ramazan bayramı arefesinde iki kardeş , bir de yeğenim arabaya koyup ağlaya ağlaya bakımevine bıraktık. hayatımın en zor günlerinden birisiydi. bu dönemde beni yalnız bırakan, destek olmaktan geçtim konuyu bile açmayan eşime kırgınlığım o gün had safhaya çıktı (bu yıl eylül ayında da boşandık zaten, eski eşim olur artık).
annem 2023 mart ayından beri bakımevinde yaşıyor, her geçen gün benjamin button'a dönüştü. artık çoğu şeyi hatırlamıyor (en büyük tesellim), kişileri birbirine karıştırıyor. yeğenimi kendi kızı zannediyor. ben senede iki kez gidip görebiliyorum, yeğenim kendi yaşadığı yerde bir bakım merkezi ayarlamayı başarabildiği için sık sık gidip görüyor, beni ve annesini de görüntülü olarak arayıp görüştürüyor (allah onu da evlatlarından güldürsün, tuttuğu altın olsun inşallah).
sonuç: yaşlandığınızda size birisinin bakacağının hiçbir garantisi yok, üstelik bir değil defalarca evlenmiş olsanız bile...
söyleyeceklerim bu kadar!
edit: annecigimin bu dünyadaki çileli yolculugu 19 temmuz 2025'te sona erdi.
beni sonsuz bir vicdan azabıyla birakarak melek oldu çakır gözlüm...