açıklanacak karar ne olursa olsun, deniz aşırı unsurların güdümünde açılmış olan davalarda kaybeden türkiye'dir. bu dava da onlardan birisidir.
balyoz adı kullanılan davanın tek tutuklu sivil sanığı olan
havelsan genel müdürü
ömer faruk yarman ile tutukevinden mektup yoluyla yapılan bir röportajdan kimi bölümleri alıntılıyorum.
********
"başlarken benim ne öğrencilik ne kariyer ne de profesyonel hayatımın odak noktasında siyasetin durduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir... galatasaray lisesi’ni -zevkle- fen kolunda bitirdikten sonra istanbul teknik üniversitesi’nde elektronik okudum… fiziğe olan merakım ağır basınca yüksek lisans için gittiğim boston'da, mit’den önce nükleer mühendislikten "science master", sonra da nükleer reaktör fiziğinde doktora yaptım… fizik ve mühendislik alanındaki fanatizmimin mahcubiyetiyle teknoloji değerlendirmesi, makroekonomi, uluslararası ilişkiler gibi dersler de aldım; ama hep "lillahına kadar" bir teknokrat olmaktan onur duydum. meslek aşkı işte!
doktoram başlarken amerika’da three miles island nükleer kazası, bittikten sonra da çernobil faciası yaşandı… kendi kendime "nükleer mühendislik buraya kadar! şimdi elektroniğe geri döneyim." dedim... türkiye’ye döndüm; anadolu üniversitesi elektrik fakültesi'nde yardımcı doçent oldum. keyifliydi... eh araştırma, geliştirme ve yayın yapacağız; ama türkiye’den ve dünya standartlarında. iki seçeneğim vardı: tıbbi elektronik, askeri elektronik… tıp fakültesinden arkadaşlarla bir grup kurduk... bir yanda, öte yanda eskişehir. hava ikmal ve bakım merkezi'nde havacı mühendis subaylar ile uçak avionik projeleri... türkiye’de can kıymeti yoktu ya, ikinci grup aldı başını gitti. askeri alanda öğrencilerimizle hızla "yapılmazları yapmaya başladık". savaş uçağı karmaşıktı... dokunulmaz! üstüne elektronik cihazlar takmak -hem de amerikalılardan habersiz- olacak şey değildi! biz yaptık; efsaneyi yıkmış olduk.
------
göreve başlama (havelsan) tarihim 5 mart 2003! "balyoz" davasına konu olan plan semineri’nin yapıldığı günlerde! benim işim başından aşkın. yaşım 50: profesyonel kariyerimin jübilesi olacaktı havelsan. hedef koydum: 10 yıl içinde 1 milyar ciro… avrupa’nın ilk beş bilişim şirketinden biri olmak ve emeklilik! çalışacağım ekip zaten üniversite çevresinden belliydi!
"delirmiş!" dediler. göremedikleri şu idi: türkiye’de nitelikli iş gücü ucuz, fırsat az; pırıl pırıl mühendisler kapasite-altı çalışıyorlar. ankara’da burnumuzun dibi odtü, hacettepe, bilkent, aü, başkent... türkiye’nin en iyi bilgisayar mühendisliği bölümleri. hocalar, öğrenciler çok iyi! yatırımın kilit taşı insan; bir de önüne en iyi ekranı koyarsan bitti! strateji üç aşamalıydı: büyük askeri bilişim projeleri, sonra sivil bilişim (e-devlet projeleri), sonra ihracat. sekiz yıllık hedefler, harfiyen uydu!
-----
önce odtü teknopark'ta, sonra istanbul pendik tersanesi'nde ve amerika’da şubeler açtık!... milyonlarca satır yazılım ürettik. bu başarıların ticari ödülü; artan milli güvenlik, dışa bağımsızlık boyutu yanında hiç kalır!
-----
türkiye ve yurtdışından teknolojik ve yönetimsel dallarda ödül yağıyordu! maalesef meşhur edildik!
zaten savuma sektöründe güvenlik - siyaset - teknoloji (ve hatta ekonomi) iç içe geçer. bu senfonik bir uyumdur. zor olan, küresel rekabet gücü olan orkestrayı kurmak. lidersiz takım, takımsız lider olmaz.
sanırım, "bilişim devi havelsan" serüvenimiz benim de sonumu hazırladı… soğuk savaş günlerinden beri gizli servislerden sakınırım. afrika, asya’da daha kapalı, daha gergin olurdum. amerika ve avrupa’da daha az! vurulmadık çok şükür; ama kendi vatanımızda tutuklandık! bunu beklemezdim!
-----
neden buraya düştüm? hukuk sistemi içinde suç-suçlama-iddia-ispat-hüküm ekseninde hangi mantıkla balyoz davasına girdim, niye tutuklandım, neden ve nasıl çıkarım bilmiyorum!... ama belli ki tüm tutarsız, hatalı, ilişkisiz dijital sahteci kurgulara rağmen bir koca yıl boyunca hakkımda tahliye kararı verilmemesi, yaşadığım dramın hukuki değil siyasi olduğumu gösteriyor… üstelik bu 'siyasi' boyut, hükümetin siyaseti değil. dostlarım beni yanıltmıyorsa bu tezgah ne onaylanıyor ne de bozulabiliyor.
yine de savaşın bir resmi bir de fiili nedeni olduğu gibi; bu traji-komedyanın hukuki sebebini anlayamadım da fiili sebebi bence belli: lideri uçurup takımı dağıtmak. ben bu yılki (2012) havelsan bütçesini 430 milyon tl satış olarak bıraktım. yandaş basın bağırıyordu: "balyozcu genel müdür, hala görevde!". şubatta ayrıldım. yerime içerden biri atansaydı belki trend sürerdi. değişim isteniyor ki dışarıdan, sisteme yabancı bir bürokrat geldi! iki- üç yıla kalmaz; havelsan’ın akıbeti kuşkularımızı çelecek ya da teyit edecektir! göreceğiz. dört ay sonra, 2012 mali performansı ve 2013 planı gelecek. bir de 5 yıllık stratejik plan bıraktım: hedefler belli… ilk performans değerlendirmesi 4, ikincisi 16 ay sonra ortaya dökülür. eğer haklıysam sadece ben ve havelsan değil, tüm türk savunma sektörü hedeftir. hazır olun! benim de sıram gelir diye görevdeki herkes tedirgin olmuştur.
-----
hegemon küresel düzenin ve ülkemizdeki bekçilerinin tüm engellemelerine rağmen açtığımız yoldan, peşimden karşılıklı sevgi, saygı ve güven duyduğum binlerce (evet binlerce öğrenci; meslektaşım, paydaşım) genç türk mühendisi yürüyor. ne mutlu bana! doktoradan sonra tatlı bir amerikan rüyası için gurbette kalıp buraya dönmesem, dönüp de işin kolayına kaçsam, ya da yolun başında mimlenseydim ne kadar acı olurmuş... ama şimdi artık hayatımın başarılı bir serüvenle dolmuş olduğunu -özel yetkili ya da yetkisiz- kimse değiştiremez. yıkılmam için çok geç: ayakta öleceğim!
-----
tek hayıflanmam, değerler ve ideallerimizin yolunda adanmış meslek yaşamımın savunmasız yavrularımı, sevdiklerimi-sevenlerimi, öğrenci, meslektaş ve partönerlerimi derinden yaralamış olması. daha fazla üzülmesinler! yaşadığımız, nedenimiz dışındaki kirli dünyanın bizim mikro-kozmosumuzda kurguladığı bir kahpelikten ibaret. büyütmeyelim. ben çoktan bu kadarını sineye çektim bile; yüreğim müsterih, başım dimdik. baştan beri basına mektuplar göndermediğim bundandır. unutmayın, hayat çok uzun. tarih daha da uzun!"
röportajın tümü için;
`
http://www.odatv.com/…nel-muduru-konustu-2109121200`
********
havelsan, bilim ve teknoloji üreten en önemli kurumlarımızdan birisi(ydi). neden hedef alındığını, her gün milliyetçilik naraları atan yöneticiler açıklamalı.
ulusçuluk=milliyetçilik
ne demişti düş işleri bakanı? ulusçuluk tartışılsın! kendilerine oy veren %50, ulusçuluk dendiğinde anlamını bilmediğinden dolayı error vereceğinden ve "tapındıklarımız ne derse doğru der" anlayışından ötürü özellikle ulusçuluk deniyor. cesaretin varsa desene "milliyetçilik tartışılsın".