şubat 2015 de 3. baskısını yapmıştır.
tezer özlü'yü daha da özümsemek ve tanımak için bulunmaz nimet.
öncelikle kitap bölümler halinde giriş bölümü sezer duru tarafından yazılmış ve gerçekten çok güzel ayrıntılar barındırıyor. sonra yaşarken..., ...ve sonra, en sonda kendi yazıları bulunmaktadır.
kitaplarıyla ilgili özellikle
çocukluğun soğuk geceleri- ki bu kitabı her okuyuşumda nasıl böyle içten, sıcacık ve öylesine bi kitap olabilir diye hayrete düşüyorum- ve
yaşamın ucuna yolculuk ile ilgili birsürü inceleme okuma şansımız oluyor. gözümüzden kaçanları da yakalıyoruz böylece.
sürekli olarak "
ölüyorum devrimci mücadeleyi bensiz sürdürün!" diye bağırıyoruz kitap boyunca. bazılarının onun bu sözüne şaşırmış olduğunu bile farkediyoruz yer yer ki bence bu tam da tezer özlü için biçilmiş bi cümle.
"tezer, benim tanıdığım ilk kadın başkaldırıcıdır. türkiye de daha feminizmin sözü bile edilmezken ve bir victoria ahlakının neredeyse okuryazarları bile kuşattığı 1950'li yılların sonunda, kadını cinselliğiyle tanımlayan bir çevreye başkaldırıp üstüne üstüne giden odur. daha mini eteğin ucu bile görünmemişken, 1960 yılında, iyiden iyiye mini bir etekle beyoğlu'na çıkışını anımsayanlar var mıdır, bilmiyorum, ama ben buna tanık olmuşumdur." --yaşarken/mutti ile hayalet/
hilmi yavuz/26
en etkileyici bölümlerinden biri ve sanırım çoğumuzun algısında da bu şekilde var olan şu bölümdür:
"
yaşamın ucuna yolculuk adlı son kitabında, tezer özlü'nün peşinde dolandığı ana izlek,
cesare pavese'nin intiharıydı. insanın daha 40'ını aşmadan ölüm düşüncesine kapılması, eğer hep sınırda yaşamayı seçmişse, bana hiç de tuhaf gelmiyor.
intihar bireysel/kişisel bir sorun elbet, ama aynı zamanda toplumsal bir sorun da. ne diyordu
artaud: "
beni intihar ettiler." tezer intihar etmedi ama kendimi onun böyle bir ölümle ölmüş olduğu duygusundan kurtaramıyorum bir türlü."--...ve sonra/tezer için/
ahmet oktay/67
"aşağıda yatıyorum
sokağa bakan pencerenin yanındaki divanda
bir ses birden bir olay oluyor
kulağımın dibinde
bir dal bir cama vuruyor
tezer"--...ve sonra/ bir arkadaş için/
can yücel/77
ahmet cemal kendisine
yazkonun
kafka özel sayısı için kafka'nın güncesinden bir bölümü bir hafta içinde çevirmesi için verir ve tezer tam zamanında yetiştirip getirir:
-senin yüzünden yine tımarhaneyi boyluyordum, der.
-neden be tezer?
-bir hafta gece gündüz bu adamın dünyasında yaşamak zorunda kalmak ne demek, bilir misin sen? ama yazar da bunlar işte!
sonra ahmet cemal aynı gün özel sayı için yazdığı sunuş yazısını okur :
-çok güzel, der tezer.
-evet ben de çok beğendim. keşke benim ardımdan da birileri böyle yazsa!
-merak etme, ben yazarım senin ardından uygun bir şeyler!, diye alayla yanıtlar tezer özlü.
tezer özlünün kitaplarını okuduğumuzda hissettiğimiz o objektif ele alışın aslında ne kadar da öyle olduğunu her yazıda daha da iyi anlıyoruz. onun o bakışını tüm onu tanıyanlar tekrarlıyor. geniş zamanda bir yazar oluşunu bir kez daha teyit etmiş oluyoruz. bu da yazdıklarındaki o yalınlığın nasıl iyi yansıdığını gösteriyor belki de. bir geniş zaman yazarı olarak kendi hayatını sanki başkasını izler gibi anlatıyor.
tezer özlünün etrafında olup da yaşantı, anı, günlük, mektup türünde eserler veren yazarları az çok takip ediyorsanız bu da orada öğrendiğiniz ayrıntıları arttıracak cinsten bir kitap olmuş. en son
adalet ağaoğlunun
damla damla günlerini okurken,
güner sümer yazan her yerde dikkat kesiliyordum kesin tezerden bahsedecek diye. az da olsa onunla ilgili geçen her cümlede içimde bir uyanış oluyordu.
(bkz:
tezer özlü'den leyla erbil'e mektuplar)
(bkz:
her şeyin sonundayım)
sezer duru iyi ki var ve bizi böyle bir kitap ve diğerleriyle buluşturmuş. sonundaki fotoğraflar ise daha da minnet duyulası.