ilginc bir rituel. ne mal insanlar var lan. millet helva yiyip dedikodu yapiyor. dedikodu, sonrasinda camide devam ediyor falan. biz iflah olmayiz kesinlikle. uzucu. oyle...
çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor. taziyeye gelenler uzun zamandır görmedikleri arkadaşlarını akrabalarını, eski komşularını görüyor, laf lafı açıyor.
ateş düştüğü yeri yaktığı için onlar yanmıyor, yanmadıkları için de ikram edilecek yiyecekleri, ardından dağıtılacak çayı düşünüyor. düşünmekle kalmayıp istiyor, çay demlense mi diye soruluyor, halbuki cenaze sahibinin içinde fırtınalar kopuyor, ateşi körüklüyor.
hem annemin hem de babamın cenazesinde gelenleri kovmama ramak kalmıştı. kovamadığım için annemde ilk uçakla bastım evime döndüm. babamda da sabredip ertesi gün evi toplayıp kilitleyip gene basıp döndüm. yok yedisini okutmayacak mısın yok elli ikisini yapmayacak mısın...hayır, ben evimde yaparım dedim.
geçenlerde iştirak ettiğim bir cenazede mezar fiyatlarındaki artış, nuriye'nin torunların aldığı lüks mezarlık, karşıyaka'daki en güzel mezar konumları vs'nin coşkuyla konuşulmasıyla perçinlenen bir toplum olayı. cenazelere six feet under'daki gibi musalla taşı reklamı falan almalarına az kaldı yemin ederim çok güzel delirdik.
bu gözler
1) kıymalı pide yemem ben, peynirli yok mu?
2) bu tavuklu pilavın takvuğu bim'den değil? değil mi ?
diyen ibneler gördü.
ateş düştüğü yeri yakıyor gerçekten.
daha dün bir arkadaşın cenazesinde yaşananı anlatıyorum. gencecik bir kadın ölüyor...
son görev yapılmak için cenaze törenine katılanlardan biri, “ayyy belki uygun bir ortam değil ama ben nişanlandım “diye topluluğa tek taşını gösteriyor.temmuzda da düğünüm var diyor.
bu dedikodudan daha beter bir durum. yaşamın ağlarken güleriz felsefesine de ters...
evet 40 yaşında olan birinin, evliliği bir halt sanması ve öyle bir ortamda bile dile getirebilmesi.
yerli ve milli iğrençlik.
kadınlarda daha çok rastlansa da, erkeklerde de sıkça görülür.
zamanında, cenazeyi defnederken futbol muhabbeti yapanları görünce, samimiyetsiz insanların ne kadar çok sayıda olduğunu anlamıştım.
bunlara kalay çekince de uzaklaşıp, fısır fısır konuşmaya devam ederler,
sektör çekince de, çevreye göre kötü insan siz olursunuz ama en azından kafanız rahat olur, virütik insansıları çevrenizden uzaklaştırmış olursunuz.
türk insanının nerde nasıl davranıcağını bilmediğini bana tekrar hatırlatan ayrıca bu sene çokça şahit olduğum eylemdir. yok artık dedirtmeyen bir klişe haline gelmiştir bir gün susabilmeyi öğrenmeleri dileğiyle.. (bkz:
ölmeyi bayılmak sanmak)
cenaze sahipleri cenaze işlemleriyle ve tertibiyle yeterince ilgilenmişler mi, kim daha çok ayakta kalmış, kim en çok koşturmuş, kim şunla bunla uğraşmış, kim odun kömür almış, kim sobayı yakmış, kim lahmacun siparişi vermiş, kaç tane vermiş, çay ocağını kim ayarlamış, kim ne kadar masraf yapmış, taziyeye gelmeyenler niye gelmemiş, niye vefasızlık etmişler, yoksa kırk yıllık eski hikayeler yüzünden mi gelmemişler... oooo daha bi sürü mevzu çıkar.