ankaradaki goethe enstitüsü almanca kurs başvurusu kuyruğunda-bilen bilir mahşer yeri gibi oluyor-sıra numarasıyla içeri girdikten sonra-tekrar ediyorum 300-400 kişilerden bahsediyoruz-kayıt bürosuna çağrılmak için, konferans salonunda beklerken, bir ablanın güvenlik görevlisine "daha ne kadar bekleriz" diye sorması, onun da sıra numarasına göre aldıklarını söylemesi, kızın da sinirli bir hareketle " ama benim işim gücüm var, hastalarım beni bekliyor " deyip saatini filan göstermesi. güvenliğin de gayet sakin "buradaki herkesin işi gücü var, iş bulma kurumu değil ki burası" demesi, ablanın o sinirle çıkıp gitmesi. ortamlarda hekim olduğunu vurgulamak da gerçekten çok etkili bir yöntem. evet ablam tek sen hekimsin, tek senin hastan var, hatta tek senin işin var.
*edit: hanımefendinin hekim olduğunu ben uydurmuyorum, cümlenin bir kısmında "e doktorum ben, hastalarım ne olacak "diye güvenliğe sorma bölümü de var. olay; hekim düşmanlığı değil, o kuyruktaki çoğu insanın-bir kısmı öğrenci- hekim, hemşire, mühendis olmaları, çünkü konu zaten "almanca kursu". sorun bunu dile getirme biçimi.