gayet normal bir durumdur.

çünkü insana nerden geliyorum, nereye gideceğim ve burada ne işim var gibi sorularına yanıt alacağı bir kitapdir.

dünyanın en büyük meseleleri bile bu üç sual yanında basit kaldığını anladiğından hiçbir şey canını sıkamaz.

"gördüm ki: şu gün, güya bir tabuttur. hareket-i mezbuhanede olan cismimin cenazesini taşıyor.
(iman, o tabutu, bir ticaretgâh ve şaşaalı bir misafirhane gösterir.)"

sözler, rnk

farkındaydanız "anlamanın" değil "okumanın" huzur verdiği şeklinde açılmış başlık. gerçekten de risaleciler açısından kutsal bir kitap sayıldığından "anlamasan da oku" derledi önceden liselilere. yurtlarında kalan arkadaşlarım anlatırdı "hiçbir şey anlamıyoruz ama yine de okutuyorlar" diye.

radyonun içine sesleri meleklerin taşıdığını düşünmenin sonsuz huzurudur muhtemelen..

açıp (bkz: cin ali) okuyun daha çok huzur bulursunuz,bırakın meczup ürünlerini.

bunu okuyup anlayabilen varsa onda zaten kafasını dünya gerçeklerine yoracak beyin yoktur. okumuşlar bir de anlayıp huzur bulmuşlar amk!

risale-i nur günümüz türkçesini kullanan sıradan insanların anlamakta, idrak etmekte güçlük çekeceği bir dilde yazılmıştır. bu durum eğer gerçekten bir faydası görülecekse kişiyi oldukça zorlu bir sürece itmektedir. sadeleştirilmesi ve daha güncel bir dille kaleme alınması gerekir. daha fazla insana ulaşmak gibi bir gaye varsa gereken budur.

ancak her nasılsa bu öneriyi her dile getirdiğimde yapılacak güncellemenin risale-i nur ismindeki eserin sırrına zarar vereceği yönünde bir kanaatle karşı karşıya kalıyorum.

peki gerçekten bu eserin bir sırrı var mıdır?
kuran-ı kerim daha fazla insan tarafından daha iyi anlaşılsın diye tekrar tekrar güncel bir türkçeyle tefsir edilmiş ve pek çok dilde yayımlanmıştır. burada amaç nasıl ki daha fazla okunmak daha fazla anlaşılmaksa huzur verdiği iddia edilen bir eserin nasıl bir sırrı vardır da kuran-ı kerim için yapılabilen uygulama bu eserde yapılamamaktadır.

cevabı bana göre çok basit.

başka birinin izahat yapmasına ihtiyaç duyulmalı. birileri bu ağır dille yazılmış eseri sıradan insanlara tercüme etmeli. aslında sadece anladığı kadarını anlatmalı. ve bu toplu yapılmalı ki verilen emek, harcanan zaman daha fazla insana ulaşmalı. cemaat olmalı, işbirliği olmalı, dayanışma olmalı vs vs. sonra tüm bunlar kitlesel hareket eden ve yönlendirilmeye açık bir oluşum, bir organizasyona dönüşmeli.

tdk'nın herşeyi türkçeleştirmeye çalışırken hukuksal metinlere dokunmaması, anlaşılması güç metinlerde insanları endişelendiren bir karanlık taraf bulunması, bişey bana rücu ettiğinde iddia makamına “bu ne amk bana niye giriyor bu ödeme” cevabını vermeme engel olması aslında bu gizemli işlerin arkasında hep evdeki karanlık odadan çekinen bir çocuğun hissettiklerine eşdeğerdir.

o karanlık odaya bir lamba takın kardeşim. huzur verecekse herkese versin. birşey öğretecekse herkese öğretsin. neyin sırrı var da biz buna nail olamıyoruz? bize rahat rahat okumayı anlamayı neden çok görüyorsunuz? asıl gayeniz nedir anlatın da bilelim. ahirette ben bu metinleri anlayabilseydim belki farklı bir hayat yaşayabilirdim diye bir mazeret üretmek zorunda kalacağız sizin yüzünüzden.

hangi eşcinsel arkadaşla konuşsam aynı şeyi söylüyor. cinsel kimliklerini bu kitabı okudukça keşfetmişler. bu kitap sayesinde kendilerini anlayan, ifade edebilecekleri insanlarla tanışmışlar. çok memnunlar

(bkz: meditasyon niyetine yapilan isler)huzur bulmak için okursan huzur bulursun. beynini nasıl yönlendirdiysen o olur.

hayatın anlamını çözen müslüman vecizesi. antik yunan, rönesans filozoflarının çözemediği, ve hatta dünyada geri kalan 5 milyar insanın anlamadığını bu müslüman arkadaş bir şizofrenin yazdığı kitaptan okumuş ve anlamış. bravo 500 ıq lu müslüman kardeşim.

iyi bir şey yapıyorum galiba hissinden kaynaklıdır. halkbuki boş iş peşindesinizdir. hatta okuduklarınızla icraat yapacaksanız zararlı bir iş peşindesinizdir.

bir "gerçeği" yalanı daha.

nereden geldim, nereye gidiyorum, burada ne işim var sorularına yanıtı kur'an-ı kerim'den bulamıyorsan, git cin ali oku. daha aydınlatıcı olur risale i nurdan.