orhan pamuk'un radikal'de yayın yönetmeni olması
Next (2) - Last Page (3)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

anlatmak istediğim hadise, karakter sayısına kurban gitmiştir en başta onu söylemekte fayda var. tam açılımı orhan pamuk'un geçtiğimiz pazar günü radikal gazetesi'nin bir günlüğüne genel yayın yönetmenliğini yapmış olmasıdır.

şimdi gene aynı şeylerin üzerinden geçmeyelim. orhan pamuk nobel aldı, frak giydi, gülünce arka dişleri gözüküyor bik bik...bunlar önemli değil.

ulusal bir gazete yönetiminin bir günlüğüne de olsa kapılarını, bu ülkede yetişmiş bir edebiyatçıya açmış olması en başta takdir edilmesi gereken bir husustur. gündemin baş ağrıtan, sıkıcı konularının arasında gazete okurunun pazar gününe alternatif bir bakış açısıyla başlaması fikri de aynı orantıda güzel duruyor. hele ki seçilen kişinin dünyanın en çok ses getiren edebiyat (yani yazım kabiliyeti) ödüllerinden birini de almış olması cabası...

işin özü, orhan pamuk radikal'de yayın yönetmeni olacak dendiğinde mutlu oldum, heyecanlandım. türk medyasına yenilik getirecek bir hamleyle karşı karşıya olduğumuzu düşündüm.

ama yanılmışım...

bir edebiyatçının süzgecinden çıkma şiir gibi, roman gibi bir gazete bekledim ben pazar sabahı. istedim ki kültür ve sanat faaliyetleri mikrop düzeyinde bile ilgi görmeyen ülkemde orhan pamuk bir adım atmış olsun, entelektüel boyutta fikirlerin çarpıştığı sanatın öne çıktığı bir gazete çıksın. manşette başrolü düşünürler paylaşsın, karakter oyuncuları sanat dünyasından olsun.

ama olmadı…

orhan pamuk, eline geçen yönetme fırsatını kişisel hesaplaşması için kullandı. cumhuriyet gazetesinin bundan onlarca yıl önce nazım hikmet resmini basıp “bu resmi bastık ki tüküresiniz diye” gafletini yayınlamayı seçti. sırf cumhuriyet gazetesi kendisine nobel ödülünde destek vermedi diye. sırf milliyetçi sol kanadın mührü ödülüne basılmadı diye…

cumhuriyet gazetesini ve bugünkü yayın çizgisini savunacak değilim. bugünlerde sürdürmüş oldukları tutumu hayretle ve esefle izlemekteyim. toplumu kutuplaştıran, tek yönlü düşüncenin ilerisine gidemeyen ve hatta yeri geldiğinde aşırı milliyetçi kanadın bile önüne geçecek fantastik komplo teorilerini çoğu zaman denizden yeni çıkmış palamut şaşkınlığında takip ediyorum. ama bu kişisel görüşüm, pazar günü yapılan intikam harekatını haklı duruma getirmiyor elbette…

ve ben şimdi anlıyorum ki yirmi küsür yıldır odasına kapanıp harflerini biriktiren bu edebiyatçı sadece cümleler yazmamış kağıtlarının üstüne. sadece edebiyatın dingin sularında bahar gezileri düzenlememiş usunda. insanoğlunun en cahil cühela duygusuna esir olmuş meğer. koynunda, yüreğinde hınç duygularını biriktirmiş. ve en olmadık zamanda en ilkel yöntemle girişmiş şahsi duygularının ordularıyla yıkık bir ülkenin kalıntılarına…

olmamış orhan abi, olmamış sayın pamuk, olmamış orhan beyefendi…

yarın öbür gün cumhuriyet gazetesi, “otuz sene önce orhan pamuk’un babası şöyle bir şey yapmıştı, böyle bir ortamda şunları demişti” diye yazsa gocunmayacaksın artık. veyahut analitik düşünceye sahip akademik kurumların ödül gecelerinde gülümsemenle ortada dolaşıp havanı atmayacaksın. aydın, entelektüel, ileri görüşlü camianın içine kendini koymayacaksın. intikam duygularıyla ördüğü benlik duvarına tuğlaları dizen bir adamın ileriye bakabilme ihtimali yoktur bilmez misin? kişisel hesaplaşmalarından kurtulamamış bir edebiyatçının insanların mekanikleşmiş, sığlaşmış hayal dünyasını zenginleştirmesi imkansızdır unuttun mu? onlara bir şey katabilmek için öncelikle insanın kendisine bir şeyler katabilmesi gerekiyor hatırladın mı?

orhan pamuk…
türk medyasının tarihi fırsatıydın, yüzüne gözüne bulaştırdın.
0 favorites - -
(bkz: #10453849)
0 favorites - -
(bkz: #10444737)
0 favorites - -
orhan pamuk'un bu bir günlük macerasını biraz daha açmakta fayda var.

nobelli edebiyatçımız ortaya koyduğu bu hareketle sadece kendi hıncını çıkarmakla kalmamış aynı zamanda cumhuriyet gazetesini rejimin simgesi olarak gören köktendinci basına koz vermiştir. vakit gazetesi, bugünkü sayısında keyfile ve mutlulukla söz konusu kapışmayı izlemiş ve "bakın görüyor musunuz? cumhuriyetçi, özgürlükçü geçinen gazete bile zamanında bunları bunları yapmış" deme şansını vermiştir.

halbuki gazeteler sadece kağıt parçaları değillerdir. her biri kanlı canlı zamanın tarihine ışık tutarlar. nefes alıp verirler sayfalarında yazan yazılarıyla...çünkü o matbaada o harfleri dizen parmaklardır ki onlar bir insana aittir, o satırları yazan kalem de canlıdır çünkü onu tutan parmaklar da bir insana aittir...ve insan her zaman doğruyu ve güzeli yapmaz. tıpkı benim gibi, tıpkı orhan pamuk gibi tıpkı cumhuriyet gazetesi gibi. bundan 60 yıl önce basın etiğinin bile yerleşmediği bir ortamda yapılan haksız bir saldırıyı bugüne taşımak ayıptır günahtır. bunu yapabilmek hep dünde kalmanın, egoya yenik düşmenin zavallı işaretleridir...

gene diyorum, cumhuriyet gazetesini ve bugünkü çizgisini tasvip etmiyorum. ama birinin kişisel hırsları uğruna bu gazeteyi ve taşıdığı hüviyeti beş para etmez mürtecilerin önüne kemik niyetine atmasını hazmedemiyor ve kabullenemiyorum. ve en çok da yetmişli yıllarda cumhuriyet gazetesini rahat rahat koltuğunun altına alıp gezemeyen, baskı gören bir gençliğin "mazi kalbimde yaradır" afişeli filminin hatıratına yapılan bu saygısızlığı affedemiyorum...
0 favorites - -
ilk gün nazım hikmet hakkında pek uğraşılmamış,biografi tadında tuzsuz biyazıyı biraz göstermelik ahmet kaya serperek ana haber yapmasından anlıyoruz ki,pek de mühim olmayan bir hadisedir.
0 favorites - -
orhan pamuk'un yonettigi radikal'de su haberler ve yazilar yer almistir:

- kara kitap'ta da kose yazilarina rastlanan celal salik tarafindan yazilmis kose yazisi
- cumhuriyet gazetesinin 1950'li yillara ait bir sayisinda nazim hikmet'le ilgili "resmini dagitalim da yuzune tukursunler" anlamina gelen sozler iceren haberi. (turkiye'de sanatcilara simdiye kadar yapilmis saldirilardan 3 ornekle beraber: yasar kemal'in kurtlerle ilgili aciklamasina zamaninda gosterilen tepkiler, sabahattin ali'nin yillarca suren cefasindan sonra oldurulmesi, ahmet kaya'nin kurtce klip cekmek istedigini acikladiktan sonra yurtdisinda sona eren hikayesi)
- saddam'in idam edilmesinin televizyonlardan surekli yayinlanmasi ve izlenmesi uzerine bir elestiri (turkiye'deki daha onceki idamlara - adnan menderes, deniz gezmis, erdal eren - da deginerek)
- tbmm'de kadinlarin temsilinin dunyadaki diger ornek ulkelerle kiyaslandigi haber.
- ayrica 301. madde, behic asci, azinliklarin denizden hac cikarma toreni, turkiye'de elektrik uretiminin gelecekte yasayacagi acmaz vs. gibi konularda yapilan haberler

orhan pamuk bir yandan haber ve kose yazisi kaleme alirken bir yandan da genel yayin yonetmeni olarak pazar gunu radikal'e hangi yazilarin girip hangilerinin girmeyecegine karar vermistir.
0 favorites - -
nobel almak
kişisel hırs ve kini dizginlemeye yetmiyormuş dedirten,
nobel almak
hırs ve kini ifade ederken daha estetik, daha zekice, daha bilgece, daha oturaklı, daha olgun, daha yaratıcı, daha ustalıklı, daha ince, daha zarif olunmasına neden olmuyormuş dedirten,
nobel almak
onca tartışmanın ardından kamuoyuna yumuşacık, güleryüzlü, uzlaşmacı, birleştirici, hoşgörü ve anlayış dersi veren bir yaklaşımla yeniden merhaba deme becerisini vermiyormuş dedirten olay...
orhan pamuk'un radikal gibi bir gazetenin 1 günlük genel yayın yönetmenliği yoluyla tüm toplumun yeniden sevgi ve sempatisini kazanma şansını en ucuz biçimde harcadığının belgesi...
0 favorites - -
off offf. sözlüğümüzün yeni ve güzel başlıklarından biriyle başlayalım. (bkz: faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir) bildik koro bu sefer ertuğrul özkök liderliğinde başladı tıngırdamaya. bu gün de can ataklı aynı kelimelerle koroya katılmış vatan’dan.

şunu diyorlar: orhan pamuk böyle bir fırsatı , kendi kişisel kavgasına çevirerek tepti. şunu yapsaydı, bunu yapsaydı ya bla bla bla..

yahu, hala anlamıyor musunuz? bu adam istediğini yapabilir ve söyleyebilir. söylediğini en fazla eleştirip* cevap verebilirsiniz. kanuna aykırı bir durum varsa dava açabilirsiniz. bunun dışında yapacağınız her şey sizin yozluğunuzu tescilleyecektir. bir romancı gözünden bakmalıymış.. orhan pamuk romancı mı kardeşim? evet. e o zaman tüm yaptıkları zaten bir romancı gözünden değil mi? ee evet. hem sen bir romancı gözünü ya da orhan pamuk’un gözünden bakmayı nasıl bilebilirsin ki.. siz onun ne yapması gerektiğini söyleme hakkını nereden buluyorsunuz yahu?

cumhuriyet hakkında yapılan bir haber bence metamorfozu tespit için şahaneydi. o günkü radikal’in “şu anki cumhuriyet’i bu zihniyet yönetiyor” dediğini sanan arkadaşlar var ise ya çok saflar ya da çok kurnaz.

bir insanı sevmiyor ondan nefret ediyorsanız yaptığı her iş batar size. bu oyuna düşmeyin sevgili arkadaşlar. bu oyuna düşerseniz dostoyevski’nin “dünyayı güzellik kurtaracak” sözünü. “hıh laf mı lan bu, ağlak şair imgeleri gibi, güzellik kurtaracakmış.. dünyayı asıl tüzellik kurtaracak. ahahaha.” şeklinde saçmalarsınız. biri size “salak” dediğinde, “sensin salak” derseniz, bu “evet ben salağım ama sen de salaksın” anlamına gelecektir. salak olmayın arkadaşlar.

*işin yumuşak karnı: “o zaman insanları hiç eleştirmeyip onları kutsallaştıralım” a kadar gidiyor maalesef. hayır kardeşim, bunu demiyor orhan pamuk’un öküzce eleştirilmesine karşı çıkanlar (en azından ben) . orhan pamuk’un her şeyini eleştirebilirsiniz. mustafa kemal’in, allah’ın, peygamberlerin, her şeyini eleştirebilirsiniz. ama bir romanı, yazarının salaklığı ile eleştiremezsiniz, bir resmi ressam’ının öküzlüğü ile eleştiremezsiniz, bir şiiri şairinin eşcinsel olmasıyla eleştiremezsiniz, bir buluşu bulanın dalyarak olmasıyla eleştiremezsiniz. bunu yaparsanız salaklığınız tescillenir, siz istediğiniz kadar “sensin salak” diye bağırın.

netice itibari ile orhan pamuk'un radikal de yayin yönetmeni olması, daha önce de bir sayısının kapağını bir illustrator’e hazırlatan radikal için güzel sürprizlerden biriydi. bırakın içeriği sadece bu haberin bile yıllarca hatırlanacak edebi bir değeri vardı. ama insanlar bunun tadını çıkaracaklarına, içerikteki her bir haberdeki, her bir cümledeki niyeti sorgulamaya başladı. önümüzdeki pazar da sezen aksu hazırlayacakmış radikal’i. inşallah onun ertesinde de, "ben sezen aksu’dan tüm dünya müzik tarihinden bahseden, çıkardığı popçuların türk kültürüne yaptığı etkiyi kronolojik olarak inceleyen vb. " şeklinde eleştiriler çıkmaz.
(bkz: dünyayı güzellik kurtaracak)

edit: dünyayı güzellik kurtaracak lafını maksim gorki etmiş bilenler de var. ben de dostoyevski biliyorum. kesin kanıtlar bulana kadar kalsın böyle.

edit2: dashing uyardı* söz başta da dediğimiz gibi dostoyevski'ye ait gözükmekte. http://en.wikiquote.org/wiki/beauty
0 favorites - -
insanlara fırsat verildiğinde neleri yapabileceklerini göstermesi açısından önemli bir olaydır. yaptığı gazetecilikle cumhuriyet gazetesine saldırmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamış ve yaşatmıştır.
0 favorites - -
ilgi çekmiş bir deneyimdir bu. şöyle ki, gazeteye kadın hakları, ekoloji haberlerinin işleniş tarzı ve elbette saddam hüseyin'in idam edilmesi üzerine yapılan etik değerler üzerine yapılan tartışmaların haberleştirilmesi hoşuma gitti örneğin.

nâzım hikmet-cumhuriyet ve orhan pamuk konusu içinse durum biraz farklı. her ne kadar umur talu'nun eleştirilerinde haklı noktalar varsa da, burada orhan pamuk'a yönelen kişiselleştirme eleştirileri yanlış bir düzlemde sarf ediliyor. "'doya doya yüzüne tükürsünler'" manşetinde, "bugün bana yapılanlar, bunlara da yapılmıştı, hem de şimdi onu savunanlarca" gibi bir anlayış var. yani, cumhuriyet de dahil şu veya bu kurumla kişisel bir hesaplaşma değil; kendini diğer entelektüellerin (sabahattin ali, nâzım hikmet, yaşar kemal, ahmet kaya ve diğerleri) yaşadıkları/çektikleri ile özdeşleşmeden ileri gelen bir kişiselleştirme olduğu seziliyor.

cumhuriyet gazetesi ve onu takip edenler, "cumhuriyet'e saldırıyorlar" demeyi tercih etmiş, bu kesimden ayrılanlar da "kendi çıkarları için kullanmış ve başkalarının ekmeğine yağ sürmüş" demiş. bir kere ortada herhangi bir saldırı yok. açıkçası tamamen şahsi fikrimi söylersem türk basının en çirkef olaylarında ilk beşi zorlayan bu "haber", günümüzde on kere de gündeme getirilse azdır. ama yöntem eleştirilebilir elbette. bunu daha sonra açalım. diğer görüş, yani "gericilerin ekmeğine yağ sürüyorlar" ise bence tamamen saçmalık. kusura bakmayalım ama başkaları rant sağlayamasın diye birtakım gerçeklerden bahsedilmesin mi? bunu bir "eleştiri" olarak görmüyorum.

üç buçuk sene önce cumhuriyet'te miyase ilknur, gazetenin kurucusu nadir nadi üzerine bir yazı disisi kaleme almıştı. burada nadi'nin ikinci dünya savaşı yıllarındaki nazi sempatizanlığı kimliği inkâr ediliyor, hatta "nadir nadi nazi sempatizanlığı yapmıştır" diyenlere de aba altından sopa gösteriliyordu. ayrıca dediğim gibi, nâzım'la alakalı bu çirkef "haber" de unutturuldu. gazetenin eskiden yaptıkları yüzünden yargılanması ters bir durum ama kendi geçmişinde "ne" olduklarını anlatmaları lâzım "biz çizgimizden hiç taviz vermedik" dediklerine göre (bu olmuyorsa hatırlatılması gerek). zaten elli sene önceki cumhuriyet ile bugünkü cumhuriyet arasında fark var, çekinmek için bir mazaret yok.

türkiye cumhuriyeti resmi tavrının ve etrafındakilerin yaptıklarının açılması ve devamında bu haber de "mutlaka" anlatılması gerekiyordu. bu yapılmış ve çok da güzel olmuş. bir kişiselleştirme var ama basın ilkelerine ne tür aykırılıklar olduğu bir türlü belirtilmemiş. bu eleştirileri yapmayanların, yapamayanların da kendi tabularından sıyrılamadığı (o hep bilindik "cumhuriyet'e saldırılıyor" teması misal) da apaçık görülüyor. halbuki, bu haber üzerine bir etik değerlendirmesi ve ilkelere aykırı davranıp davranmadığı hesabı yapılmamış. gerçeğe duyulan kızgınlıktan olsa gerek...

edit ve bkz: ragıp duran, "hâlâ tükürmek istiyorlar!", bianet, 10 ocak 2007
http://www.bianet.org/2007/01/10/90065.htm
0 favorites - -
Next (2) - Last Page (3)