(bkz:
eşek)
bizim köyler dağlık, engebeli yerlerdedir. kartal yuvası derler ya, öyle. ahalinin de toprak ekip biçmesi gerekir. bunun için de düzlük arazi lazımdır. öyle düzlük yerler ise galaksi dışında yerlerdir, aşırı uzaktır. tarlaya gitmek için şafaktan önce uyanıp atlara binip en az bir saat yol gitmek gerekir. tarlaya ulaştıktan sonra mesai başlar. hasat biçme zamanları, herkes tırpanıni alır başlar çalışmaya. öyle bir efor ister ki tırpan, iki ayda obez birinin kaburgalarını saydırır.
bir yaz vakti, bu sefer tarla işi düştü. köye gittim. şafaktan önce uyandığımız için, kahvaltı yapmadan yola çıkardik. ben o zamanlar sigara için adam vuracak kadar tiryakiydim. öyle sağlığına dikkat eden biri olmadım pek fakat nedense kahvaltısız asla sigara içmezdim. bu yüzden evden çıkarken sigaramı evde bırakırdım. usul şuydu; tarlaya şafakla birlikte inilir, saat 9'a kadar aralıksız çalışılır, sonra evden kahvaltılık yüklü bir eşek, üstünde 6-7 yaşlarında bir çocuk ile birlikte o yolu teper, gelirdi. biz zaten artık açlıktan bitap düşmüş halde eşeğin yolunu gözlerdik, bir gözümüz tırpanda, bir gözümüz ilerideki dağın yamacından belirecek eşekte. kişi başı ikişer tandır ekmeği, eritilmiş tereyağı, peynir, bal, kaymak, haşlanmış yumurta, buzlu su, tabak çanak yüklü olurdu eşek. evdekileri öyle bir tembihlerdim ki sigaramı unutmamaları için, muhtemelen alzheimer olsalar bile unutmazlardı.
karın gurultusu, serin hava, yorgun beden ile o eşeği görür görmez mutluluğun en saf hali sarıyor insanın bedenini. hani utanmasan, sevinçten tırpanla direk dansı yaparsın, o derece. eşek ulaşır ulaşmaz yük indirilir, sofra kurulur, serilir ve yemege başlanır. 4-5 saat boyunca aç karna o eforla çalıştıktan sonra gelen o kahvaltıda artık ne varsa silinip süpürülür, zerre artık bırakılmaz. sonra birkaç bardak çay ile birlikte birkaç dal sigara terletilir, en sonunda kafaya buz gibi su dikilir, işin başına dönülür. eşeği getiren çocuk da kap kacagi alır, öğle yemeğinde tekrar gelmek üzere eve doğru yola koyulur.
kahvaltı sonrası mayışan bünye, ilk birkaç tırpan sallamadan sonra açılır, makine gibi çalışılır. güneş yavaş yavaş yükselir, sıcaklar bastırır. herkes güneş yanığından korunmak için uzun kollu giyinir, fötr şapka ve maske takar. biçilmiş kuru kokusu, kuş cıvıltıları, köpek havlamaları, arı vızıltıları arasında ibadet yapılıyormuş gibi çalışılır.
öğle yemeği vakti yaklaştıkça havalar ısınır, havalar ısındıkça daha hararetli çalışılır. çünkü bu işler, sağlam bir gerekçeniz yoksa zırt pırt ara vermeye gelmez. o sağlam gerekçelerin şahı ise tabii ki de tırpan taşı ile tırpan bileme dışında, yemekti. tempo öyle bir hal alır ki, tüm dünyayı biçebilirmişsin gibi gelir. vücut bir yerden sonra nefes nefese bile kalmaz. tırpan tam bir ekip işi, hektarlarca alan var, en ufak bir ürünü gözden kaçırmak demek, bir ailenin kışlık erzagini arazide bırakmak demekti.
bir defa bile istisnasını görmedim, çalışmanın en hararetli anında ekipten biri türkü söyler, diğerleri eşlik eder, tırpan da o ahenge ayak uydurur. ekip halinde tırpan yapan her yerde vardır bu.
tam olarak böyle çalışılır işte. bu türküler en çok yemekten hemen önce veya sonra söylenir işte. eşek göründüğü gibi başlardık, o gelince saygı duruşuna geçer, susardik. kahvaltı öncesi acıkmanın çok daha yoğununu yaşardık. ikindi vakti o eşek göründüğü an var ya, "oy toynaklarını yidiğim" der yaşlı gözlerle yolunu gözlersin. eşek ulaşır, iş bırakılır, eller yüzler yıkanır, artık eşeğin sırtındaki yükte ne varsa, ki mutlaka et, bostan yeşilliği ve karpuz olur, indirilir, savan dediğimiz yer halıları ile gölgelik bir yer ayarlanır, oturulur yemeğe.
bu sofralara olan aşkını "şu an karımı kaçırsalar kalkmam bu sofradan" diyerek tarif eden amcaya hak vermemek için çok direnmişimdir ama hakikaten o sofraya kenetlenme anı, büyülü bir an. ciddi anlamda eşek görünce yaşadığım o mutluluk, mutluluğun en organik, en çocuksu, en coşkulu hali olabilir. diğer tüm mutluluklar bundan türemiş gibi.
34 yaşına geldim, hala o kahvaltılar ve yemekler gibi keyif ve mutluluk veren, lezzetli öğünler yediğimi hatırlamıyorum. hala bile eşek ile ilgili herhangi bir imge, iz, söz, resim görünce aklıma o sofralar geliyor. eşek basit ama verdiği mutluluk tanrısaldır bazen.
*