lokanta
Next (2) - Last Page (3)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

kesinlikle desteklenmesi, yaşatılması gereken mekanlar. son yıllarda gerek fast food furyası sebebiyle olsun, gerekse restoran çılgınlığından olsun birer birer kapanmaya başladı o buğulu camlı lokantalar.

halbuki hangi işletme cam şişeden su, tas kebabı, pilav ve sıcak bir ortam sunabiliyor bugünlerde? çocukluğumdan beri lokanta ortamına aşina olduğumdan, sürekli gidip geldiğimden midir bilmem ancak bana halen en çekici yemek yeme mekanları olarak gelir lokantalar. karnınızı nispeten ucuz fiyata mükemmel doyurur. çıkarken garsonlardan biri kolonya uzatır. karanfil çiğneyerek çıkarsınız.

özellikle sabahın köründe açık olanlarında çorba içmek benim güne zinde başlamamı sağlar. bundan yıllar sonra belki o "geleneksel" lokantalardan bulamayacağız ancak sadece o güzelim mekanlar değil, içindeki sıcaklık da kaybolup gidecek.
1 favorites - -
-"lokanta mı?
ya fanilaysa?"

(bkz: sütü seven kamyoncu)
2 favorites - -
dile kolay on dört sene geçmiş aradan. güneşli bir şubat sabahı, ayaklarım üşüyerek çaldım kapısını. ardından birbirinin tekrarı olan günler. “bir insan on dört yıl boyunca bulaşık yıkar mı?” diye sorarsanız, ben yıkadım. nedeni de çok basit aslında: dünyadaki tüm işler gibi, birinin yapması gerekiyordu, benim payıma düştü. hastahanenin karşısındaydı bizim dükkan. her şeyi gördüm. ölümü ve doğumu. kalabalığı ve yalnızlığı. sigara dumanının ardından herkes çok insan görünüyordu. hele mevsimlerden ekimse ve saatlerden akşam. birazdan içeri girmem gerekiyor. bulaşıklar birikmiş. birinin tüm kirleri temizlemeye gücü yetmez sanki, benim payıma beyaz, plastik tabaklar düştü.
0 favorites - -
türkiye'de iyi lokanta nedir?

biraz kafa yoralım bakalım. bana kalırsa lokantanın sahibiyle müşterilerinin benzer ortamların adamları olması, o lokantanın kaliteli iş sunmasını ve müşteri nezdinde de muteber olmasını sağlıyor. birkaç kategorik ayrımla örnekleyeyim, en sevdiklerimden.

esnaf lokantaları: büyük çoğunluğu iyidir. adı üstünde. sahibi de, açşısı da, yemek yiyeni de esnaftır. toplumda ağız tadını en iyi bilen kesim. yeni bir şehre gittiğimde, bir dükkana dalıp nerede yemek yediklerini sorarım. benim nerede yemek yemem gerektiğini değil, kendilerinin nerede yemek yediklerini. böylece turistik ve vasat bir yerin değil, kendi gelişmiş damaklarının sevdiği bir adresi verirler. hiç de şaşmaz, yemek güzeldir.

bohem takımının açtığı mekanlar: aynı parola. istanbul cihangir'de, ankara samanpazarı'nda, bodrum gümüşlük'te olsun farketmez. mekanın sahibi de, geleni gideni de aynı ortamlardandır. aralarında sınıfsal, maddi, kültürel fark yoktur. komün gibidir, yani iyidir.

meyhaneler: fasıllı masıllı, gürültülü eller havayalı zamane meyhaneleri değil aman ha, usturuplu, eski usul, sessiz meyhaneler. bir akşamcının açtığı, müdavimi efendi takımından, yol yordam adap erkan bilir akşamcıların hemhal olduğu alçak sesli, koyu demli muhabbet ortamları. bodrum'daki bir tanesi mesela, tam benim kafama uygun: herkes gider mersin'e ben giderim tersine hesabı, yazları kapalı. turist avlamak için yazı dört gözle bekleyen sivri dişli, dolar işaretli gözlü gelgelci tayfasının zihniyetinden çok uzakta bodrumlu bir kaptanın, turistler çekilip gittikten sonra eylül ortası açıp haziran ortasında kapattığı, bodrum'un yerlileriyle, arkadaşlarıyla, dostlarıyla, benim gibi meraklılarıyla dolu soylu mekanı.

mantıcı, gözlemeci, çi börekçi: başındaki ablayla müşterinin tek ve yeterli ortak noktası: hamur sevmek. açmayı da, pişirmeyi de, yemeyi de. - eline sağlık huriye abla. - afiyet olsun ablacım. bu kadar.

iyi cumartesiler, sevgili okuyucular.
1 favorites - -
ilk türk kadın avukat lokantaya gidince

süreyya ağaoğlu, türkiye'nin ilk kadın avukatıdır. 1924-25 ders yılında istanbul üniversitesi hukuk fakültesi'ni bitirdikten sonra, ankara'ya ailesinin yanına döner. bir arkadaşıyla birlikte adalet bakanlığı'nda staja başlar. ilk günlerin heyecanı geçince, bir sorunla karşılaşırlar : öğle yemeği işini nasıl çözeceklerdir. evlerine gidemezler, evleri bakanlığa çok uzaktır. lokantaya da gidemezler. aslında o zamanlar ankara'da yemek yenebilecek bir lokanta, istanbul lokantası vardır. ama hep milletvekillerinin yemek yediği bu lokantada, kadınların yemek yediği görülmüş şey değildir.

türkiye'nin bu ilk kadın stajyer avukatları, öğle yemeklerini bir süre için peynir ekmek yiyerek geçiştirirler. ama sonunda dayanamazlar. zamanın basın-yayın genel müdürü olan babası ahmet ağaoğlu'na giden süreyya, öğle yemeklerini istanbul lokantası'nda yiyebilmek için izin ister. ahmet ağaoğlu, bunda bir sakınca görmez, peki der. iki arkadaş, ertesi gün öğleyin lokantaya gider, küçük bir bölümüne geçip güzel güzel karınlarını doyurur. ahmet ağaoğlu'nu ve kızını tanıdıkları için kimse yüzlerine bir şey söyleyemez ama arkalarından konuşmalar başlar. homurdanmalar ve şikayetler yükselir. şikayetler aynı gün, zamanın başbakanı rauf bey'e de iletilir. rauf bey de ahmet ağaoğlu'nu arayıp durumu anlatır.

süreyya, o akşam eve döndüğünde, babasının kendisini beklediğini görür. ahmet bey hemen konuya girerek "başbakan rauf bey, senin ve arkadaşının lokantada yemek yediğinizi ve herkesin bunu konuştuğunu anlattı. bundan sonra öğle yemeklerine bana gelin." der. süreyya çok üzülür, ama yapacağı bir şey yoktur.

birkaç gün sonra, atatürk ve eşi latife hanım, ahmet ağaoğlu'na misafirliğe gelir. sohbet edilirken, söz bu konudan açılınca, süreyya hanım olayı bütün açıklığıyla atatürk'e anlatır. onun, kendisini anlayacağını ve destekleyeceğini düşünmektedir. oysa onu dinleyen atatürk "babanın da, rauf bey'in de hakkı var" demesin mi. büyük bir hayal kırıklığına süreyya, ertesi gün bakanlıktaki odasında çalışırken, bir yetkili telaşla içeri girer: "süreyya hazırlan, paşa seni yemeğe götürecekmiş !" süreyya şaşırır, apar topar kapının önüne çıkar. yanında bir milletvekili ve yaveriyle arabada oturan atatürk, onu görünce "latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor" der. süreyya hem şaşkın hem sevinçlidir. o bindikten sonra hareket eden otomobil, istanbul lokantası'nın önünden geçerken, atatürk birden şoföre durmasını söyler. bozüyük milletvekili salih bey telaşla yanlarına gelince, atatürk herkesin duyabileceği bir sesle ona "bugün süreyya'yı bize götürüyorum ama yarın buraya gelecek, yemeğini lokantada yiyecek." der. süreyya'nın şaşkınlığı daha da artar.

ne olup bittiğini latife hanım yemekte onun kulağına eğilip "paşa dün akşam bu lokanta olayına çok kızdı ama babanı senin yanında ezmek istemediği için kızgınlığını belli etmedi. eve gelir gelmez birkaç milletvekilini arayarak yarın mutlaka eşleriyle birlikte lokantaya öğle yemeğine gitmelerini söyledi" deyince durumu anlar.

süreyya ağaoğlu ertesi gün arkadaşıyla istanbul lokantası'na gittiğinde, birkaç milletvekili eşinin de ilk kez orada olduğunu görür. kimse onları bakışlarıyla bile rahatsız etmeye yeltenemez. bu bir ilk olur. atatürk ve türkiye'nin ilk kadın avukatı süreyya ağaoğlu, kadınların tıpkı erkekler gibi bir lokantada yemek yiyebilmesine de öncülük etmiştir.

https://tarihtenanekdotlar.blogspot.com/…ntaya.html
3 favorites - -
italyanca hem yatilan hem de yemek yenen yer (han) anlamindaki locandadan gelir ki bu sözün de kökeninde latince localis (yer, mekan) vardir. italya'da locanda simdi mütevazi oteller için kullaniliyor genellikle.
5 favorites - -
1800 lerin sonunda osmanlica metinlerde otel anlaminda kullanilan sozcuk. hatta yatak lokantasi olarak da kullanımı görülmüş.
2 favorites - -
(bkz: ziyafethane)
0 favorites - -
adam gururla lokantadan içeri girdi yorgundu adam
çok yoksuldu hem de babaydı
kolunda karısı vardı elinde kızı

adamın karısı vardı karısının elleri vardı delik deşik
hazır cevabı vardı her soruya verdiği;
"ben bilmem beyim bilir"
muhtemel hiç bir zaman sevmemişti beyini.

adamın kızı vardı kızın gözleri vardı yüzü vardı
sonra üstü başı vardı eski
bir gülümsemesi vardı ki yüzüyle gözlerini neredeyse tamamen örten
lokantaya gelebildiklerindendi o gülümsemesi başka bir şeyden değil

bir de yavaş yemesi vardı kızın
neden hemen dönmek isteyecekti ki bi oda bi salon yalnızlıklarına

(bkz: emre aydın)
0 favorites - -
lokantayı restorandan ayıran en önemli özellik ekmeğin plastik kaplar içinde gelmesidir ki güzel güzel sepetler içinde ekmek gelmesinden daha çok iştah açıcıdır.
1 favorites - -
Next (2) - Last Page (3)