birisi anlamadiginiz dilde konusan ya da yukarilardan-uzaklardan gelen bir ses gibidir; bir seyler soyler ama tam olarak ne dedigini bir insan olarak tam anlayamazsiniz;
digeri ise yaninizda konusan bir dostunuz, arkadasiniz gibidir; soyledigi her sey anlasilir, ama hicbir zaman onun gibi ifade edemeyeceginizi bilir, sadece dinlemekle yetinirsiniz.
kisacasi ikisi de ulasilmazdir, birisi sizden biridir, digeri degil...
birincisi mantikli, kuralci, her seyi bilen, anlayan ve sakin konusan
johann sebastian bach'tir; digeri duygusal, isyankar, yogun, derin, cilgin ve haykiran dostunuz ludwig...
edit 1: belli bir sureden sonra bu entry'i genisletmem gerektigini hissettim. yavas yavas tanrisal ogelerden, insan ogesine dogru seyahat ettigimi anlamaya basladim. insani sig sekilde hissettiren birilerinin uzaginda, tanrisal ve matematiksel mukemmelligi yansitan bach elbette his ve duygulari anlatmakta; ancak bunu yaparken bir insanin yasadigi zitliklari, cilginliklari, en onemlisi caresizlikleri ludwig kadar iyi yansitamamakta, evet! beethoven, baska sanatlardaki baska ornekler gibi avcunun icine aliyor insani, bazi parcalarin sonunda basin sallanirken buluyorsun kendini, bazilarinda kaskati kesilmis. buyuk konusmak ve genelleme yapmak yanlis ama bu kadar beyinsel ve duygusal derine inebilen baska bir canli var midir muzikte, bilemiyorum, varsa da cok sey kaciriyorum.
muzik bir mors alfabesi gibi beethoven'dan sonra dusuncelerim cercevesinde; bir kod ve bu, karsindaki anladigi kadar var. karsidaki ise hemen hemen senin yasadiklarinin aynisini yasarsa bunlari algilayacak gibi gorunse de, temel cerceveler icinde bu kodu dogru yazanlarin karsiya vermek istedigi seyleri verdigini gosteriyor beethoven. ve belki bu kod, bu sifre, evrendeki en evrensel, en dogrudan, en derin, en etkili yontem, mamafih degeri olculemez, bulunamaz, insan her an icinde bunu yasamali ve bilmeli...