harf devrimi
Next (2) - Last Page (72)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

arap alfabesini savunmak için hep de japonlar örnek gösterilir, arap alfabesi kullanan ülkelerin köküne kıran mı girdi? madem bu kadar süper bir alfabe, şu anda arap alfabesi kullanıp da bu sayede ileri gitmiş bir ülkeyi örnek göstersene. dünyada bir ton devlet arap alfabesi kullanıyor da ne oluyor? hangisine iki gıdım faydası dokunmuş.

öncelikle arap alfabesi türklerin alfabesi değildir, türkleri asimile etme aracıdır.
amacı da türkçeyi tamamen yok etmektir. türklerin arapçayı ilk kullanmaya başladığı dönemdeki yazıları (bin yıl öncesi) iyi kötü bugün bile anlarız ama en son kullandıkları dönemdeki (yaklaşık 100 yıl öncesi) yazılanları anlamamız kat kat daha zordur. bu yolun sonunun nereye varacağını çok güzel gösterir. neyseki zamanında atatürk bu asimilasyona müdahale etmiştir de türkçe bu esaretten kurtulmuştur. latin alfabesinin türkçe'yi köreltmediği tam tersi türkçeyi güçlendirdiği ise ortadadır. 100 sene önceki osmanlıca metinler mi daha türkçe, yoksa bugün bu latin alfabesiyle yazdığımız metinler mi?

sonra, arap alfabesi net değil muğlak bir alfabedir, kelimelerin anlamı yazının gelişine göre "burada bu anlam olmalı" diye tahmin yürütülerek çıkarılmaya çalışılır.
yani okuduğu konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan birisi metni doğru düzgün okuyamaz, okuyabilmesi için birisinin ona bak bu kalıp şöyle okunur bu kalıp böyle okunur şeklinde akıl vermesi gerekir. işte bu yüzden arapçada okuma yazma oranı çok düşüktür. oturup kendi başına bir metni okuyamazsın. mesela akışkanlar mekaniği hakkında arapça bir metin geldi önüne ama konu hakkında hiçbir şey bilmiyorsun, okuyup anlamayı umuyorsun, değil anlamak dümdüz okuyamazsın bile.

bu yüzden arap alfabesi sürekli mıncıklanan, harflerin orasına burasına bir şeyler eklenen bir alfabedir. kuran bile önce bu ekstra işaretler olmadan yazıya geçirilmiştir, sonrasında bu böyle olmayacak denilerek işaretler eklenmiştir. çünkü bu yapılmasa bir kelime bir çok farklı anlama gelebilirdi (hâlâ da geliyor gerçi ama seçenekler azaltılmış oldu)

sonuç olarak, arap alfabesinin araplara bile bir faydası yoktur. latin alfabesi ise kelimeleri ve sesleri net bir şekilde ifade etmesi ile bir çeşit insanlığın ortak mirası haline gelmiştir. ayrıca türkler tıpkı f klavyede olduğu gibi latin harflerini kullanmak konusunda da epey bir öndedir. nice latin alfabesi kullanan batı ülkeleri bizim kadar düzgün kullanmazlar bu alfabeyi. yok o harf orada yazılırsa okunmaz, yok şu harfler yanyana gelirse şöyle okunur gibi muğlaklıklar türkçede ya hiç yoktur ya da istisna denebilecek kadar az miktardadır. harflerin okunuşunu bilen türkçe bir metni rahat okur, latince bir metnin okunuşunu dinleseniz aynı türkçe gibi okunuyor dersiniz. çünkü biz latin alfabesinin mantığını en iyi kullanan bir milletiz. ingilizce veya fransızcadaki gibi harflere takla attırmak pek yoktur:
https://youtu.be/9bbwe-lj8aa
257 favorites - -
(bkz: #179100925)

bu kadar cahil olup böyle özgüvenli yazabilmek takdire şayan.

ibni sina'nın el kanun fit tıb'ı arapça yazılmış bir eser.
mevlana'nın mesnevi'si farsça.
ömer hayyam zaten komple farsça.

adamın bahsettiği konu hakkında bilgisi yok. harflerimizi değiştirmesek sen bu eserleri yine okuyamazdın. okuyabilmek için arapça ve farsça bilmen gerekirdi.

bin yıllık bilim felsefe diye ezbere girmiş. o bin yıllık bilim ve felsefenin dili arapça ve farsça. neden? çünkü bunlar o dönem islam dünyasının lingua franca'sı. bugünkü ingilizce gibi yani.

kuran'ı çeviriye ihtiyaç olmadan okuyabilirdik diyor. bu adam müslüman ama inandığı kitabın arapça yazıldığından haberi yok. dahası yaşadığı ülkeden de haberi yok. bugün ülkenin dört bir yanındaki binlerce kuran kursunda çocuklara kuran okuması öğretiliyor. çocuklar harflerin ses değerlerini öğrenip yazılan metni okuyor ama sadece okuyor, içerdiği manayı anlamıyor. zira anlaması için arapça bilmesi lazım. pes yani. öbür mesele de arapların kuran'ı anladığını zannetmek. böyle bir şey yok! kuranın dili kureyş arapçasıdır. kureyş arapçası küçük bir bölgede 1400 yıl önce konuşulan bir arapça idi. bugünkü modern arap dilleriyle ve standart arapçayla alakası dahi yoktur. her ayetten hatta her kelimeden onlarca farklı anlam çıkmasının sebebi de budur. günümüzde bile kuran'ın pek çok yerinde neyin kastedildiği büyük bir tartışma konusudur.

illa birilerini eleştireceksen çok sevdiğin osmanlını eleştir. zira avrupa'da rönesanstan itibaren 200 yılda 20 milyon kitap yayınlanırken senin koca osmanlında yayınlanan türkçe eser sayısı sadece 120. bunların büyük çoğunluğu da ilmihal tarzı dini kitaplar. senin bin yıllık dediğin medeniyetin beyin ölümü gerçekleşmiş son 400 yılda tek bir fikir dahi üretmemiş, ne felsefesinden ne biliminden ne medeniyetinden bahsediyorsun. osmanlı da avrupa gibi milyonlarca türkçe eser verseydi zaten harf devriminin yapılması imkansız olurdu.
137 favorites - -
harf devriminin türk tarihinde bir kez olduğunu sananlar tarafından eleştirilendir. mademki özümüze dönelim diyorsunuz, neden "arap" alfabesini istiyorsunuz o halde diye sorası geliyor insanın. mesela bir göktürk alfabesi varken neden arap alfabesi?

düzeltme: aynı başlık altında onlarca kez dem vurulmuş türk alfabesinden arap harflerine geçişe. yine de bu gerçeği görmek istemeyenler bir kez daha düşünmek zorunda kalsın diye entriyi silmeyeceğim.
13 favorites - -
adam ibni sina'yı okuyamıyoruzdan girmiş, kuranın dilinden uzaklaştıktan çıkmış. hala arap harflerini kullanıyor olsaydık kuranı yine anlamayacaktık çünkü arapça bilmiyoruz. harfleri okumak o dili anlamayı gerektirmiyor. ben kiril alfabesini okuyabiliyorum ama rusça/bulgarca kelimeleri anlamyorum. aynı durum.

ayrıca hiçbir dilde 1500 sene önce yazılan metni bugün direkt olarak okuyup anlayamaz insanlar. dil değişir, ama olumlu ama olumsuz bir şekilde değişir. o yüzden şu "bir gecede cahil kaldık" bağnazlığını bırakın artık.

dikkat ederseniz kurandaki bazı kelimelerin anlamları ve/veya çevirileri konusunda yaşanan ihtilaflara daha değinmedim.
97 favorites - -
gelin bu harf devrimi olayına bambaşka bir açıdan bakalım:
yer, batı trakya. yıl 1920.
bölgede yaşayanların %85'i türk ve/veya müslüman.
bölgede plebisit yapılıyor;
ya yarı bağımsız bir devlet olunacak (fransız mandasında/hatay gibi/
yani sonradan türkiye'ye bağlanma ihtimali yüksek),
ya da yunanistan devleti yönetimi tercih edilecek.

sofu takımı bol o zamanlar batı trakya'da; yunan ajanları bölgeye geliyor ve tek bir şey söylüyorlar:
"bizi seçerseniz biz sizin dininizi yaşamanıza karışmayız,
ama bizi seçmezseniz karılarınız fransızlar gibi çıplak dolaşır!"
sonuç: batı trakya müslümanları, kendi rızalarıyla, kendi demokratik seçimleriyle,
bir daha ayrılmamak üzere, yunanistan'ın bir parçası oluyor.

peki sonrasında neler oldu?
yunanistan, batı trakya'daki türk/müslüman toplumu her konuda geri bırakmak için elinden gelen herşeyi yaptı:
ekonomik olarak zayıflatmak için tarlalarını devletleştirdi, nüfus olarak zayıflatmak için türkiye'ye okumaya veya akrabalarını görmeye gidenleri geri kabul etmedi, vatandaşlıktan attı, milli değerlerini zayıflatmak için türk kelimesinin kullanılmasını yasakladı, yaşam standardını geriletmek için insanların evlerine tek bir çivi dahi çakmasına izin vermedi, türk köylerinin kendi aralarında ulaşımını engellemek için ara yolları asla düzeltmedi vs, vs, vs...

peki bir toplum için ilerlemenin, gelişmenin, güçlenmenin en önemli etkeni olan eğitim konusunda ne yaptı yunanistan?
çok basit: arap alfabesini korudu ve batı trakya türklerinin latin alfabesine ulaşmasını, latin alfabesiyle yazılmış kitaplari okuyabilmesini engelledi (1970'lere kadar).
batı trakya'da uzun yıllar boyunca latin alfabesiyle yazılmış türkçe kitap bulundurmak suçtu!

özetle, yunanistan, türk azınlığı zayıf düşürmek ve pasifize etmek için devlet politikası olarak batı trakya'da osmanlı'yı devam ettirdi.
çünkü osmanlı kültürünün devam etmesi demek, çağdaş dünyanın gerisinde kalmış türk/müslüman toplumunun geri kalmışlığının devam etmesini garanti altına almak demekti.

yunan devleti, sırf bu 'osmanlı'yı devam ettirme' politikasına destek vermeleri için
cumhuriyet düşmanı yüzelliliklerin çoğunu batı trakya'ya doldurdu hatta.

sonuç olarak, kim ne derse desin, ben sadece türk/müslüman azınlıği mahfetmek için elinden geleni yapan yunanistan'ın arap alfabesini desteklemesine bakarak bile, latin alfabesinin türkiye için ne büyük bir kazanım olduğunu görebiliyorum arkadaş! latin alfabesine geçmek bizim için kötü olsaydı, hiç merak etmeyin bizden önce yunanistan batı trakya'daki türk azınlığı latin alfabesine geçirirdi!

sen hala bana hikaye anlat...
108 favorites - -
şimdi interneti açın, yunan, kiril, ermeni alfabelerini inceleyin. hangi harflerin hangi seslere karşılık geldiğini yarım saat ila iki saat arası çalışın. sonra bu harfleri bilen bir kişiden bu alfabelerle türkçe bir şeyler yazmasını isteyin. veya zamanında bu alfabelerle yazılmış türkçe metinlere bakın. emin olun ki çatır çatır okuyacaksınız. hadi el yazısı biraz karışık olsun, bu alfabelerle yazılan türkçe bir metni 3 günden sonra bir daha kimseye danışmadan rahatlıkla okursunuz.

diğer yandan gidin bir osmanlıca öğretim kitabı alın, çalışın. üstüne üniversitelerde zorunlu veya seçmeli osmanlıca / osmanlı türkçesi dersleri alın. sonra osmanlı'nın son döneminde en yaygın kullanılan rik'a hattında yazılmış bir metni elinize alın. iddia ediyorum yarısını anlamayacak, sağdan soldan yardım dileneceksiniz. açın sosyal medyadaki osmanlıca forumlarına, gruplarına bakın. koca koca akademisyenler, üniversiteliler, imam hatipliler salak bir metni kırk farklı şekilde okuyorlar, bir türlü anlaşamıyorlar. çünkü basit bir gerçek var: arap alfabesi, türkçe gibi ünlüleri bol olan bir dil için uygun değil.

sonuç olarak, osmanlıca çalışmak ve osmanlıca metinleri okumak, bulmaca çözmek gibi eğlenceli bir faaliyettir ama basit bir metni çözebilmek için onca emek harcamak salaklıktır. eğitimin kitleselleşmesinin gerektiği modern zamanlarda latin alfabesine geçmek, cumhuriyet kadrolarının aldığı en doğru kararlardan biridir.
74 favorites - -
türkçenin latin yazı sistemiyle yazılması 1928'deki dil devriminden 2 yıl önce bakü'de toplanan türkoloji kongresi'nde alınan bir karardır.

bu kararın ilk uygulayıcısı azerbaycan'dır. ikincisi türkiye'dir.

nitekim bu kongrenin 100 yılına yaklaşırken türk dillerinin konuşulduğu ülkelerin hepsinde latin alfabesine kısmen ya da tamamen geçilmiştir.
86 favorites - -
bu konuda muhafazakâr kesim tarafından getirilen eleştirilerin ne olduğu fark etmeksizin temel motivasyonu gücün kaybıyla ilgili tutulan yastır. dinin ve sosyal hayat üzerindeki tahakküm kimi güçlü kılmışsa en çok o ağlıyor, yani dinci diye adlandırılan ve insanların duygu dünyasından nemalanan parazit takım.

osmanlı devleti arapça değil türkçe konuşulan bir devletti. arapça harflerle yazılması durumu değiştirmiyor. dostoyevski ismi rusça mı, türkçe mi? rusça. ama latin alfabesiyle yazılmış. istersen arap harfleriyle yaz, dostoyevski rusçadır. türkçe için de benzer bir durum var ama tipik çarpıtma algoritmasını işletip öyle değilmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. osmanlı devletinde konuşulan türkçe, karma bir alfabeyle yazılan türkçedir. anadolu'nun yerleşik halkının konuştuğu türkçe bugünün türkçesine çok benzer. halk türkülerine bakmak yeterli. hemen hepsini bugün de çok rahat anlıyoruz. zamanla saray ve çevresinde farsça (p, ç, j harfleri), arapça ve türkçenin bileşimiyle ağdalı bir osmanlı türkçesi oluşmuş. o dil o küçük çevre dışında kullanılmamış, kullanılamamıştır. aslen arapça, farsça ve türkçe kırması bir türkçe denebilir.

cumhuriyet kurulduğunda, anadolu'da okuma yazma bilen insan yok doğru dürüst. cumhuriyet kurulduğunda erkeklerde yüzde 12, kadınlarda yüzde 8 civarı okuma-yazma bilen insan var. bunların çoğunluğunun okuduğu yazdığı da basit yazı çizi. elif ba seviyesinde ilkokul muadili eğitimde ne verildiyse o. kuran'ı açıp okusunlar, günlük basit işleri yapsınlar diye. okuma-yazma olmadan da hayata devam etmek mümkünmüş demek ki. yani yüzlerce yıl aynı hayat yaşanmış durmuş. bu cehalet nedeniyle harf devrimi çok çabuk benimsenmiş ve kolayca uygulanmıştır. insanlar kendi dillerini yazıda temsil eden harfleri, heceleri ve kelimeleri öğrendiler ve bunu yaparken arap alfabesi gibi uygun olmayan bir sistemi değil, latin harfleri gibi daha kolay ve türkçe için daha geniş ses aralığına sahip bir alfabeyle daha kolay öğrendiler. harfler kelimenin her yerinde aynı kaldığı için öğrenmesi de uygulaması da daha kolay ve hızlı oldu.

fikri üretim olarak patlama yaşanan dönem 19. yy.'ın ikinci yarısı ve 20. yy.'ın başıdır. bunun arkasındaki faktör de batılı ülkelere giden, gönderilen insanların orada yeni fikirlerle tanışması, yabancı dil öğrenmesi ve çeviri faaliyetlerinin başlaması falan. alfabe burada itici bir güç olmadığı gibi aksine bir engel. arapçada sesli (ünlü) harf yok. sesli harf harekeler ile gösteriliyor. böylece uzun okunan a ı ve u (med harfleri) seslerini karşılayacak sesler oluşturulmuştur. kısa ünlüler de oluşturuluyor. ama bunlar da genelde gırtlakta boğuluyor. türkçe konuşurken ağız içinde, dil-diş etkileşimiyle sesler oluşturulur. gırtlakta boğma nadirdir. yani her şeyden önce, türkçe konuşmak için arap harfleri uygun değil. yazmak içinse hiç uygun değil. arap harfleriyle bir kelime yazdığınızda ne olduğunu bağlamdan çıkarmanız lazım. zaten o nedenle osmanlı paşaları en azından askerlikle ilgili konularda latin alfabesiyle türkçe yazalım diye öneriler getirmiş abdülhamit döneminde. e çünkü haritacılık tam bir kabus oluyor. aynı şekilde yazılan ama başka anlamlara gelen yer isimleri var. savaşta hata yapılmasına neden oluyor. arap harfleriyle yazarken aynı harf kelimenin içindeki yerine göre farklı yazılıyor, al başına belayı. mustafa'yı müstafi diye okursan, bir ismi okumak yerine "istifa etmiş insan" anlamını çıkarırsın. mustafa'nın son a'sı y olarak yazılıyor, oradan da i'yle karışıyor. sorun yumağı özetle.

türkçe ses konusunda zengin bir dil ve arap-fars kırması bir alfabe türkçe için yetersiz kalıyor. ne ağız hareketleri ve ses üretme sistemiyle uyumlu, ne kelime ve sözdizim yapısıyla uyumlu. öğrenmesi zor, yazması ve okuması zor. pratik hiç değil. e ne sikime yarıyordu o zaman? şuna yarıyordu. eskiden din üzerinden bireyi ve toplumun belli bir kesimini tahakküm altında tutmaya yarıyordu. bugün de o günlerin özlemiyle gözlerin nemlenmesine yarıyor.

herkes iyi seviyede okur yazar olursa ne olur? başkasının kendileri yerine okuma-yazmasına ihtiyaç duymazlar. bir kitabı evirip çevirip hadisti, tefsirdi, fıkıhtı diye diye yüz kitap yapmanın sağladığı otoriteyi, getirdiği zenginliği ve saygınlığı kazanan insanlar bir anda güçsüz kalır. aslını astarını araştırıp okuma olanağı olmayan insanlara, ikna edici olduğu sürece kulaktan dolma istediğin gibi sallayabilirsin. bu silah elinden alınmış olur.

harf devrimi insanlara kendi başlarına düşünüp çıkarım yapma becerisi sunmanın en basit ve kestirme yolu olan okuma-yazmayı çok hızlı bir şekilde öğrenmenin ve dile uygun ses yapısının temsil edilmesini sağlayan bir sistem sunmanın yolunu açmıştır. arap harfleriyle yazılmış bir kelimenin ne olduğunu çözmeye çalışmakla kırk yıl debelenen ve bu tartışmalar sayesinde gücünü pekiştiren "alimlerle" uğraşmaya gerek bırakmamıştır. ilim diye atıp tutan hemen herkes, cehaletin kendilerine sunduğu bu gücün özlemi içindedir. makam, mevki ve/veya zenginlik sağlayan bir konuma gelmek öyle kolay değil. ben de öğreneyim mi dedin? hemen haritayı açarlar önüne. "şimdi o iş o kadar basit değil. önce şunu şunu öğreneceksin. ama ille de şu hocadan öğreneceksin, başkası olmaz. sonra şu hocaya gidip falanı filanı öğreneceksin. sonra bunu ve bunu öğreneceksin, o zaman anlarsın" diye kafa ütülerler. buradaki yapı, elde edilen gücü kortumak için inşa edilmiş bir kaledir. bütün ağlamalar da bu kaleden geriye kalan üç beş taşa bakıp bakıp o gücü yeniden elde etme hayallerine dalıp gitmekten kaynaklanır. bu işi atatürk yapmasa belki bir başkası yapacaktı ama atatürk'ün vizyonu çok başka bir seviyede olduğu için muhtemelen onun kadar başarıyla yapabilen çıkmaz, bir başkası yapmış olsaydı bile varlık sebebinin elinden gideceğini anlayıp canhıraş şekilde din elden gidiyorlara sarılan parazit takımının kopardığı gürültüyle başa çıkamazdı. dincilerin atatürk'le meseleleri esasen dinle ilgili değil, dinin sunduğu fırsatların yitimiyle ilgili. atatürk bunların elindeki gücü aldığı için nefret duyuyorlar.
126 favorites - -
degerini anlamamak icin zekâsiz olmanin gerektigi devrim. dilbilgisinin en kolay kurallarindan biri olan; soru eki olan mi'nin ayri yazilmasi kuralini beceremeyen de gelip harf devrimine bok atinca uzuluyorum. aq gavati, kural cok basit, soru soruyorsan sonundaki soru ekini ayiracaksin, bu kadar basit bir seyi beceremeden arap harflerini okuyup yazmayi nasil becerecektin acaba? bu mallari arap harflerinden uzak tutmak, arap alfabesine de yapilmis en buyuk iyiliklerden biri aslinda, ama daha farkinda olan yok. salak, "ola bilir" yaziyor hâlâ.
39 favorites - -
93. yılı kutlu olsun.
harf devrimi, esasında uzun ve sancılı bir sürecin sonunda hayata geçirilebilmiştir. harf devrimine giden süreçte matbaanın çok belirleyici bir etkisinin olduğu açıktır. osmanlı devleti'nin hüküm sürdüğü uzun tarihi süreçte, bürokratik yazışmaların tamamına yakını el yazısı ile yazılmıştır. arap harfleri kullanılarak osmanlı türkçesi/osmanlıca yazılırken, ünlü harfler yazılmadığı ve hatta divani yazıyla harflerin birleştirilerek çok hızlı biçimde yazılması sayesinde bürokratik işlemler klasik dönemde kısa sürede sonlandırılmıştır. namık kemal ne kadar hızlı yazabildiğini merak ettiği zaman, stenografi yöntemini kullanarak dakikada seksen kelimeden fazla yazabildiğini ve kendisi kadar süratli yazabilen bir frenk görmediğini mektuplarında dile getirmiştir. (kaynak, sayfa 241)

harf devrimine giden süreci, ilk türk matbaacısı ibrahim müteferrika'ya kadar götüren araştırmacılar vardır. yabancılara, bilhassa fransız tüccarlara türkçe öğretmek amacıyla müteferrika matbaasında 1730 yılında basılan "grammaire turque ou méthode courte et facile pourapprendre la langue turque" isimli kitabın sonuna eklenmiş konuşma metinlerinde/diyaloglarda latin harfli örnekler bulunmaktadır. tarihin akışını değiştiren matbaanın istanbul'a girişiyle birlikte, türklerin latin harfleriyle tanıştığını öne sürebilmek mümkündür. j. b. holtermann tarafından kaleme alınan grammaire turque-türk dilinin grameri isimli kitap, latin alfabesiyle türkçe yazımının erken tarihli örneklerinden birini oluşturmaktadır.

tanzimat fermanı 1839'da ilan edildikten sonra, üzerinde durulan en önemli konulardan biri de eğitim alanındaki ıslahatlardır. okuma-yazmanın kolaylaştırılması, harflerin düzenlenmesi veya değiştirilmesine yönelik görüşler, tanzimatın ilanından sonra ileri sürülmüştür. bu bağlamda alfabe meselesine, 1862 yılında cemiyet-i ilmiye-i osmaniye'de verdiği konferansta dikkat çekerek ilk kez münif paşa değinmiştir. mesela "elif vav nun" harflerinin, "on, ön ve un" şeklinde üç farklı biçimde okunabildiğini, hareke kullanılırsa bu sorunun aşılabileceğini öne sürmüştür. ayrıca büyük harfler olmadığı için özel isimleri diğer kelimelerden ayırmanın imkansızlaştığını, avrupa'da kullanılan alfabelerin kolaylığı sayesinde altı-yedi yaşındaki çocukların, uşak ve amelelere varıncaya kadar herkesin okuma yazmayı rahatlıkla öğrendiğini, bizde ise yazıyı öğrenmenin güçlüklerinden kaynaklı olarak halkın fikren terbiyesinin mümkün olmadığını münif paşa uzun uzun anlatmıştır. münif paşa'nın dikkat çektiği en önemli noktalardan biri de, avrupalılar 30-40 harfle istedikleri eseri kolay ve ucuz biçimde basabilirken bizde arap harflerinin başta, ortada ve sonda farklı yazılmasından dolayı matbaada bunun üç katı harfe ihtiyaç duyduğumuza değinmiştir. gerçekten de çok sayıda harfin sandıklara yerleştirilmesi, farklı şekillerde yazılması, hem baskı işinin maliyetini artırmakta hem de zorlaştırmaktaydı.

münif paşa'nın konuşmasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra, mirza feth ali ahundzade, alfabenin değiştirilmesi için hazırladığı teklif ve önerileri içeren bir layihabab-ı ali'ye sunmuştur. aslen azeri olan mirza feth ali ahundzade, müslümanlar arasında arap harflerinin kullanımından kaynaklı olarak her kelimenin farklı biçimde okunup anlaşılabildiği, az sayıda okur-yazarın yetiştirilebildiği ve kendisinin tasarladığı yeni alfabenin tüm müslümanlar arasında yazılı ortak bir iletişim dili geliştirebileceğini öne sürmüştür. sultan abdülaziz'e sunulan bu teklifler, dikkate değer görülmüş ve cemiyet-i ilmiye-i osmaniye'de bir dizi konferanslar düzenlenerek tartışılmıştır. münif paşa ve mirza feth ali ahundzade'nin fikirlerinden esinlenilerek 1863-1864 yılında harekeli olarak basılan kitaplar, mekteplerdeki öğrencilere okutularak bu yönde yapılacak muhtemel değişiklerin uygulanabilirliği test edilmiştir.

arap harflerinin revize edilerek imlanın daha açık ve anlaşılır hale getirilmesine yönelik tartışmalara, 1869 yılında genç münevver namık kemal'in de dahil olduğunu biliyoruz. namık kemal ve 1869 yılında istanbul'da iran sefirliği yapan melkum han arasında alfabeye yönelik çözüm arayışlarına ilişkin münakaşalarda, kullanılmakta olan arap alfabesinin okuma-yazmayı güçleştirdiğini, gayr-i müslim tebaanın çocukları 6 ayda okumayı, 1 yılda ise mektup yazmayı öğrendiklerine dikkat çekilmiştir. namık kemal, latin harflerine geçmekten ziyade mevcut alfabeye hareke eklenerek yanlış okumaların önüne geçilebileceğine ve okur-yazar oranının artırılabileceğine yönelik görüşler öne sürmüştür.

1869 yılında avrupa'dan dönen şinasi alfabe meselesini ele alarak, harflerin matbaada dizilişini, kasalarda dağılışını kolaylaştırmak ve döküm masraflarını azaltmak için harf sayısını azaltmanın gerekli olduğunu dile getirmiştir. zira toplam yirmi sekiz harften oluşan arap alfabesi, başta-ortada ve sonda farklı şekillerde yazılınca basımda kullanılan harflerin sayısı 400'e kadar yükselmekteydi. daha sonradan alfabe tartışmasına dahil olan ebuzziya tevfik de namık kemal gibi harflerin değiştirilmesinin değil ıslahının daha doğru olacağına yönelik görüşlerini paylaşmıştır (1884).

zamanının en büyük sözlükçüsü ve dil bilgini olan şemseddin sami, arap harflerinin vokal bakımdan türk diline yatkın olmadığını, basım işlerinde de çok büyük zorluklar çıkardığını göz önüne aldığında latin harflerine geçilmesinin zaruri olduğunu savunmuştur. cumhuriyeti önceleyen dönemde dikkat çekilmesi gereken bir diğer teşebbüs, 1914 yılında harbiye nazırı enver paşa tarafından icad edilen ve onun ismiyle anılan enver yazısı'dır. enver paşa, harflerin dizilişinde ve okumada kolaylık sağlamak amacıyla üzerine bir takım işaretler koymuştur. enver yazısı, o zamanki bürokratik yazışmalarda zaman zaman kullanıldığı gibi 1330/1914 tarihli ordu salnamesi de görsel bu yazıyla basılmıştır. (ordu salnamesi pdf) ancak enveri yazısı her ne kadar itibar görmese de artık arap harflerinin ıslah edilemeyeceğini ve latin alfabesine geçilmesinin bir mecburiyet olduğunu tevsik etmesi bakımından kayda değer bir aşamadır.

1923 yılında cumhuriyet resmen ilan edildikten sonra alfabe tartışmaları yeniden gündeme taşınmıştır. tahsin ömer bey tarafından 1923 yılında yayınlanan "ilmî ve tarihî esaslara nazaran harflerimiz latin harflerinin aynıdır" isimli risale, oldukça ilgi toplamıştır. avram galanti, 1925 yılında "türkçede arabî ve latin harfleri ve imla meselesi" başlıklı risalesi ile arap alfabesi kullanımının medeniyet ve ilerleme yolunda bir engel teşkil etmediğini ispatlamaya çalışmıştır. ismail şükrü bey ise her iki görüşe de katılmayarak, "latin harfleri: latin ve arap harflerinden daha iyisini bulalım" isimli kitabını yayınlamıştır.

türkiye'de alfabe tartışmaları devam ederken, türk dünyasında harf devrimini ilk kez azerbaycan yapmıştır. 1922 yılından itibaren azerbaycan'da arap alfabesi ile birlikte latin alfabesi de kullanılmaya başlanmıştır. mehmet fuat köprülü, ismail hikmet ertaylan gibi önemli isimlerin katılımıyla 1926 yılında bakü türkoloji kurultayıdüzenlenmiştir. bu kurultayda, tüm türkler için latin alfabesine geçme kararı alındığı için azerbaycanda arap alfabesinin kullanımı terk edilmiştir. bakü'deki bu gelişme, türk devletleri arasında kültürel bağları güçlendirmeye yönelik ciddi bir adım niteliği taşımış ve türkiye'de de harf devriminin yapılmasına meşru bir zemin hazırlamıştır.

çocukluğundan beri yeni bir alfabeyi hep düşündüğünü ifade eden başöğretmenimiz mustafa kemal atatürk, 1928 yılında harf devrimini gerçekleştirmek için gerekli hazırlıklara başlamıştır. 26 haziran 1928 tarihli bakanlar kurulu'nda yeni alfabenin belirlenmesi için resmi düzeyde hazırlıklar başlamış ve dil encümeni üyeleri seçilmiştir. encümen çalışmalarını, mustafa kemal atatürk'ün başkanlığında düzenlenen toplantılarla sürdürmüştür. 11 ağustos 1928 tarihine gelindiğinde, geçilecek olan yeni alfabe kararlaştırılmış ve atatürk süratle latin alfabesinin öğretilmesine yönelik faaliyetlere başlamıştır. 16 ağustos 1928'de yeni harflerin öğretilmesi için cumhuriyet halk fırkası'nın önerisiyle her yerde dershaneler açılmasına karar verilmiş ve atatürk de yurt gezilerine başlamıştır. 1353 sayılı 11 maddelik “türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında kanun”, 1 kasım 1928 tarihinde tbmm’ de kabul edilmiş, 3 kasım 1928 tarihinde de resmi gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. haziran 1929 itibariyle de arap alfabesinin yazıda kullanılması yasaklanmıştır. böylelikle elifba'dan artık alfabe'ye geçilmiştir.

1 ocak 1929 tarihi'nde millet mektepleri açılmış ve okuma-yazma seferberliği başlatılmıştır. fikri hür vicdanı hür irfanı hür nesiller yetiştirmek için memleketin her tarafına açılan millet mektepleri sayesinde 1935 yılına gelindiğinde okur-yazarlık oranının %100 arttığına yönelik istatistikler bulunmaktadır. harf devrimi, zamanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte olan, okumayı, yazmayı ve matbaacılığı kolaylaştıran ileri yönde atılmış bir adımdır.

kaynaklar:
fevziye abdullah tansel, arap harflerinin değiştirilmesi ve ıslahı hakkında ilk teşebbüsler
mustafa oral, türkoloji tarihinde 1926 bakü türkiyat kongresi
h. seçkin çelik, harf inkılabından önce alfabe tartışmalarında üç farklı görüş
makalelerden sıkılacak olanlar için video: ilber ortaylı ile tarih dersleri-harf devrimi

debe editi: teşekkürler.
https://cdn.eksisozluk.com/2021/11/2/n/nmsyp0be.jpghttps://cdn.eksisozluk.com/2021/11/2/0/0egnkzps.jpghttps://cdn.eksisozluk.com/2021/11/2/c/c00elq1h.jpghttps://cdn.eksisozluk.com/2021/11/2/m/mk76afwq.jpghttps://cdn.eksisozluk.com/2021/11/2/5/58qbhntg.jpg
140 favorites - -
Next (2) - Last Page (72)