sabahattin eyüboğlu'nun çevirisinden okuduğum, yere göğe sığdırılamamasının sebeplerini çevirisinden bile olsa bana yeterince açıklayabilmiş, harikulade bir eserdir.
---
spoiler ---
"korunmanın en iyi yoludur korku. gençlik tek başına bile azdırır kendini."
"düşüncelerinin ağzı dili olmayacak; aşırı hiçbir düşüncenin ardına düşmek yok; teklifsiz ol, bayağı olma; dostların arasında denenmiş olanları çelik halkalarla bağla yüreğine. ama her zıpçıktı, acemi çaylak arkadaşı da el üstünde tutup elini kirletme. kavga etmekten sakın, ama ettin mi de öylesine et ki korksunlar senden. herkese kulağını ver, sesini verme. herkese akıl danış, kendi aklını sakla. kesenin elverdiği kadar iyi giyin, zengin ama gösterişsiz olsun giydiğin. çünkü kıyafet, insanın mihengidir çok kez: fransa'da da en kibar kimseler en çok giyinişle gösterirler soyluluklarını. ne borç ver ne de borç al; çünkü borç vermek çok hez hem paranı kaybetmektir hem dostunu. borç almaksa tutum gücünü yıpratır. her şeyden önce
kendi kendinle doğru ol. o zaman, gece gündüze varır gibi, sen de aldatmaz olursun kimseyi."
"insanın kendisi için de böyledir bu; çok kez bir kusur olur yaradılışında, suçu da yoktur bunda, kendi seçmemiştir çünkü doğuşunu. olur ya pek aşırı bir öfkeye kapılıp aklın duvarlarını yıkar geçirir, ya da ciğerine işlenmiş bir alışkanlık gelir berbat eder en güzel davranışlarını. evet, tabiatından ya da bahtından gelen bir tek kusurla damgalandı mı insan başka değerleriyle bir melek olsa, bir insanın olabileceği kadar büyük olsa, yalnız o kusurundan dolayı düşer insanların gözünden. bir damla kötülük en soylu varlığı lekeler ve yıkar bile bazen."
"araştırıp durmak nedir diye krallık, nedir devlet ödevi, gün niçin gün, gece niçin gece, zaman niçin zaman, boşuna harcamak olur günü, geceyi, zamanı."
"deliliğin insana bulduruverdiklerini sağlam akıl yumurtlayamaz kolay kolay."
"
dünya ne iyidir ne kötü, düşüncenize bağlıdır iyilik kötülük."
"arkadaşlık bağlarımız, ortak gençliğimiz, bugüne dek eksilmemiş sevgimiz ve usta sözcünün bunlara ekleyeceği daha başka şeyler adına
* rica ediyorum sizden; dürüst, apaçık konuşun benimle."
"
var olmak mı yok olmak mı, bütün sorun bu! düşüncemizin katlanması mı güzel, zalim kaderin yumruklarına, oklarına, yoksa diretip bela denizlerine karşı dur yeter! demesi mi? ölmek, uyumak sadece! düşünün ki uyumakla yalnız bitebilir bütün acıları yüreğin, çektiği bütün kahırlar insanoğlunun. uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü! çünkü ölüm uykularında, sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından, ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu. bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan. yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına? zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine, sevgisinin kepaze edilmesine, kanunların bu kadar yavaş yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine, kötülere kul olmasına iyi insanın bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken? kim ister bütün bunlara katlanmak ağır bir hayatın altında inleyip terlemek, ölümden sonraki bir şeyden korkmasa, o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya ürkütmese yüreğini? bilmediğimiz belalara atılmaktansa çektiklerine razı etmese insanı? bilinç böyle korkak ediyor hepimizi: düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor yürekten gelenin doğal rengini, ve nice büyük, yiğitçe atılışlar yollarını değiştirip bu yüzden, bir iş bir eylem olma gücünü yitiriyorlar."
"doğruluğun gücü güzelliği kendine benzetinceye kadar güzelliğin gücü doğruluğu bir kahpeye çevirebilir."
"git, bir manastıra gir! ne diye günah çocukları besleyeceksin? ben en doğru adamımdır az çok, yine de öyle şeylerle suçlayabilirim ki kendimi, anam hiç doğurmasa daha iyi ederdi beni. çok gururluyum, hınçlıyım, tutkuluyum. bir anda öyle kötülükler geçirebilirim ki kafamdan, ne düşüncem hepsini kavramaya yeter, ne hayal gücüm biçimlendirmeye, ne zamanın gerçekleştirmeye. ne diye sürünür durur benim gibiler yerle gök arasında? aşağılık herifleriz hepimiz; inanma hiçbirimize, manastıra gir..."
"ille de evleneceksen, sersemin biriyle evlen; çünkü akıllılar sizin kendilerini ne canavara çevireceğinizi bilirler."
"boya kullandığınızı da duydum sizin, duymaz olur muyum? tanrı size bir yüz vermiş, siz tutup başka bir yüz yapıştırıyorsunuz kendinize. kırıtmalar, fıkırdamalar, yapmacıklı konuşmalar, tanrı'nın yarattıklarına uydurma ad takmalar, hayasızlığı saflık gibi göstermeler
*. hadi canım, ben yokum artık bunlarda, deli etti bunlar beni!"
"bir oyuncu termagant'ın kendisinden daha yaygaracı, nemrut'tan daha nemrut oldu mu, hak ettiği şey kırbaçtır bence."
"bir tek bilgili dost, bilgisiz bütün kalabalıktan daha önemli olmalı sizin için."
"büyük sevgide, küçük kuşkular korkuya döner, küçük korkular büyüdükçe artar büyük sevgiler."
"inanıyorum söylediğini candan söylediğine, ama
bugünkü karar yarın bozulur çok kez. hafızanın kulu olmaz kararımız, çabuk doğduğu için büyümeden ölür, nasıl ki ham meyve dalında durur da, oldu mu kendiliğinden düşüverir yere. kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak, en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak. tutku bitti mi, istem de biter gider, ateşli sevinçler de kederler de yeminleri yakarlar kendileriyle birlikte. sevincin en coştuğu yerde dert en çok yerinir, bir dokunmada dert sevince döner, sevinç dertlenir. madem bu dünya bile yok olacak bir gün sevginin bitmesine insan neden üzülsün?
sevgi mi kaderi kovalar, kader mi sevgiyi? daha kimseler çözmedi bu bilmeceyi. düşen büyük adamı en sevdiği unutur, yükselen züğürde düşmanları dost olur. sevgi talihin peşindedir diyecek insan bunca dost görünce büyüklere kul kurban! başı darda olan dayanak aramayagörsün, sözde dost düşman kesilir bütün. ama ilk düşünceme döneyim yine isteklerimiz öyle çatışır ki kaderimizle bütün kurduklarımız yıkılır gider, düşünceler bizim, olaylar bizim değiller. sen yine bir daha evlenmeyeceğine inan, inancın değişir kocan öldüğü zaman."
"iki işten birini seçemez olunca ikisini de yüzüstü bırakanlar gibiyim."
"insan iki şey beklemez mi dualarından: günah işlememek, işleyince de bağışlanmak. kaldır öyleyse başını: bir günahtır işlemişsin. kaldır ama hangi duaya sığar senin yaptığın? bağışla bu korkunç suçumu diyebilir miyim? diyemem, çünkü bende, elimde duruyor hala uğrunda kardeşimi öldürdüğüm şeyler: tacım krallığım kraliçem.
nasıl bağışlanır suçunu başında taşıyan?"
"pisliğin ortalığı sardığı bu zamanda, iyiliğin af dilemesi gerekiyor kötülükten."
"tabiatı bile değiştirir nerdeyse alışkanlık."
"en acı söz ninni gibi gelir sersemin kulağına."
"amansız derde ya amansız deva bulacaksın, ya hiç dokunmayacaksın."
"ey isa, büyük isa sen bilirsin, ayıp, ne ayıp şey bu. fırsat bulan her genç yapıyor bunu yüzü kızarmaksızın. kız dedi: bu işi yapmazdan önce evleniriz demiştin. delikanlı şöyle karşılık verdi: evlenirdim sabah sabah gelip de koynuma girmeseydin."
*"hemen yapmalıyız ne yapmak istiyorsak, çünkü isteklerimiz değişebilir; düşer, duraklar eller, diller, rastlantılar önünde. araya zaman girdi mi can attığımız şey bir ah çekmeye, sıkıntılı bir iç boşaltmaya döner."
"kötü fallar umrumda değil benim. serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin. şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. bütün mesele hazır olmakta. madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış, erken bırakmış ne çıkar.
ne olacaksa olsun!"
"
birinci mezarcı (toprağı beller ve türkü söyler):
gençlikte sevdiğim, sevdiğim zaman
yaşamak ne güzeldi.
ne çabuk geçerdi günler o zaman
gönül konmak bilmezdi.
hamlet:
yaptığı işin farkında değil mi bu adam? türkü söylüyor mezar kazarken.
horatio:
alışmış, umursamıyor artık.
hamlet:
doğru, az iş gören ellerin duyarlılığı daha fazla oluyor."
---
spoiler ---