dönem itibariyle playstation sahibi olanların hep zengin olduğunu düşünürdüm.
renkli televizyon...
çıktığı gün babam alıp eve getirmişti.
henüz 6 yaşımdaydım, mahalledeki bütün çocuklar, sizin evde renkli televizyon mu var diye sorunca, zengin olduğumuzu ama dünyada herkesin eşit imkanlara sahip olmadan yaşadığını anlamıştım.
o zamana kadar dünyada herkes rus klasiklerini okuyor, beatles ve rolling stones dinliyor, evinde bilgisayarla kod falan yazıyor sanıyordum.
sonra bi gün bi arkadaşım, bi kıza aşık oldu. kızın da babası çok zengin. gösterişli bi konakta yaşıyorlar. bizim çocuk da orta halli, hatta dar gelirli bir ailenin oğlu.. sabah akşam gidip konağın önünde bekliyor ki, belki bi saniye olsun kızı kapıdan çıkarken görebilir diye umut ediyor.
bigün bana gelip bunu anlattı. bana bi akıl ver dedi... ben de niçe'den bi alıntı yaparak, "umut, hayal kırıklığına giden yolda ilk adımdır ve sadece ızdırabın miadını artırır," dedim.
çocuğun tepkisi ne oldu sizce?
la oğlum ne konuşuyon sen, anlamıyorum, bik bik bik felsefe yapma, kızı nasıl tavlicam onu anlat, kafan çalışıyo diye sana sorduk, edebiyat yapma, demesin mi?
o gün fakirlerin ve zenginlerin neden birbirlerinden ayrı yaşamaları gerektiğini anladım ve bütün fakir arkadaşlarımla, zengin kızları hayatımdan çıkardım.
muz, karışık çerez, tempra
futbol topu sahibi olmak.
başlıkta "sanılan" dendiği halde gayet o dönem net zenginlik kanıtı olan şeyleri yazan salakları gördüğüm konu
evde dolaplı pikap olması,
evde meydan larousse olması
kremalı bisküvinin kremasını yalayıp bisküvisini atmak
halıflex
* yerler halıflexle kaplı bir ev adeta topkapı palace.