tayyar beyin dunyaya aliskanligi

bıçkın (478)

Ocak 2015 - 541 Entry - 16 Follower - 20 Following
Last Entrys:
nereye götürürdüm bilmiyorum ama kesinlikle götürmek istemediğim yerler olurdu. mesela istanbul'a götürmezdim, görmek istemediği insanları, duymak istemediği yoksunlukları görmesin diye. zamanın çabuk geçişini, duyguların çok çabuk değiştiğini anlasın istemezdim.

yıllarca istanbul bana hep bunları verdi. şimdi orada yalnız başına ne zaman ellerim cebimde dolaşsam hep aynı şeyi düşünürüm. sen hiçbir yere ait olamadın. seni sahte insanlar bir zamanlar buraya ait hissettirdi.

o insanlar sen yokken ayyynı hayatlarına başka şeylerle devam ediyorlar, ama sen edemiyorsun. o yüzden bir daha görmesin diye onu kesinlikle daha önce gittiğim yerlere götürmezdim.

evde otururduk. belki bir casper izlemek geçmişin hayaletine dair her şeyi sıfırlardı. baştan başlatırdı.

çocukluğunla buluşsaydın onu ilk nereye götürürdün - 1 favorites -
yeni sezonu 29 eylül 2025 pazartesi akşamı saat 22:00'da crusaders fc vs dedeler sk ve bacakspor vs olympique lymon maçlarıyla başlayacak lig, ligimiz. 2025/2026 sezonunun bütün takımlar ve oyuncular ve izleyenler için hayırlı uğurlu ve güzel geçmesini diliyorum. malumunuz ligimiz artık pazar öğleden sonra değil pazartesi akşamları olacak. böylelikle katılımın daha yüksek olmasını da temenni eder lige katılmak isteyen bütün yazarları ortamı görmeleri açısından üsküdar nuhkuyusu caddesi numara 10'daki ''halısaha2000''e bekleriz. gelirseniz çaylar bizden.

bilgi için beni yeşillendirebilirsiniz sayın fütbolsever yazarlar. hiç üşenmem şakkadanak bilgilendiririm.

ekşi sözlük birinci pazar ligi - 3 favorites -
bugün %99.9 ballon d'or ödülü alacak futbolcu. ben olsam sadece barcelona liverpool maçındaki 4. gollük asisti yediği için bile bu adama bu ödülü vermezdim. ama başka hak eden çıkmadı işte.

ousmane dembele - 0 favorites -
ses tonu bir tüccar hakkında çok şey söyler. dükkana girer ve anında çıkarsınız...

kendisi tekel olduğunu biliyor, yoksa bu ses tonuyla hiçbir şey yapamaz. biliyor.

belgeselinizi çekmeye mesai yetmeyecek sayın bakan.

yurtdışına gidenlerden de elbette vergi alacağız - 0 favorites -
(bkz: memduh şevket esendal)

''ayaşlı ile tahliye taahhütlü kiracıları''

denizler altında nerden baksan 20 bin fersah - 1 favorites -
bir mad men bölümü.

''ölmek bir sanattır, her şey gibi.''

öldürmek de öyle birçok şeyi. yani yok etmek. olağan bir yaşamı, devam eden bir olguyu yok etmek de öyle sanat.

burada küllerden bahsederken, başka hiçbir şey yoktur. değişim vardır, fikrin değişimi gibi. aynı bölümüm sonunda çalan beatles şarkısı gibi. tarzın değişimi de bir sylvia plath eylemi gibidir beatles'ın.

tomorrow never knows çalar. ve yarın gerçekten asla bilinmez dışarıdan bakan kimse için. ne yapacağımız, ne için sıkılacağımız, neyden vazgeçeceğimiz, neye hayır ve yeter diyeceğimiz.

keşke mad men başlığına yazsaydım bunu.

bir gün uykunuzdan o zamana kadar sizinle güvende hissettiğine emin olduğunuz eşiniz sizi uyandırır. der ki; ''ben aslında şunu yapmak istiyorum, ama yapamıyorum.'' bir anlamda değişim talebidir, bir anlamda da sizin değişmek zorunda olduğunuzun ilanıdır. ya değişirsiniz, ya da değişime uyum sağlar ve mutlu gibi görünmek istersiniz. yani bir gün hayatınızdaki biri der ki; ''ben dans etmek istiyorum, ama seninle değil...''

bunu kabul etmek ve kabullenmek de bir sanat gibidir, her şey gibi.

sonra her şey uçurumdan aşağı sylvia plath.

lady lazarus - 0 favorites -
bol gollü, bol kurtarışlı, bol top çalmalı, sakatlıksız, güzel bir sezon diliyorum bütün esbpl ailesine. bu yıl birtakım değişiklikler olacak, umarım bu sebeple katılımın daha da fazla olduğu, rekabetin daha uzun sürdüğü heyecanlı bir sezon olur. ve tabiki de sonunda takımım crusaders fc tekrar şampiyon olur. hadi bakiym.

esbpl 2025-2026 sezonu - 1 favorites -
5. sezon 5. bölümü olan signal 30 hakkında bir inceleme; *

mad men - 1 favorites -
muazzam bir mad men bölümü. 5. sezon 5. bölüm.

--- spoiler ---

"signal 30 bölümünün odak noktası, pete ve trudy campbell'ın evinde verilen uzun ve çoğunlukla keyifli bir akşam yemeği partisidir. davetliler ken ve cynthia cosgrove ile don ve megan draper'dır. tartışma konusu olmaktan çıkarılan konular arasında bebekler ve iş vardır. işkolik adamlara iş konuşmayı yasaklayınca da ana konu hep iş ile paralel konularda tıkanıyor. ken'den bahsederken cynthia, ken'in bir gizlice ve takma bir isimle bilimkurgu hikayeleri yayınlattığını söyler ve ken istemese de bu hikayelerden birini anlatmak zorunda kalır. eşinin en çok etkilendiği hikaye iki gezegen arasındaki bir köprüde bakım yapan bir robotla ilgilidir. orada köprü cıvatalarının sıkılı olup olmadığını kontrol eden ve efendilerinin isteği üzerine cıvataları söküp sıkan bir robot vardır. bu robottan bir gün köprünün çökmesine ve üzerindeki herkesin ölmesine neden olacak cıvataları çıkarması istenir. o da emre uyar, çıkarır ve bu felaket gerçekleşir. robotun neden bunu yaptığını sorar don. ken de gora cevabı verir; robot söylenen her şeyi yapmaya programlıdır. çünkü o da kendisine söyleneni yapar...

bu oldukça klasik bilim kurgu hikayesinin sahnedeki diğer tüm karakterlerle de birçok alakası var. insanlar arasındaki ilişkiler, istedikleri zaman parçalayabileceği o sallantılı köprü gibi. pete ve ken her zaman bir şekilde bağlantı vardı. ikisi arasında başlatılan rekabeti hatırlıyor musunuz? bu bölümde de ken'e patronu tarafından yazıları yazması yasaklanıyor. ama ken'in kendisinden istenen her şeyi yapıyormuş gibi davranarak ve yazmaya daha da başka bir takma isimle devam ederek robot olmakla başa çıkıyor.

pete ise teknik olarak hak ettiği ama kimsenin ona vermek istemediği saygıyı özlemeye devam ediyor çünkü... o pete campbell. aynı zamanda, geçmişte don'a çok benzemek isteyen don ve pete arasında da... bölüm boyunca pete'in eylemleri yüzünden evliliği ciddi anlamda tehlikeye giren pete ve trudy arasında da bu sallantılı bağ var.

pete bir zamanlar don olmak istiyordu ve özünde o adama dönüştüğünü görmek de ilginç geldi. tıpkı don'un boşanmadan önce yaptığı gibi banliyöde güzel karısı ve tatlı kızıyla yaşıyor. tüm erkeklerin hayal edebileceği bir hayata sahip ama neredeyse kendini cezalandırıcı derecede de mutsuz biri. hep daha fazlasını istiyor ve jaguar'ın yöneticisinin isteği üzerine gittikleri genelevde birlikte olduğu fahişe onun için rol yapabileceği çeşitli tipleri karşısında oynadığında, onu cinsel anlamda gerçekten harekete geçiren şey; ''sadece kralına hizmet etmek isteyen kadın rolü'' yapan bir fahişe oluyor... pete campbell sahip olduğu serveti ve gücü çarçur eden bir ailenin parçası olarak büyüdü ama bundan hep utandı ve güçlü gibi görünmekten de hep hoşlandı. hatırlarsınız evlendiğinde babasından neredeyse hiç maddi yardım alamadı. ama bunu da eşine bile açık açık anlatamadı. sürücü kursunda beğendiği bir üniversite öğrencisi kıza ailesinin yıllar önce bağışladığı botanik bahçelerinden bahsettiğinde bunu bir kez daha anlıyoruz. hiç güçlü bir aile mensubu gibi yaşamamış ama hep sanki öyleymiş gibi anlatarak da soyadıyla böbürlenen biri... yani o taç takmak için doğmuş ama tacı olmayan bir adam. (game of thrones'daki viserys targaryen sümsüğü geldi aklıma şimdi. neyse.)

bakınız özgüvenin olayı şu: bu sadece sahip olduğunuz bir şey. odaya girip oraya aitmiş gibi davranırsanız, 10 vakadan 9'unda insanlar sizin oraya ait olduğunuzu varsayar. bu, don draper olmanın temel işleyiş prensiplerinden biri gibi görünüyor ve rolling stones konserinin kulisinde de lüks bir genelevde olduğu kadar rahat olmasının sebebi de bu. pete buna sahip değil ve muhtemelen de asla sahip olmayacak. dünya yeteneği ve sıkı çalışmayı ödüllendiriyor, evet, ama saygı görmek ve hatta sevilmek çok daha soyut bir şey. öğretilemeyen veya gerçekten kazanılamayan her türlü şeyi içeriyor. sadece tutumları ve davranış biçimlerini içeriyor. pete campbell asla don draper olamayacak. musluğunu bile doğru düzgün tamir edemeyen bir adam o. sadece hortumla oynayıp damlama durdu diye evinin ustasıymış ve elinden her erkeksi iş geliyormuş gibi yapışı da çok komik kaldı düşününce...

lane pryce dünya kupası finallerini izlemek için bir grup ingiliz gurbetçiyle bir barda toplanır. bu bardaki adamlardan biri british motor corporation'ın yani jaguar cars'ın yöneticisidir. jaguar'ın amerikan piyasasına gireceğini ve kendilerinin bir reklam şirketine ihtiyacı olacağından bahseder. lane, bu müşteri fırsatını kaçırmamak için de bu adamla başbaşa çıkacağı yemekte adamı etkilemek üzere roger sterling'den tavsiye alır. roger akşam yemeği sohbetinde müşteriden kişisel bir bilgi almak için yeterince beklemesini ve sonra da yakınlığı bu kişisel bilginin aynısı ya da benzerinin kendisinde de olduğunu çaktırmasını söyler. eğer bu taktik işe yaramazsa da, taktiği tam tersine çevirmesini söyler. yemek hiç istediği gibi geçmez. o da ikinci bir yemek sözü alır. ancak ortaklar ikinci akşam yemeğine kendilerinin gitmesi gerektiğini söylerler. roger, don ve pete yemekte adamı gayet mutlu ederler. ancak adam da biraz eğlenmek istediğini üstü kapalı biçimde söyler. eğlenceden kasıt çapkınlıktır ve devreye roger girer. parti adı altında private bir geneleve götürür onları. pete ve lane'in entrikaları tam da burada kesişiyor; genelev ziyaretinin sonucunda adamın karısı aldatıldığını öğrenir ve hayatı yıkılır.

"signal 30", damlayan musluğun sesiyle açılıp kapanarak, bu bölümü esasen ''açık'' hale getiriyor; bu da mad men'in en iyi sembolü. bir yandan, ken cosgrove yeni takma isimle yeni öyküsünü yazarken tam olarak bahsettiği şeyi sembolize ediyor: pete'in banliyö'ye yerleşerek hikayedeki beethoven'ın asabileştiği gibi saçmalaşıyor ve hoyratlaşıyor. (don bunun nasıl bir his olduğunu biliyor ve bölümün en don draper'lı anı pete'in bu kapana kısıldığını hissettiği için harika bir evliliği çöpe atmaması konusunda uyardığı an) ama aynı zamanda pete'in olmak istediği ve asla olamayacağı tüm o şeyleri de temsil ediyor. genç kızın sandalet sallaması, zamanla sürekli damlayan su akışına uyumlu sahne geçişini sağlıyor ve pete'e kızın birlikte olduğu yakışıklı adam gibi olamayacağını anlatıyor. pete artık hiçbir zaman kendine güvenen, kendinden emin don draper gibi olamayacağını anlıyor.

sahnenin sandaletten damlamaya geçiş biçiminde bölümün kurgusunu işaretleyen bir şey olduğunu düşünüyorum. mad men zamanın geçişiyle ilgili bir dizi ve bu bölümün zamanın geçiş şeklini ima etme biçimini çok beğendim. öyle ki neredeyse kendi hayatınızın sislerinde kaybolmuşsunuz gibi hissettiriyor. beş yıl öncesini, aşağı yukarı o zamanlar ne yaptığınızı düşünün. her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyor musunuz? yoksa sadece o zamanki zor koşullarınızı, evinizi, ailenizi ve işinizi mi hatırlıyorsunuz? çoğu durumda, ikincisidir.

zaman bunu yapar. pete'ten kayıp gittiği gibi kayıp gider. o geceleri yatağında, istediği her şeye sahip olarak yatar ama bu yine de yeterli değildir, çünkü peşinden koştuğu şey her zaman ondan daha da uzaklaşacak, geçmişin enkazında kaybolacaktır. olmak istediği tüm insanlar, ister kral, ister sporcu, ister don draper olsun, erişemeyeceği yerdedir. o, dünyayı döndüren ufak tefek, hafif sinsi bir adamdır ve ken cosgrove'un kısa öykülerini yazmaktan aldığı tatminin benzerini bile hayatında hiç yaşayamayacaktır. (birinci sezonda pete'in de öykü yazmak istediğini hatırlıyor musunuz?) mad men'deki karakterler o kadar uzun süredir mutlu olmak ve hayattan tatmin için çabalıyorlar ki, don'un en azından bir süreliğine de olsa nihayet koşulsuz mutluluğa ulaşmış gibi görünmesi biraz şaşırtıcı görünüyor. ancak pete campbell asla oraya ulaşamayacak. o, tam ulaştığı anda buharlaşan hayaletlerin peşinden koşan, her zaman istediği şeyin kül gibi bir tada sahip olduğunun farkında olmayan, çünkü başta ne istediğini bilmeyen bir adamdır. ''mad men''dir yani.

ayrıca şunu da fark ettim. pete bölümün başında ve sonunda ehliyet almak için sürücü kursuna gidiyor. sürücü kursunda izletilen kaza belgeseli'nin adı da signal 30. bölüme adını veriyor. bu signal 30 belgeseli kaza yapmış otomobillerin ve korkunç şekilde yaralanmış ve parçalanmış yolcularının çarpıcı görüntülerini içeren, ohio, mansfield civarında karayolu güvenliği vakfı tarafından yapılmış 1959 tarihli bir sosyal rehberlik filmiymiş.

pete ehliyet kursunda bu belgeseli de izlemiyor. gülüp geçiyor. ve bölümde kazanmak istedikleri ve ellerinden kaçırdıkları müşteri adayları; jaguar... saygılar efenim.
--- spoiler ---

edit: imla.

signal 30 - 5 favorites -
kalp kırıklığının teşhisi ve aynı zamanda reçetesi. ne yazsam eksik kalır, ne desem bu yılların boşluğunu doldurmaz. bob dylan hiçbir zaman ölmedi benim gibi.

''they sat together in the park'' ile başlar bu şarkı. portakal suyu ve çekirdek?

kaderimin düğümü; portakal suyu.

hayalimde kaç kez seninle bu başlangıç anını yaşadım bilmiyorum, zaman beni ne ara buralara getirdi onu da bilmiyorum. ne gerçek, ne hayal onu bile hayal edemiyorum ama umut öyle mi?

bir sabah uyanırsın ve vapur yavaşça kıyıdan uzaklaşır. kıyıdaki insanların kırışmış yüzlerine bakarsın; ne için, neden ve ne kadar zamanda kırıştığını hissedersin ama neden diye sorduğunda tek cevabın rüyalarınla karışır. sen rüyalarından ibaret kalırsın. anlamsız rüyanlarında.

bob dylan ölse hatırlarsın, ama o ölse yine de hatırlaman için bu şarkı kalır.

simple twist of fate - 1 favorites -