bir mad men bölümü.
''ölmek bir sanattır, her şey gibi.''
öldürmek de öyle birçok şeyi. yani yok etmek. olağan bir yaşamı, devam eden bir olguyu yok etmek de öyle sanat.
burada küllerden bahsederken, başka hiçbir şey yoktur. değişim vardır, fikrin değişimi gibi. aynı bölümüm sonunda çalan beatles şarkısı gibi. tarzın değişimi de bir sylvia plath eylemi gibidir beatles'ın.
tomorrow never knows çalar. ve yarın gerçekten asla bilinmez dışarıdan bakan kimse için. ne yapacağımız, ne için sıkılacağımız, neyden vazgeçeceğimiz, neye hayır ve yeter diyeceğimiz.
keşke mad men başlığına yazsaydım bunu.
bir gün uykunuzdan o zamana kadar sizinle güvende hissettiğine emin olduğunuz eşiniz sizi uyandırır. der ki; ''ben aslında şunu yapmak istiyorum, ama yapamıyorum.'' bir anlamda değişim talebidir, bir anlamda da sizin değişmek zorunda olduğunuzun ilanıdır. ya değişirsiniz, ya da değişime uyum sağlar ve mutlu gibi görünmek istersiniz. yani bir gün hayatınızdaki biri der ki; ''ben dans etmek istiyorum, ama seninle değil...''
bunu kabul etmek ve kabullenmek de bir sanat gibidir, her şey gibi.
sonra her şey uçurumdan aşağı sylvia plath.