bir insandan vazgeçmek
Next (2) - Last Page (96)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

bu bence yavaş yavaş oluyor.

sevdigin insana atkı filan örüyorsun ya, tam tersini düşün; o atkıyı yavaş yavaş söküyorsun. birisinden vazgeçmek tam da bu oluyor. o atkıyı örerken yaşadıgın her şey gözünün önünden geçiyor ama esas önemli olan o şeyi yavaş yavaş sökmek oluyor. geriye alıyorsun her şeyi. üstelik bunu sen kendi bilincinle yapıyorsun. gözünü yora yora işledigin o atkıyı, her anını hatırlayarak söküyorsun. dümdüz ham iplik haline getirmeye çalışıyorsun. örerken içini döktügün şey, çözerken içini dökmekten imtina ettigin şeye dönüşüyor. sadece söktügün ipi, eski oldugu yumak haline getiriyorsun. ama o ip dümdüz degil işte artık, yamuk yumuk duruyor.

birisinden vazgeçmek de böyle bir şey bana göre; eskiden ördügün dümdüz ve kusursuz şey sen vazgeçmeye başladıgında yamuklaşıyor. gittikçe, sona yaklaştıkça daha da yamuklaşıyor. bir süre sonra da zaten bitiyor o ip. örerken içini döktügün ip, sökerken döktügün şeyleri geri almaya çalışıyor o insandan. içini dökmekten vazgeçtigin her an da zaten o kişiden vazgeçtigin anlamına geliyor. birisinden vazgeçmek degil de bir insandan vazgeçmek bu oluyor işte.
231 favorites - -
bir tercihtir. kendine rağmen yapıyorsan aynı anda bir çok cephede savaşmayı gerektirir.

dün gece dünyanın en güzel şehirlerinden birinde dünyanın en mutlu kadınlarından biri olarak yattım yatağa. birbirimizi ne kadar da sevdiğimizi anlatan uzun tiratlardan sonra uykuya dalmış, sağ yanımda bebek gibi uyuyan melek yüzlü bir adam. uykum yoktu. sözlük okudum biraz, bir başlık bir insandan vazgeçmek. hiç kolayca vazgeçebilen birisi olmadım ben, kestirip atan “bu bana yapıldıysa ben burda daha fazla duramam arkadaş” diyen bir tatar ramazan. aksine hep daha fazla empati, hep “ne yaptığı değil neden yaptığı önemli” diyen iflah olmaz bir hümanist… sonra neden bilmem onun telefonunu aldım elime ve açar açmaz kuşkuya mahal vermeyecek heyecan arayışları çarptı suratıma, öylesine ucuz öylesine basit hem de… ya vazgeçecektim oracıkta ondan ya da görmemiş gibi yapacaktım. kendime geldikten sonra bir süre; on saniye bir dakika belki de on dakika… zaman, oteller, tatiller, haritalar, planlar, büyük aşklar yoktu, hepsi durdu… ben de kendimi sokağa attım.

siz hiç bilmediğiniz bir şehre kendinizi atıp saatlerce koştunuz mu sokaklarda? ben bir ara nefessiz kaldım. siz hiç biran evvelki en sevdiğiniz şimdiki zamanki ölesiye nefret ettiğiniz ve bütün zamanları karıştırarak hepsini birden hissettiğiniz adam/kadın hiçbir şeyden habersiz uyurken bavul topladınız mı? ben yıllarımı o bavula attım. siz uyanmasın diye nefesinizi tutup uzaktan birisiyle vedalaştınız mı? çünkü uyansa belki de yapamazdım. siz hiç telefonunuzda birkaç saat içinde yetmiş iki cevapsız çağrı gördünüz mü? ben tek birini bile açsam mı acaba diye düşünmedim. siz hiç filmler dışında ilk uçağa binip geri dönen birisiyle karşılaştınız mı? ben bu sabah ilk ışıklardan bile önce uçaktaydım. sizin hiç en güvendiğiniz dal kırıldı mı? benim dal sandığım kendi yanılsamalarımmış.

bir insandan vazgeçmek bazen şehirlerden, hayallerden, anlardan, yıllardan ve en önemlisi kendinden vazgeçmekmiş, kendine rağmen vazgeçmekmiş. can acısı bazen fiziksel bir acıya dönüşüyor, ama bu bir tercih benim tercihim, bunun arkasında durmak zorundayım… sadece kuvvet diliyorum, kendime ve bütün kendine rağmen vazgeçenlere…
133 favorites - -
yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar'da okumuştum. şöyle bir şeyler diyordu:

karşındaki kişi (aşk, iş, arkadaşlık hangisi olursa olsun) seni gerçekten üzecek veya çok sinirlendirecek bir şey yaptığında kendine ilk sorman gereken soru şu: bu kişiye bana bunu daha sert biçimde, bir kere daha ve daha sık yaşatmasına izin verecek kadar değer veriyor muyum?
eğer yanıtın evetse karşındaki kişiyi uyarmaktan başka çaren yok. ancak aynı hareketin tekrar edeceğinden emin olabilirsin. en iyisi olayı unutmaya, duruma alışmaya çalışmaktır.
eğer yanıtın hayırsa o kişiyle tüm ilişkini hemen ve geri dönmeksizin kesmelisin. o anda bir daha tekrar etmeyeceğini söylese, buna söz verse bile aynı davranışı tekrar edeceği kesindir. çünkü karakter düzeltilemez, insan aynı koşullar gerçekleştiğinde her seferinde aynı şeyi yapar.

ilk okuduğunuzda fazla sert bir tepki gibi gelebilir. normal şartlarda daha ılımlı düşünen biri olmama rağmen karakterin özünde değişmeyeceğine çok kereler tanık oldum. aynı durum benim için de geçerli. başkasının sınırını ancak o size izin verirse geçebiliyorsunuz ve geçtikten sonra karşıdan bir tepki gelmiyorsa o sınırı her seferinde daha fazla geçip, topraklarına (isteyerek veya istemeyerek) daha çok zarar veriyorsunuz.

sevgi, aşk, sadakat, arkadaşlık, bağlılık adına ne derseniz deyin başkasının size bu şekilde zarar vermesine izin verdiğiniz her an özünüze ihanet ediyorsunuz. buna bahane olarak sunduğunuz duyguların, hissedeceğiniz paramparça olmuşluk halinin yanında esamesi okunmaz.
yaşam tecrübesi insana kendi sınırlarını çizmesini öğretiyor. bazen bu sınırlar esnese de dur demeyi bilmek gerekir. vazgeçmekse vazgeçmek, gitmekse gitmek.
durmadan kanayan bir yaradansa derin bir izi taşımak daha iyidir. gerekirse üstünü bandajla kapar, yenilenmeyi beklerim.
283 favorites - -
vazgeçenin değil, vazgeçirenin başarısıdır. tebrikler...
148 favorites - -
insan karşısındaki insandan vazgeçmez, ona yüklediği manadan vazgeçer.

bir insanı bırakamama sebebi çoğu zaman sevdiğiniz için değildir, ilişkiye bir anlam kattığınıza, gelecek vaat ettiğinize inanmak istersiniz, kendinize ilişkide terkedilecek taraf olmadığınızı kanıtlamak istersiniz. insan başarısız bir ilişki yaşamış olmaktan korkar.

ilişkinin bir anlamı olmadığını ilk gören kişi, geleceğe bakar. orada da umut ışığı yoksa, bir şeylerin değişeceğine inanmıyorsa diğerinden gitmek ister. böylelikle gitmek isteyen kişi kendince vazgeçmiş, aslında o kişinin hayatındaki görevini tamamlamış olur.

kalan kişiye düşen ise dersini çıkarıp, gitme kararı alan kişide pişmanlık yaratacak derecede başarılı olmaktır. kendine dönüp, bunu yapabilen insan küllerinden yeniden doğar. ders almayıp aynı hataları yapmaya devam ediyorsa, hayat ona aynı şeyleri yaşatmaktan yorulmaz. hayat ile kavga edemezsiniz. daha çok vazgeçeniniz olur.

doğru sebeplerle bir insandan vazgeçmek bir zorunluluk ve kişinin kendine yapacağı en büyük iyiliktir. yoksa esir olursunuz, mutsuz olursunuz. hatanın neresinden dönülürse kardır.

özür dilemek, efendi gibi gitmek gerekir bazen.

franz kafka'nın dediği gibi,

ki sen bu isen, özür dilerim. bilmeden sevdim.

edit: imla.
148 favorites - -
en acısı gönül ilişkilerinde değil, köken aile iliskilerinde yaşanır. gönül işleri kulak damlası gibi kalır hem bunun yanında...

anamdan, babamdan vazgeçmek zorunda bırakılmışım (yine onlar tarafından)
öyle sistematik olarak kırıp dökmüşler, öyle paramparça etmişler ki, artık yaşayamamışım o ilişkinin içinde kendim olarak, özgür olarak, özsaygılı olarak...
bana insanca barınacak 1 küçücük saçak altı bırakmamışlar o ilişkide...

ok ben de yoluma giderim deyip yürüyorsun işte o durumda.
çok acıyor ama, yalan yok...
56 favorites - -
selam,

ben o, bir insan'ım... sizin deyiminizle, vazgeçilen.

tanırsanız severdiniz beni, ve hali hazırda tanıyorsanız sevmişsinizdir bile.. severler beni. önce severler sonra vazgeçerler. vazgeçmenin o kayıtsız halinden bahsetmişsiniz, okuyorum bunları. çaba sarf etmemekten bahsetmişsiniz, nedenini bile açıklamak istemediğinizden, ve hatta bir nedeni olmadığından bahsetmişsiniz. sizin yapmadığınız her bir açıklama ve nedensiz terkedilmelerden sonra suçladım ben kendimi, anlam veremedim çünkü.. kötü bir insan, çekilmez biri değildim işte kendimce. kafa karışıklıklarınıza, doyumsuz duygularınıza kurban verdiniz, ismini de vazgeçmek koydunuz.

ben o, 'bir insan'ım... sizin deyiminizle 'vazgeçilen'.. tanısanız severdiniz beni ve hali hazırda tanıyorsanız eğer, sevmişsinizdir .. ve beni sevdiyseniz benden vazgeçmeye başlamışsınızdır.

ben vazgeçilen.. kafa karışıklıklarınıza kurban giden.
57 favorites - -
onun yokluğunu kabullenmekten daha ağır bir şeydir. olmasındır.
123 favorites - -
bir kere olduğu zaman, o insanı eskisi gibi görmenin çok zor olduğu eylem.

"vazgeçme eşiği" diye bir şey var.
artık insanın canına tak etmiştir. fakat buna rağmen sürekli kırılmasına, üzülmesine, değer görmemesine rağmen alttan alıyor ve karşısındaki insanı kaybetmek istemiyordur.
ona bunları saatlerce anlatmak ister. sadece, o çok değer verdiği insanla konuşmak ister.
ama bir tek o görmüyor gibidir, kendisine bu denli değer vereni ne kadar kırdığını.
sonra bir süre sonra konuşamaz olur o kişiyle. sormak istediği sorular, haykırmak istediği sitemler, bütün içine attığı geçmiş zamandaki kırıntılar bayatlar.
bir gün fark eder ki konuşmak istemez olmuş. konuşmaya fırsat bulsa bile,
içindekileri anlatmaya ne hali, ne de isteği kalmış.
işte bu zamandır vazgeçme eşiği.
tam o zaman sürecinde, karşısındaki insandan, ya kalbindeki yıkıntıları tamir etmeyece yarayacak bir şeyler görecek ve eskisi gibi olma yolunda ilerleyecektir, ya da bir süre sonra tamamen vazgeçecektir.
56 favorites - -
bazen kendine saygının bir gerektirdiğidir.
38 favorites - -
Next (2) - Last Page (96)