yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar'da okumuştum. şöyle bir şeyler diyordu:
karşındaki kişi (aşk, iş, arkadaşlık hangisi olursa olsun) seni gerçekten üzecek veya çok sinirlendirecek bir şey yaptığında kendine ilk sorman gereken soru şu: bu kişiye bana bunu daha sert biçimde, bir kere daha ve daha sık yaşatmasına izin verecek kadar değer veriyor muyum?
eğer yanıtın evetse karşındaki kişiyi uyarmaktan başka çaren yok. ancak aynı hareketin tekrar edeceğinden emin olabilirsin. en iyisi olayı unutmaya, duruma alışmaya çalışmaktır.
eğer yanıtın hayırsa o kişiyle tüm ilişkini hemen ve geri dönmeksizin kesmelisin. o anda bir daha tekrar etmeyeceğini söylese, buna söz verse bile aynı davranışı tekrar edeceği kesindir. çünkü karakter düzeltilemez, insan aynı koşullar gerçekleştiğinde her seferinde aynı şeyi yapar.
ilk okuduğunuzda fazla sert bir tepki gibi gelebilir. normal şartlarda daha ılımlı düşünen biri olmama rağmen karakterin özünde değişmeyeceğine çok kereler tanık oldum. aynı durum benim için de geçerli. başkasının sınırını ancak o size izin verirse geçebiliyorsunuz ve geçtikten sonra karşıdan bir tepki gelmiyorsa o sınırı her seferinde daha fazla geçip, topraklarına (isteyerek veya istemeyerek) daha çok zarar veriyorsunuz.
sevgi, aşk, sadakat, arkadaşlık, bağlılık adına ne derseniz deyin başkasının size bu şekilde zarar vermesine izin verdiğiniz her an özünüze ihanet ediyorsunuz. buna bahane olarak sunduğunuz duyguların, hissedeceğiniz paramparça olmuşluk halinin yanında esamesi okunmaz.
yaşam tecrübesi insana kendi sınırlarını çizmesini öğretiyor. bazen bu sınırlar esnese de dur demeyi bilmek gerekir. vazgeçmekse vazgeçmek, gitmekse gitmek.
durmadan kanayan bir yaradansa derin bir izi taşımak daha iyidir. gerekirse üstünü bandajla kapar, yenilenmeyi beklerim.