30 kasim 2022 tarihinde avrupa birligi, italya'nin baskilari sonucunda pizza napoletana'yi tsg olarak listeye aldi ve resmi gazetede yayinladi. yasa, 18 aralik 2022'de baslayacak ve bu tarihten itibaren pizza napoletana sadece belirlenen kriterler olcusunde hazirlangi taktirde bu isim ile satilabilecek. yapilmadigi takdirde, avrupa birliği sinirlari icerisinde cezai islem uygulanacak.

kriterleri ozetlemek gerekirse:
1) minimum mayalanma saati
2) hamurun elle açılması
3) dolum yöntemi
4) 485°c sıcaklıkta sadece odun fırınında
5) 1-2 cm kenar yüksekliğinde
6) italya menşeili sızma zeytinyağı
7) taze fesleğen
8) mozzarella di bufala campana dop veya geleneksel mozzarella
9) domatesler ise soyulmuş veya taze olabilir.

kaynak (italyanca)

belki çoğu kişiye saçma bir uğraş gibi gelecek ama bence doğru bir karar. diğer tüm ürünler için bu uygulanmalı. bir şey usulüne uygun yapılmıyorsa artık o artık o mudur bütün yemekler için söylüyorum. kendi ülkemizde bunu çok yaşıyoruz yani bir adana kebap yiyorum lan bu adana değil diyorum ama adam adana diye satıyor. ankara simidinden eskiden pekmez tadı alırdım şimdi şekerli suya bile basmıyorlar ama sorsan ankara simidi. burada her şeyden önce tüketiciyi kandırmak var aslında sayamayacağım pek çok üründe durum bu. yeni nesil bir çok şeyin gerçek tadını bilmeden yetişiyor, ve zamanla sonradan uydurulan urun orijinalin yerini almaya başlıyor. bana göre boş iş değil her ürüne uygulanmalı.

biz lahmacun ve dönere standart getirsek, piyasadaki işletmelerin %90'ı kapatılır.
bazısı ekmeğe et koymaktan imtina ediyor, bazısı soğandan etin tadını bile verdirmiyor.

bu kararla alay edenler zeytinli pogacanin içinde neden zeytin yok diye sikayet ediyorlar. siz bu kafada oldugunuz için yok iste.

gayet yerinde karar.

ha bu kararı okumadan anlamadan eleştiren arkadaşlara da şunu demek gerekir: olm siz mal mısınız lan?

adamlar kimseye "napoliten pizzaya benzeyen pizza yapıp satamazsın" demiyor ki. "bu kurallara uymazsan, bunu napoliten pizza diye satamazsın, ne ad koyarsan koy". aha bi arkadaş demiş, "napolettin koyalım adını" diye. şaka maka ama gayet uygun bir fikir. onun önünde bir engel yok.

sen de koyabilirsin bu kuralı. mantı demişsin, evet koy. "bir kaşığa 40 tane sığacak büyüklükte değilse, adına kayseri mantısı diyemezsin kardeşim" de mesela. kayser mantısı desin, yalancı kayseri mantısı desin.

ki bunu bizim aslında toplum olarak kendi kendimize yapmışlığımız bile var. aha bak: yalancı dolma. yapmışız biz bunu. kötü mü olmuş. söylediğimizde önümüze ne geleceğini biliyoruz.

xiaomi nin üstüne i phone yazıp satsalar dükkanda ne dersin? aslında aynı şey bu da. e ikisi de telefon. temelde yapabileceğin herşey aynı. ama i phone'dan aldığın hazzı öbüründen alamazsın mesela (bu arada hayatta kullanmadım, kullanmam i phone o ayrı). e taze fesleğenden alacağın tatla kurutulmuş kekikten alacağın tat aynı mı?

resmi gazetesinde pizza tarifi verebilen ülkelerde yaşamak nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyor insan... ütopyayı da distopyayı da gözde fazla büyütmemek lazım. ikisi de aynı anda dünyada görülebiliyor.

standartlarını öğrenmemize vesile olduğu için takdir ettiğim karar.

çok geç kalınmış fakat doğru bir karardır.

şahsen pizza napoletana yapımında ispanyol zeytinyağı kullanan pizzacılardan ve odun ateşinde 440 derecede pişen pizzalardan uzak duruyordum.

(bkz: fantastik dertler nelerdir nasıl sikilirler)

şimdi debe listesinde gördüm ve öyle haberim oldu.
muhteşem bir karar.

bizim ise "turkish doner"imiz dünyanın her yerinde var ama standartımız yok.
sonra yaa baklava nasıl baklavasis oldu, dolma nasıl dolmakis oldu diye ağlar dururuz.

yemek kültürümüz maalesef yok.

amerika birleşik devletleri ve italya'nın pazarlama konusundaki ciddiyet ve becerilerine büyük saygı duyuyorum.

hayattaki en pahalı ürün kültürdür.

kültürünü pazarlayabildiğin oranda büyüksündür.

yoksa onda şu kadar nükleer silah varmış, diğerinde şu kadar asker varmış, petrol varmış geçiniz.

(bkz: #145806655) adamlarda dert olmadığını iddia eden kişilerin sözlükte yazar olduğunun öğrenileceği başlıktır.