allah niye kendisine tapılmasını istiyor
Next (2) - Last Page (11)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

0 favorites - -
ilginç bir soru.

şimdi felsefik olarak bir anda bir cevap bulmak gerekirse aklıma şöyle bir şeyler geliyor:

düşünün ki sadece bir kul olarak bile bir çok insan tarihin çeşitli aşamalarında elde ettiği saltanat ve iktidar gücü sayesinde tanrılık iddiasında bulunabiliyor. mısırda firavunlar, çeşitli krallar, büyük zenginlik verilmiş insanlar gibi.

sonuçta bu yaratılış itibariyle insana verilmiş bir duygu ve beklenti. her insan kendisinden biraz daha güçsüz birini veya bir canlıyı bulunca etkisi altında almaya,kullanmaya, hırpalamaya ezmeye kalkar.

bir makama kavuşmuş insan başında bulunduğu, yönettiği kurumdaki kişiler kendisine saygı duysun, itibar göstersin, yüceltsin ve hatta öyle güç zehirlenmeleri yaşar ki tapsın dahi ister.

işte bu nedenledir ki allah; insanın, kendisini bir yaratan olduğunu unutmaması için sürekli kendisini hatırlatır ve yeryüzündeki nimetleri, imkanları kendisine vermiş olmasına rağmen bunların kendisinin değil bir yaratıcının lütfu olduğunu unutmamasını ister.

işte allah, insanı o kadar geniş bir özgürlükle yaratmıştır ki yarattığı insana kendisi tanrı zannını da bahşetmiş olmasına rağmen yine de başı boş bırakmamıştır.

neticede allah'ın kendisine tapınılmasına ihtiyacı yoktur, kendisine tapınılmasını istemesi yine kulun iyiliği içindir, yani verdiği sınırsız özgür düşüncede şirke düşmemesi için.

bir nevi, otoyoldaki hız uyarı levhası gibi de düşünebilirsiniz en basitinden. yani ne diyor, esasında yol müsait arabana ve sürücülüğüne güveniyorsan bas basabildiğin kadar ama unutma azami hız sınırı 120 km, yolun bir yerinde süratten savrulabilirsin gibi!
11 favorites - -
0 favorites - -
içten içe inanan ama kendisine dahi itiraf etmeye korkanların actıgı ve akılları sıra insanları etkileyebileceklerini dusundukleri sacmalıkların -ki bu sacmalıkların kendileride ne kadar bos oldugunu bildikleri halde- yayınlayarak du bakalım simdi nolacak diye bakan ama her seferinde bir ayet i kerime ile devrilen insan güruhu...

işte bunların yazdıkları bunlar, baska bisey degil...
0 favorites - -
bir deist olarak hadis kaynakli bir cevap veriyim:

“ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” (acluni, ıı, 132)

mantıklı veya degil boyle cevaplanabilecek bir soru (en azından ıslam için)

edit:duzeltme
1 favorites - -
sanırım bu sorunun asıl aradığı şey bir yanıttan çok ayna.

insan ateşi buldu ve yaktı.

insan varoluşu buldu ve varlığa hapsoldu.

insan yaşamı buldu ve öldürdü.

insan anahtarı buldu ve kilitledi.

insan özgürlüğü buldu ve esiri yarattı.

insan kendini buldu ve stokholm'ü sevdi.
2 favorites - -
allah (arap mitolojisinde al-lat, lat şeklinde geçer) dört kutsal kitap gönderen fakat sadece bir tanesinin aslının koruduğunu iddia eden, diğer üçüne itibar edilmesi halinde sonsuza kadar işkence edeceğini söyleyen sözde herşeyin yaratıcısı ve yöneticisidir. koskoca evreni (sadece bir tane varsa eğer) yarattığını iddia eden fakat evrende kum tanesinden daha az yer kaplayan bir canlı türünün kendisine tapmasını önemsediğini ve bunun karşılığında güzel şeylerle ödüllendireceğini düşünmek insanoğlunun yapısı gereği bir ihtiyaçtır. bu ihtiyaç insanoğlunun evriminde baştan sona kadar hep görülmüştür. ilk başlarda doğa olaylarına allah'ın yol açtığını düşünen insanlar ona çeşitli nesne veya canlılar sunarak sadakatlarini göstermişlerdir. bu yeni çağ'a kadar devam etmiştir. yeni çağ'da bilim ve teknolojinin gelişmesiyle insanlar doğa olaylarının nedenlerini anlamışlar ve allah'ın bu olaylarla (deprem, sel, volkan patlaması vb.) insanları cezalandırmadığını anlamışlardır. olayların nedenleri anlaşıldıkça ve insanların zekaları evrimleştikçe allah'ı sorumlu tuttukları olaylar azalmış ve gönderdiği kitaplardaki eksikler ve çelişkiler ortaya çıkmıştır. yani özetle insanlar bilmedikler şeylerden korkarlar ve bildikleri şeyler arttıkça korkuları azalmıştır.

(bkz: insan beyninin tanrıya inanmaya programlı olması)

yukarıda anlattığım şeyleri baz alarak insanoğlunun çağlara ve zeka seviyesine göre inandıkları şeylerin değiştiğini tahmin edebiliriz ve görebiliriz. tarihteki değişime ve dinin oluştuğu topluma göre ihtiyaçlar belirlenmiş ve fırsatı kullanan zeki insanlar tarafından kurgulanmıştır. bazı dinler çok tutmuş, bazı dinler az tutmuş bazıları ise daha yayılamadan silinmiştir. bu örneği işletmeler bazında kurgulayabiliriz. bazı işletmeler mahalli bazda, bazıları ilçeler, bazıları iller, bazıları ise dünyasal bazdadır. işletmenin büyümesi kurulduğu zaman, mekan, işletme politikaları ile açıklanabilir.

bir önceki paragrafta ilahların yaratılma süreçlerinden bahsettim. iyi tasarlanan bir dinin ilahı iyi kurgulanmışsa evrensel boyuta gelebilir. şimdi ki sorumuz baştaki soruyla aynı. neden allah kendisine tapılmasını istiyor ? cevabı artık daha net söyleyebiliriz ; allah, insanoğlunun beyninde çağın ihtiyaçlarına göre yaratılmıştır. böylesine herşeye kadir bir gücün, insani bir özellik olan egosunu kendisine tapılarak tatmin ettirmek istemesi de insan yapımı olduğunun kanıtıdır. bunun yanı sıra herşeye gücü yeten sinirlenebiliyor, lanet okuyor. bunlar hep insani özelliklerdir.

edit : 1 dk içinde okuyup (!) anlamayıp tanım, tanım devamı değil diye ispiyonlayan kişiye selam ederim. bu arada kuran'ın ilk ayeti neydi ?
22 favorites - -
bazen namaz kıldığımda benim de aklıma geliyor bu soru. yani secdeye vardığımda kendimi tuhaf hissediyorum. kişilik özelliği olarak kimseye boğun eğmeyen, kimseye eyvallahı olmayan biriyim. şeytanın işidir tabii ama dua okurken kafamdan şunlar geçiyor, utanarak itiraf ediyorum*; kainatın yaratıcısı, herşeye muktedir allah neden benim ibadetime ihtiyaç duysun ki? önünde eğilmemi, yere kapanmamı neden istesin? bu ona ne kazandıracak? kibir gibi birşey değil mi ki acaba bu? kafamda deli sorular oluşmuyor değil. sonrasında doğaya çeviriyorum gözümü (namaz bittikten sonra tabii ki) kuşlar, yeşillikler, temiz hava, güneş, böcekler, karıncalar, ekosistemin muntazam ince ayarı felan... bunları yapana tapmak gerek evet diye sorularımı geçiştiriyorum. birkaç namazdan sonra arada yine geliyor bu sorular aklıma.

'sorgulama, düşünme' gibi cevaplar yetmiyor. okuldaki din hocam da aynı cevabı vermişti. yok mu bilen biri?

bilmiyorum sözlük. bu sorularımı çogzel cevaplayacak ilim sahibi biriyle konuşmak isterim. evet ihtiyacım var.

tanım: kafasındaki bu soruya cevap alınca imana gelecek ataist sorusu.
2 favorites - -
ben gizli bir hazineydim bilinmek istedim cümlesiyle aynı nedene bağlı istek. tanıtımı yapan anlatıcının sarfettiği bu ifadeden söz konusu tanrının şöhret olmaktan hoşlandığını anlıyoruz. kendisine tapınılma isteğiyse; artık anlatıcının herşeyi aşma ve mutlak yetkiyi ele geçirmeye yönelik tutumunun bir sonucu. tapınma yöntemleri olarak belirlenmiş ibadetler de zaten mevcut ritüellerin aynen kopyalanması ya da inceden sentezlenmesinden mütevellit. aracı şahıs tanrı sizden bu ibadetleri uygulamak suretiyle kendisine tapmanızı istiyor diyerek mesajı iletirken aslında ahaliyi dize getirmenin ve manipule etmenin en kestirme yolunu kullanmış oluyor.
mevzu bahis coğrafyada adı geçen tanrı zaten bilinen ve saygı duyulan en büyük tanrı. dar bir alanda bu tanrı tarafından seçilmiş olduğuna bir güruhu ikna ettikten sonra. artık bu insanlardan biz buna neden tapıyoruz ya da bizden neden tapmamızı istiyor diye sorgulamalarını bekleyemezsiniz. ayrıca tapınma metodlarına bakarsanız ve üzerinde biraz düşünürseniz. bunu isteyenin herşeye gücü yeten tanrıya değil bir insana ait talepler olduğunu kolayca anlayabilirsiniz. çünkü herşeyi yarattığı belirtilen bir tanrı; hem yeni bir din gönderiyorum deyip hem de paganların köhne ibadetlerini kendisine ulaşma amacıyla ifa edilmesini buyurmaz. hele kurban ibadeti denilen karanlık çağlardan bu yana süregelen bir putperest ibadetini yeni ve hak din diye tanımlanmış bir dinin başat ibadetlerinden biri olarak hiç belirlemez. kendisi adına kan dökülmesi talebinde bulunmaz. böyle birşey olamayacağını kavramak için lütfen bilinen evren belgeseli falan izleyin. bakın bakalım kainata, yıldızlara, pulsarlara, nebulalara sürekli genişleyen evrene. ve sonra da; yeter ki benim adımı anın boğazlarken diyen, kanlı kurban beklentisi içindeki tanrıya bakın. tüm bu oluşumlarla bu tanrının sığ ve iptidai istekleri arasında mantıklı bir bağlantı kurabilecek misiniz? eğer sağlıklı düşünebiliyorsanız tek kurabileceğiniz rabıta, sıradan bir insanın sayıkladığı hezeyanları olmasıdır. çünkü tüm bunlar daha ötesi değildir. daha acı tarafıysa fanatiklerin bu inanç sistemine körü körüne bağlanmasıyla, bulunduğu devre gömülememesi, dallanıp budaklanması, çağını aşması ve bu deliliğin zamanın ötesine geçmesidir. ve bu gezegene 65 milyon yıl önce olduğu gibi esaslı bir asteroid çarpmadıkça; bu kabusun hiç bitmeyeceği gerçeği ile yüzleşmektir.
2 favorites - -
0 favorites - -
Next (2) - Last Page (11)