***özet geçiyorum: mevzu çapkınlık, ama beceremedik. çünkü; 1. şehir boktan, 2. kimyamızda yok, 3. uyuyakaldık, 4. sonuçta yaşlıyız biz artık.***
iki gün önce, yakın bir mesai arkadaşımın eşi şehir dışına gitti. bizimki yeni evli, yedi ay oldu. ilk kez ayrı kalacaklar. içi kıpır kıpır ve bekarlık günlerini özlemiş.
öyle ki; "moruk yarın senle takılalım lan, alemlere akalım lan, yaramazlık yapalım lan, lan yıkalım lan yıkalım, yıkalım..." diyerek kademeli vurgularla, evliliğinin
lan ayarlarını değiştirdi. yedi aydır karasal yapın yapan
testosteron anteni, ateşli bir polonya tv'sinden seçkiler sunmaya başladı. "bekarlık sultanlık ya valla kıymetini bil" sözüyle de, yedi aylık evliliğinin "demir parmaklı" duvarına ilk çentiği atıverdi.
ben ise; yaşıyla müsemma 31 senelik bir bekar olarak "yav he he" demekle yetindim. sonuçta; bu, ipini koparmış yaramaz oğlanın sözlerine kanmayacak kadar "anadolu'da çapkınlık: sorunlar, engeller ve çözümler" isimli bir doktora tez çalışmam ve bu tezimin sonuç kısmında edindiğim genişçe bir porno arşivim var.
cumartesi günü, açık öğretim sınavı nedeniyle erken kalktık. önce sabah görevi, bizimki kedi gibi dolanıyor etrafta, "akşam takılalım ya valla muhabbettini özledim", yanakları al al, gözleri kıvılcımlı.
öğleden sonraki görevimizi de hallettikten sonra, bunun arabaya atladık. "napsak ki ya valla evllik güzel de arada bi hafiflemek lazım, alemlere mi aksak" deyip hayaller kuruyor. ben müzmin bekar olarak bıyık altından gülümsüyorum. sonuçta, yaşadığımız şehir sik kadar bir yer ve alemlere akacak am kadar yer yok. bu, yaşadığımız şehrin sik-am diyalektiğinde abazanlık gerçeği varken, "bekar olmak güzel be" söylemlerine gülmemek elde değil. kaldı ki şehrimizdeki "alem" denen "alemciklere" aksak ne olacak?
yolda kestiği kızın tam yanından gecerken, "aaa hocam merhaba!!! kamu maliyesi sınavlarımızı okudunuz mu ehi ehi" demesiyle, "aa öğrenci lan bu gözümün nizamını sikiyim" diyen adamlarız biz! sivil mi yoksa ky302 nolu dersi alan kayıtlı öğrenci mi bilemiyorsun ki...
alemlere akma planı yapa yapa, kendimizi tekelci zekinin önünde "kaç bira alsak lan, depozitolu almayı unutmayalım" muhabbeti yaparken bulduk. sonra aldık kutu kutu biralarımızı doğruca bana.
adam daha odaya girer girmez, "yok yahu ben iyi ki evlenmişim, ne la bu dağınıklık" dedi. koltukta kalmış, buruşuk peçetelerin, evlilik kurumuna olan saygısının tekrar artmasında etkisi var mı bilmiyorum. ama ben, önceki akşam yemiş olduğum tantuninin dudaklarımda bıraktığı yağlı lezzeti silerken kullanmıştım onları. ^ ^
biralarımızı açtık ve evrimimiz, kaybedenler kulubü filmindeki erkek habitusünden, anadolu'nun gerçek yaşam alanındaki yetişkin abazanlara doğru, bursaspor-eskişehirspor maçını izlemeye başlamamızla hızlanarak devam etti. çapkınlığa ilişkin hayallerimiz de bu ani virajda, şarampole yuvarlanıp gitti.
arkadaşım, kendisinin "bu şehre lanet olsun", "yok abi bizde eksiklik yok ki, burada ortam olsa var yaa anasını ağlatırız aslında" tezlerine, yine kendisinin "ama iyi ki evlenmişim ya siktir et mına koim" antitezleri ile karşı çıktı.
servet çetiner'in kurtardığı penaltı sonrası "futbol bu işte ya helal olsun" deyip sıçradı, çak çak yaptı. ne güzel bir sentezimiz olmuştu.
derken, beşiktaş-trabzon maçını beklemeye başladık. yarım saat kala, "abi" dedim "ben ağırlaştım biraz, az kestirsem". onun da uykusu gelmiş. bir kanepeye o bi kanepeye ben yığıldık.
3 saat öncesinde alemlere akıp
priapos'un
ihtişamıyla görkemli bir gece geçireceğini sanırken, küçük kardeşiyle sünnet olup, pipisinin acısıyla uyuya kalan veletler
gibiydik.
hayallerimiz bir bir budanmış, kalanının ucuna boncuk takılmıştı.
bi ara gözümü açtım, beşiktaş gol atmış. uyumaya devam ettim.
arkadaşın eşi aradığında, uyandık. fatih terim yorum yapıyordu. ben çatalımı kaşıyordum. arkadaşımın ifadesi alınıyordu: "yok canım.. evdeyiz...valla evdeyiz.. duymadım ilk aradığında... evet.. he he. uyuyakalmışız. yok ya ne aleme akması. bitanem ne yaramazlığı ya uyuduk diyorum. evet. maç mı? maç berabere bitmiş, evet."
arkadaşım 32 yaşında. yedi aydır evliler. kendisine, bir kadının nazeninliği geçip, bekarlık zamanından kalma erkek dangozluğunun silinmesi gerekirken; evlilik öncesi futbolla ilgisi olmayan eşi , şimdi skor soran bir canlı olmuş da haberim yok.
velhasıl ben bu akşam yaşlandığımı fark ettim. iki erkek, dillerine vurmuş çapkınlık öykülerinin etkisiyle gaza gelip soluğu bursa-eskişehir maçı karşısında alıyorsa garip değildir. normal şartlar altında en olası ihtimal budur. ama 19.30'da uyuya kalıyorlarsa, evet; yaşlılığa hoş geldiniz...
şimdi, tekrar bir tantuni yedim ve ağzımı güzelce sildim. lezzetli ve sıcacıktı. peçeteler ise buruşuk. yaşlandıysak o kadar da değil!