turkce ezan savunucularinin "arapcasi anla$ilmiyor" gerekcelerini makul bulmak mumkun degil. amerikalilar can seslerinden mors kodu mu cozuyorlar ki onlar can sesi yerine ingilizce bir anons talep etmiyor? ezan'in anla$ilir bir dilde olmasi gerekliligi nerden geliyor? hani her ezan'da ayri bir bilgi veriliyor olsa mesela arapca namaza katilim istatistikleri, o vakitte namaza katilanlara verilecek surpriz odullerden bahsediyor olsa "anlamiyoruz firsatlari kaciriyoruz" kismini anlayacagim ama bu statik metin yahu. turkce anlaminin ne oldugunu da cogu turk musluman bilmez. bunu savunanlar ya hayatlarinda hic sembol gormemi$ler ya da neyi savunduklarini kendileri de bilmiyorlar.
$ahsen iki yildir duymadigim ezan sesini
haydarabad'da
kutub $ah mezarlarinin orda bire bir aynen duymaktan gayet memnun oldum. bir turk'e rastlamak, turk bayragini gormek gibi turkiye'de okunan ezanin aynisini dunyanin alakasiz bir ucunda duymak ho$uma gitti. "arapca len bu" diye hakir gorme ihtiyaci duymadim. bu arada ne hazindir ki
ihtiyac da arapca.
diger yandan ezan di$indaki islami ogeleri bir "turkce islam" kapsaminda turkcele$tirmek iyi de olabilir. oturulur ba$tan sona suresiydi tabiriydi terimiydi her $ey turkcele$tirilir. turkcele$tirmekten kastim da oturgacli goturgec komedisi haline getirmek degil, turkce bilen birinin anlayacagi hale getirmek. bu guzel de olabilir okudugumuz surelerin ne anlama geldigini biliriz bir sure sonra agzimizda yuvarlana yuvarlana orjinaliyle alakasiz belki de kufur haline donmu$ tekerlemeleri cahil cahil soylemekten kurtuluruz. ama "turkce ezan" olasi bir islami turkcele$tirme operasyonunun parcasi olmamalidir, olsa bile son sirada yer almalidir.
anlamıyorum ki kardeşim madem ezan türkçe olmaz, madem duanı türkçe okursan sayılmıyo yok efendim madem "
bismillahirrahmanirrahim" demekle "rahman ve rahim olan allah'in adiyla" demek aynı artistik puanı almıyo vaazı da arapça versinler o zaman... olmuyo ki öyle yarısını anla yarısını anlama...
bilal-i habeşi insanları namaza davet etmek için bir taşın üzerine çıkıp insanlara seslendi. etrafındakiler arapça değil fransızca konuşuyor olsaydı da arapça mı okurdu sizce? buna biz değil isterseniz kuran-ı kerim cevap versin.
yusuf suresi 2. ayet
innâ enzelnâhu kur’ânen arabiyyen le allekum ta’kılûn(ta’kılûne).
biz onu, anlayasınız diye, arapça bir kuran olarak indirdik.
şimdi bu meal diyanet işleri eski meali. diyanet işleri yeni meali ise şöyle
biz onu, akıl erdiresiniz diye arapça bir kur’an olarak indirdik.
bu da muhammed esed meali
biz onu arapça bir metin olarak indirdik ki, aklınızı kullanarak belki onu kavrayıp özümlersiniz.
şimdi onu saatlerce anlamadıkları bir dilden dinleyen, anlamadıkları bir dilden defalarca kez okuyup ezberleyenler türkçe ezana karşı olacaktır elbette. zamanındaki uygulamanın çevirisini doğru bulmamakla birlikte uygulamanın prensip olarak çok da abes olmayacağı fikrindeyim.
zamanında çıplak sesle okunan ezanın herkes tarafından duyulabilmesi için insanların hayatı durdurup, sessizliği sağlamaya çalıştığını okuyan araştıran bilir. ayrıca yine zamanında kimsenin cebinde, kolunda saat bulunmadığından hayatın akışı içinde güneş hareketlerini kaçırmamak için bir kişinin insanlara bunu hatırlatması uygun görülmüştür. şimdi camının dibinde bir hoparlörden ezan okunurken insanın kendi sesini duyması mümkün değilken konuşmayı kesen, televizyonu kısan acayip insanlarla dolu ortalık. hayır bu insanların bir çoğu da kalkıp namaz kılmaz genelde. nedense ezan işlevinden ve anlamından uzaklaşmış garip bir ritüele dönüşmüştür. günde beş kez allah'ı hatırlayarak insanların kötülüklerden alı konması hedeflenmiştir namaz yoluyla. ancak ezana tapınıp namaz kılmayan, yahut namaz kılıp 3 liralık malı 5'e satan adamlar utanmadan ezan türkçe okunsun dendiğinde ayaklanırlar.
yahu amaaan kime ne anlatıyorum acaba?
türbana yaptıkları gibi dinin felsefesini özümsemek yerine, malzemesini metalaştıranların tapındığı bir fetiş halini almış ezanın yarattığı nevrotik çatışmayı harekete geçiriyor türkçe ezan.
muhakeme fakirinin meselenin özüne odaklanması mümkün değil.
henüz soyut kavramları anlayacak olgunluk yok.
sürü çünkü,
çoban kavalı çalacak,
bunlar ağıla dolacak.
pavlov zile basacak, bunlar havlayacak, budur.
koşullanmış imandan başka da bir şey beklemeyeceksin.
farsçadan daha az mantıklı değildir. ezan türkçe okunmasın diyen araplık sevdalıları, o zaman ne diye oruç, namaz, ezan gibi farsça kelimeleri kullanıyorsunuz? neden sariya, sala, salah kelimelerini kullanmıyorsunuz? madem orjinalini kullanmak mühim, o zaman neden? biri bana bunun cevabını versin, mümkünse mantıklı olsun ama...
ezan, insanları namaza çağıran bir seslenme biçimidir. 'hadi abi, namaza gel' demekten bir farkı yoktur. ülkemizde yükselen arap milliyetçiliğinin aksine, türkçe veya ingilizce veya herhangi bir dilde okunmasında bir saçmalık göremiyorum, zira arapça olunca kulağa inanılmaz mistik, benzersiz, ruhani cümlelermiş gibi gelen o çağrı, özünde 'haydi namaza, haydi namaza'dan farklı bir anlama gelmiyor.
hani diyorsunuz ya şekilcilik bizde yok, önemli olan niyet, e o zaman buyurun türkçe okunsun ezan?
insanlar dini anlayabilecek seviyeye gelir de, durumun farkına varır, inanmaktan vazgeçer diye mi korkuyorsunuz? haklısınız.
hristiyanların müslümanlara karşı üstünlük kurmaları , incilin latinceden halkların kendi dillerine çevrilmesiyle başlamıştır. bu sayede kutsal kitaplarda yazılanların çok da gerekli şeyler olmadığı ve kandırıldıkları halk tarafından anlaşılmış ve klisenin halk üzerindeki etkisi azalmıştır.
ülkemizde ise arap hayranları tarafından ezanın türkçe okunması bu etkiyi yaratabileceği ve uyanan halkın kuranı türkçe okuyup dualarını türkçe yaptığında ne olacak pampişler ? tabiki bizim sofu tayfanın halk üzerindeki etkisi azalacaktır. bunlar asıl bundan korkmaktadır , gerisi fasa fiso .
bana soracak olursanız ''atatürk'ün yaptığı en radikal ve en iyi devrim hangisiydi'' diye, ben muhakkak bunu sayarım. yani yaptığı her devrim birbirinden farklı güzel, ama bu daha da güzel.
bu kararı almak ve uygulatmak çok zordur, hele ki böylesine %90'ı müslüman olan bir toplumda bu kararı almak inanılmaz bir şeydir. bakın bugün bile; türkçe ezan okutulması, ezanın kaldırılmasıyla aynı değeri görüyor. yani arap milliyetçisi bağnaz-yobaz insanlar kabullenemiyor bir türlü türkçe ezan gerçeğini. adama ''hayır ezan kaldırılmadı, türkçeye çevrildi'' diyorsun, o diyor ''kaldırıldı.'' yahu nasıl kaldırıldı? işte bu da cumhuriyet ve atatürk düşmanlarının yalanlarından bir tanesi. o yüzden diyorum bugün birisi çıkıp yeniden türkçe ezanı hayata geçirmek istese, yer yerinden oynar. atatürk, o dönemde bunu başararak çok büyük bir işe imza atmıştır kanaatimce.
evvela şunu söylemeliyim ki kuran'ın hiçbir yerinde dil vurgusu yoktur. anlaşılmak üzere araplara arapça indirilmiştir, her kavim için ''arapça okuyacaksınız, zinhar başka dil yasak'' gibi herhangi bir ibare mevcut değildir. peki böyle olduğu halde (yobazlar cevaplasın) türkçe ezana neden karşı çıkılıyor? türkçe kuran'a neden karşı çıkılıyor? yahu öyle bir toplumda yaşıyoruz ki, 21. yüzyılda bile inandığı dinin kitabını ''anlayarak'' okumayıp yaşayan insanlar var. kuran'ı ezbere bitirince hafız falan olunduğu yok, sen manasını bilmiyorsun ki onun ezberlesen ne olacak, ezberlemesen ne olacak?
mesele dinden çok dil meselesidir. vakti zamanında şahsi menfaatlerinin peşine düşmüş gerici kazım karabekir paşa, kuran'ın tercüme edilmesine şiddetle karşı çıkarak atatürk'e ''aman efendim, kuran tercüme edilemez. yapmayınız.'' demiştir. atatürk her zamanki pratik cevaplığıyla ve oldukça soğukkanlı bir şekilde kayıtlara geçen şu harikulade cevabı vermiştir: ''niye tercüme edilemez efendim? kuran'ın bir manası mı yoktur, bunu mu demek istiyorsunuz?'' der. hakikaten de, ''kuran tercüme edilemez'' demek, ''kuran'ın bir manası yoktur'' demekten farksızdır.
ezan meselesine geri dönecek olursak; ezan, atatürk cumhuriyetinde 1923-1932 yılları arasında arapça, 1932'den itibaren de türkçe olarak okutulmuştur. ancak, cumhuriyet rejiminden önce de osmanlı topraklarında, 19. yüzyıl ortaları ve 20. yüzyıl başlarında çok çok ender de olsa bazı camilerde türkçe ezan okunduğu kayıtlara geçmiştir. 1926 yılında türkiye'ye gelen macar yazar ignaz kunoş, 1885 yılında istanbul'u ziyaret ettiğinde şehzadebaşı camiinde türkçe ezan okunduğunu söyleyerek osmanlı döneminde türkçe ezan okunduğunu belirtmiştir. yine türkçe ezan yürürlülüğe girmeden evvel, 1926 yılında göztepe camii imamı cemalettin efendi türkçe namaz kıldırdığı için cezalandırılmıştır.
bakın türkçe namaz kıldırdığı için cezalandırılan hocalar olmuş... toplum nasıl karşı çıkıyor görüyorsunuz değil mi? atatürk'ün yaptığı bu icraat, çok takdire şayan bir icraattır. atatürk'ün bu icraatı, dini türkçeleştirme hareketinin özüdür, sözüdür, sembolüdür. atatürk, islam dinine ''türkçe'' sahip çıkmıştır. arapça değil!
ben bu mevzuyu dinci/osmanlıcı yobaz bi arkadaşımla tartışmıştım, adam bana ''emperyalist devletlerin sömürdükleri ülkelerde kiliseler başka dilden çağrı yapmıyor, ingiltere'de de aynı, afrika'da da aynı. ama biz aslını-orijinalini değiştiriyoruz, olacak iş mi'' dedi. ben de ''kilise çanını nasıl değiştirebilirsin abi, alay mı ediyorsun sen benle? çan, çandır. o da bi çağrı ama sözel bir vurgu yok ki bizdeki gibi.'' deyince, ''olsun ama gitarla falan çalmıyorlar demi'' dedi. bu kafa yapısındaki bir insanla siz şimdi ne tartışabilir, neyi konuşabilirsiniz?
bakın türkçü şair ziya gökalp, şu dizeleriyle dinin türkçeleştirilmesi gerektiğine ne güzel vurgu yapmış:
bir ülke ki camiinde türkçe ezan okunur,
köylü anlar mânasını namazdaki duanın...
bir ülke ki mektebinde türkçe kuran okunur
küçük büyük herkes bilir buyruğunu huda'nın...
ey türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın!
hülasa; camilere çan takıp ezanları bu topraklarda yasaklayacak olan işgalci yunanlılardır. onları bu topraklardan kovup ezanların susmamasını sağlayan kurtarıcı ise atatürk'tür. sizin bu adama beddua etmeniz, ne kadar iki yüzlü aşağılık insanlar olduğunuzun kanıtıdır. tarih, bu nankörlüğünüzü unutmayacaktır.
türkçe ezan şu şekildedir:
tanrı uludur tanrı uludur.
tanrıdan başka yoktur tapacak.
şüphesiz bilirim bildiririm, tanrı’nın elçisi ve resuludur muhammed
ezanın kelime anlamı namaza davettir. dolayısıyla namaza davet edilenler (ki bu ülkede yaşayan müslümanlar oluyor) hangi dilde anlıyorlarsa o dilde davet edilmelidirler ve bu dil de türkçedir. fakat ülkedeki köhne zihniyet bir dönem de elektrik bulgaristan'dan alınıyor diye "
gavur icadı" olduğunu öne sürerek camilerde kullanılmasına karşı çıkmıştı. bu zihniyet ki koca bir imparatorluğu batırmıştır vakti zamanında...