türk siyasetinde popülizm tarihi

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

populizmde esas olgu, devletin kaynaklarının bilerek ve isteyerek irasyonel bir şekilde oy arttırma dürtüsü ile kullandırılma vaadi veya eylemidir. bunun devletçilikle bir ilgisi yoktur. carikli erkani harp mantığının yönetimdeki tezahürüdür. adnan menderes le baslatmak pek yanlis olmasa da suleyman demirel tarafindan devlet yönetim biçimi olarak uygulanmıştır.
0 favorites - -
(bkz: ezel)
(bkz: her zaman)
bi de ne alakası varsa
(bkz: from dusk till dawn)
0 favorites - -
"halk plan değil pilav istiyor" lafıyla başladığı söylenir.
0 favorites - -
bugün mehmet ağarın açtığı bir çığıra sahne olan kabarık tarih sayfaları.
0 favorites - -
deniz baykal'da neredeyse diğer tüm türk siyasetçiler gibi adını populizim tarihine altın harflerle yazdırmıştır. allah'tan hep muhalefette de bu şahane fikirleri uygulamaya geçiremiyor. 2006'da küme düşen samsunspor ve diyarbakırspor için söylediklerini o zamanlar ilk duyduğumda siyasetçilerden çok saçma fikirler duymaya alıştığımı zannetmeme rağmen inanamamıştım.

''hiç kimse 'kuraldı, ilkeydi, federasyondu' demesin. önemli olan türkiye'nin barışı ve kardeşliğidir. o barış ve kardeşliğin gerektirdiği düzenleme yapılmalıdır. spor bir araçtır, amaç değildir. bizi barışa, kardeşliğe götürecek, birbirimizle yarışmamıza, birbirimizi anlamamıza, birbirimizle bütünleşmemize yardımcı olacak böylesine etkin bir imkanın ortadan kaldırılması, türkiye'nin bu imkandan kendisini mahrum etmesi çok büyük yanlışlıktır. kendinize af çıkarıyorsunuz, kendi uygun gördüğünüz kesimleri af ediyorsunuz, teröristlere af çıkarıyorsunuz... teröristlere af çıkaracağınıza, diyarbakırspor'u lige alın. bu iki takımı sahiplenip, lige taşıyacak bir düzenlemeye chp olarak katkıvermeye hazır olduğumuzu ilan ediyorum. diyarbakırspor'u, samsunspor'uda türkiye'nin birinci liginde görmeye ihtiyacımız var. bunun gereği neyse yapılmalıdır. federasyon üzerine düşeni yapmalıdır. muhalefet olarak üzerimize düşeni yaparız. kimse, bize 'yarışmaydı, kuraldı' demesin. o kuralları herkesin, nerede, nasıl, niçin ihlal ettiğini çok iyi biliyoruz.''
0 favorites - -
otoriter yönetimlerin bezdirdiği halkın, diğer otoriter yönetimler tarafından gaza getirilmesinden mürekkeptir. halkı bu şekilde manipüle edenin de, halkın, doğrudan kendisiyle ilgili görünen herhangi bir vaat duyunca ihya olmasına yol açacak kadar canından bezdirenin de üzerinde düşünmesi gereken tarihtir.
0 favorites - -
1946'da chp ile başlar, 1960'lı yıllar dışında, 1990'lara kadar sürer. konuyu iyi anlayabilmek için önce birkaç kavram üzerinde uzlaşmak gerekir, sonra da bu kavramları konjonktüre yerleştirmek.

üzerinde uzlaşmamız gereken ilk kavram siyasettir. genel olarak dünya-ekonomilerin, özel olarak da kapitalist dünya-sistemi'nin insan algılamasını çarpıtmasının bir ürünü olan bu kavram iki anlamda kullanılır. siyasetin birinci kullanımı sistemin yapısal özelliklerinden biri olan modern devletlerden oluşan devletlerarası sistemin* içindeki devletlerin daha avantajlı bir konuma erişmek, ya da bazen konumlarını korumak için yürüttükleri mücadeleye ilişkindir. ikinci kullanımı ise bir devlet içindeki sınıfların ve elitlerin devlet iktidarını ele geçirmek ya da etkilemek için yürüttükleri mücadeleye ilişkindir. ele alacağımız olguda kavram ikinci anlamında kullanılmaktadır.

modern devletlerin içinde yapılan siyasetin iki ana biçimi vardır. bu biçimlerden ilki kondratiyef dalgaların içinde yaşanan biçimdir, yani david easton'un yaptığı en genel tanımla değer dağıtma sürecine ilişkindir. ikincisi ise, kondratiyef dalgaların kırılma noktalarında, yani yeniden yapılanma anlarında yaşanan carl schmitt'in yaptığı tanımla dost ve düşman belirleme, alanı yeniden düzenleme işidir.*

dallandıkça dallanıyor -aristo'dan bu yana bir dallamalık olan bilim bunu emrediyor-, ama değer dağıtma olarak siyasetin de iki formu vardır: bunlardan ilki değer dağıtma işinin sınıf temelli örgütlenmiş siyasal partiler aracılığıyla yapıldığı demokrasi'dir. ikinci biçim ise, elit grupları temelinde örgütlenmiş partiler aracılığıyla gerçekleştirilen -asıl olarak manevi- değer dağıtma işidir ki, bunun adı popülizm'dir. biraz daha açarsak, kapitalist dünya-sistemi içindeki bir devlette, aslında bir bütçe yapma işi olan değer dağıtma süreci, yani siyaset, sınıf temelinde örgütlenmiş siyasal partilerin oluşturduğu bir siyasal sistemde yapılmıyorsa, orada popülizm vardır.

bu kavramlar açısından bakarsak, sınıf temelinde örgütlenmiş siyasal partilerin olduğu bir siyasal sistem, partilerin kendilerini sol ve sağ olarak tanımladığı, asıl olarak belli bir sınıfın çıkarlarını savunduklarını açıkça ilan ettiği, iktidara gelirlerse kimlerden ne oranda vergi alacaklarını ve bu vergiyi kimin için harcayacaklarını söyleyerek oy istedikleri bir siyasal sistemdirki, demokrasi ile kastedilen budur.

türkiye'de çok-partili hayat başlarken, chp, kurulmuş olan iki sol partiyi kapatmış (yanlış hatırlamıyorsam şefik hüsnü değmer'in kurduğu türkiye sosyalist emekçi ve köylü partisi ve esat adil'in kurduğu türkiye sosyalist partisi), tan matbası'nı yaktırarak sol basını susturmuş, dtcf'deki solcu bilinen öğretim üyelerini**** üniversiteden uzaklaştırmış, yalnızca kendi içinden çıkan demokrat parti'nin yaşamasına izin vermiştir. bu koşullarda, chp'de vehbi koçların çıkarlarını savunan bir parti olduğunu gizleyerek, köy enstitüleri, türkçe ezan, imam-hatip okulları üzerinden siyaset yapmaya başlamış, tanınmış bir islamci olan şemsettin günaltay'ı başbakan yaparak halkın din duygularını sömürme yoluna girmiştir. bu konuda geçmişi sabıkalı olan chp, geçmişi olmayan dp karşısında yapılan ilk seçimlerde yenilmiş ve iktidarı devretmek zorunda kalmıştır. dolayısıyla türkiye'de popülizm chp'nin sola kapalı bir çok-partili siyasal sistem kurmasıyla 1946'da başlamıştır.

bu siyasal sistem, 1960'larda, uygualanan sermaye birikim tarzının da etkisiyle* türkiye işçi parti'nin kurulmasıyla birlikte demokrasiye doğru evrilmiş, o tarihten başlayarak partiler kendilerini sol-sağ eksenin sınıf temelli olarak tanımlamaya başlamışlardır. ancak, ne yazık ki, kondratiyef dalganın kırılma noktasında gelen 12 mart muhtırasıyla birlikte bu demokratik siyasal sistem önce tasfiye edilerek popülizme geri dönülmüş, 12 eylül darbesiyle birlikte bu sistem de yozlaşarak yeni bir biçim almıştır (korkut boratav 12 eylül sonrası dönemi yoz popülizm olarak tanımlamaktadır). 1990'lardan sonra ortaya çıkan yapıya ise, değil popülizm, kapitalist dünya-sisteminde tanımlanan biçimiyle siyaset demek bile mümkün değildir.

ege cansen gibi yaparsak, sözün özü, popülizm partilere değil siyasal sisteme özgü bir kavramdır.

ek: demokraside bütçe aracılığıyla maddi değerler dağıtılırken, popülizmde manevi değerler dağıtılır, yalnızca seçim zamanları oy depolarına maddi kaynak o da paternal bir tarzda aktarılır. dolayısıyla popülüst bir sistemde temel slogan bayrak inmez, ezan dinmez, vatan bölünmez'dir.
0 favorites - -