tekstil dünyası ve markalar konulu gündelik yaşam sohbetlerinin ayrılmaz bir parçası olan haykırış. "gucci, versace, roberto cavalli bunlar hep bursa'dan alıyorlar ipliği" gibi sohbetlere ek olarak "misal tommy hilfiger... burda pahalı ama abd'de zencilerin üstündeymiş. çöp toplayan adam bile giyiyormuş abi" şeklindeki uyarıları duymadım diyen insan ebedi mutluluğu ve huzuru şu yalan dünyada bulmuş demektir. inşallah bir gün bizim de moda sektörümüz gelişir de lc waikiki'yi bir barak obama ve karısının üstünde, terlikilerini de çocuklarının ayaklarında görürüz. oscar töreni öncesinde brad pitt'le ancelina coli'ye "çok şıksınız. tasarımcınız kim?" dendiğinde nur yerlitaş cevabını duyarız. grammy ödül töreninde "çok şıksın keti" diyen muhabire keti peri'nin "şıkım çünkü bir türk markası olan seçil'den giyiyorum, ayakkabıları da kızılay'daki kimlik mağazasından aldım" dediğini işitiriz. inşallah göreceğiz bu günleri de. inanmak istiyorum.
tominin tişörtlerinin kalitesizliğini görünce şaşırmamak gereken şeydir, iki yıkamada kolları don lastiği gibi olan tişört ancak türkiye gibi sonradan görme bir memlekette dünyanın parası olur.
tam konuya uygun bir umut sarıkaya karikatürü için:
http://static.alkislarlayasiyorum.com/…185948_9.jpg
seri sonu ya da hafif modasi gecmis urunleri satan yerlerin bol olmasindandir.
adini tam hatirlamiyorum ama ross sanirim. kocaman magaza. tezgahtar falan yok.. bircok kaliteli merkanin seri sonu urunleri ayakkabi/canta/pantolon/gozluk/gomlek ne ararsaniz var.
tezgahtar falan yok.
bildigin sali pazari.. bizim hersey bir milyon tarzinda dukkanlar.
kimisi gitmez. parasi boldur ya da kendine yakistirmaz. pek hawaii gomlekli beyaz obez amerikalilari goremessiniz.
zenciler, gocmenler ve benim gibi fakir picler gider.
bizim cocuklar gitmezdi. ibnelerin hepsinin tuzu kuru, boss falan takilirlardi..
ben giderdim.. bi suru ayakkabi falan almistim. her turkiye'ye gittigimde mutlaka polo, tommy, nike, adidas tsirtler, gomlekler alirdim.
en kral ayakkabi 10 dollar.
en kral t-shirt 5 dollar,
levis pantolon 11 dollar,
calwen clain gomlek, 10 dollar..
polo pantolan 14 dollar.. falan. doldururdum valizlere bu sekilli markalari. ara sira zenci ve ispanyollar ile kapisirdik da.
bildigin sali pazari..
gelirdim memlekete bu uc bes dollar's bayildigim sekilli markalari giyer.. bizim entel karilarin takildigi barlara, cafelere falan giderdim.
boyle sekilli sekilli gezerdim.
bizim fakir bebelere, kuzenlere birakirdim hepsini. sevinirlerdi pis fakir picler.. sonra tekrar gittigimde iki-uc valiz doldururdum..
tj maxx diye bir mağaza olduğu sürece hep doğru olacaktır bu söz.
bir anektoda göre abd'de firmalar, süper devlet olmanın da verdiği prestijle, bir marka yaratır ve dünyaya yayar. marka oturduktan sonra o markaya ait ürünlerin belli bir yüzdesini kendi ülke sınırlarında zararına satar. geriye kalan kısmı ise dış pazarda şişkin fiyatlarla zorlanmadan satar, zira taş gibi! üstelik de fiyakalı abd malının dış pazarda alıcısı çoktur. kendi vatandaşları çok cüzi fiyatlarla marka ürünleri bu sistemde kolaylıkla edinir. bizler de abd'li fukara diesel giyiyor diye sohbetini ederiz. tabii bu markalara teveccüh göstermeden de edemeyiz. sistemin hülasası budur efendim.
(bkz:
zippo'nun abd'de 10 dolar olması)