annelikle ilgili olan rüyadır.
birkaç sene önceydi. iş için gittiğim sevimsiz bir şekhrin güzel bir otel odası. uyumuşum mis gibi. ve rüyada berbat tonda bir ses, "sen hiçbir zaman anne olamayacaksın" dedi. sıçradım pıstım yatağa. bu kadar mı gerçek olur bir rüya.
bunca yıllık ömrümde, uykudan bir rüya yüzünden uyandığımı hatırlamam. bu ilk ve şimdilik son en kötü rüyam.
bugün rüyamda mustafa sandal'ın kafasını şampuanladığımı gördüm. epey kötü bence..
taciz rüyada bile ne denli iğrenç pis tiksindirici acı verici birşeymiş anladım.
hapsedilmişim. renk, koku, insan, eşya, konu, diyalog falan yok. hapsedilmişim. bu kadar.
bugün sabaha karşı gördüğüm rüya olabilir. savaşın içinde gördüm kendimi. füzeler devamlı etraftaki evleri yıkıyordu. ben ve etrafımdakiler sığınak gibi bir yere kaçamıyorduk. sanki bir emir gelmiş ve biz ölmek zorundaymışız gibi. korkuyorum bana kurşun ya da bomba gelecek diye. sonra gece gökyüzüne bakıyorum kocaman bir kıpkırmızı bir dolunay . dikkatli bakınca ayın üzerinde ay-yıldız yani türk bayrağı olduğunu görüyorum. "kanlı günler geliyor herhalde bu onun işareti!" diyorum.
genel olarak korkularını yansıtan rüyalardır. birçok kez gördüğüm bir rüyadan bahsedebilirim.
arkadaşlarla birlikte bir araçtan inilir. evlere gidilecektir. konuşarak, gülüp eğlenerek yürünür. sırayla arkadaşlara veda edilir. bu arada sahilden yavaş yavaş uzaklaşılmış, gitgide ıssızlaşan bir yola düşülmüştür. en son arkadaşla da vedalaşılır. biraz yürüdükten sonra bakılır ki etrafta bir ev dahi yoktur. derken "o adam" farkedilir. adam yavaş adımlarla takip etmektedir. bir süre hiç istifi bozmadan yürünülür sonra tekrar arkaya dönülüp bakıldığında adamın adımlarını hızlandırdığı ve mesafeyi kapatmaya başladığı görülür.
bu durumda yapılacak en iyi şey hızlı yürümektir. derken ıssız yolda ileride bir ev görünür. rahat bir nefes alınır. hızlıca eve doğru yürünür. aynı zamanda adama çaktırmamaya çalışılmaktadır. eve ulaşıldığındaysa manzara hayal kırıklığıdır çünkü ev terk edilmiştir. artık yapacak tek şey koşmak olur zira o adam farkedildiğini çoktan anlamıştır. bu arada hava iyice kararmaya başlamıştır. etrafı fındık bahçesi (karadenizli olunca öyle oluyo) olan geniş yol artık altı ve üstü orman olan daracık bir yola dönüşmüştür. hava tamamen karanlıktır. nefes nefese kalırsınız. arkanıza bakarsınız adam yoktur. bilirsinizki büyük ihtimalle ormana girmiştir ve her an karşınıza çıkabilir.
bu rüyanın en az 10 ihtimalini gördüm. sadece mekan farklıydı, giriş, gelişme ve sonuç hep aynıydı. ama adamı yakından hiç göremedim. bir kez hatırlıyorum birden karşıma çıkmıştı tam yüzünü görecekken uyandım.
en kötüsü değil belki ama birinde hannibal sıradan bir seri katil iken benim yüzümden kurbanlarını yiyen birine dönüşmüştü. üşenmezsem bir ara ayrıntısıyla yazarım.
yaklaşık 8 yıldır haftada en az 2 kez gördüğüm rüya artık kötülükten çıktı psikolojimi bozacak hale geldi.
lisedeyim, hiç üniversite okumamışım, hiç iş hayatına atılmamışım ama şimdiki yaşımdayım. çok önemli bir sınav olacak o sınavı geçemezsem liseden hiç mezun olamayacağım. ve ne hikmetse her seferinde sınava yetişemiyorum. koştur allah koştur, hiç sınava giremedim şimdiye kadar hep geç kaldım.
bir de öyle gerçekçi oluyor ki, uyandığımda yorulmuş, korkmuş, heyecanlanmış oluyorum. sürekli tekrarlayan bu rüyanın anlamını bilen varsa, ya da neden sürekli tekrarladığını gerçekten çok ihtiyacım var öğrenmeye.
koyu gri bir gökyüzünün altında uçsuz bucaksız uzanan ama dize kadar gelen bomboş bir denizin ortasında annemi aşırı yaşlanmış bir halde beyaz geceliğiyle avazı çıktığı kadar ağlarken gördüğüm rüyadır. 15 senedir unutamıyorum.
rüyamda kendimi mezara gömüyodum lan bundan daha kötüsü ne olabirdi ki ? ama tabi ne ala başkasına yük olmadan kendi işimi hallediyodum .d (bkz:
kendin pişir kendin ye)