sözlük yazarlarının kalbini en çok kıran cümle
Next (2) - Last Page (54)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

'sen bir hayal kırıklığısın' demişti abim.

beni o okutuyordu, hem okuyor hem çalışıyordu. durum iyi değildi ve bir an önce benim de okulu bitirip işe başlayıp durumları toparlamam gerekiyordu.

hayırsız bir babanın iki oğlu tek başlarına biri doktor biri mühendis olmak üzereydi. ikimiz de öğrenciydik henüz. abim ikinci öğretim okuyordu, gündüz çalışıyordu. hiçkimseden yardım almıyorduk. tüm sülale nerede mücadeleyi bırakacağız diye ellerinde çekirdek bizi izliyordu resmen. gerçek bir onur mücadelesi veriyorduk. verdiğimiz savaşın farkındaydım aslında ama sınıfta kaldım. mücadelemiz çok ağır bir yara almıştı çünkü maddi gücümüz tükenmek üzereydi. bir başımızaydık ve 'sarhoş bir köylünün oğullarından ne beklenir' demek için sırada bekleyen bir sürü akraba vardı.

abim ağlamak üzereyken bana böyle demişti işte. hayatımın en çok yıkıldığım anı budur.

edit: hikayenin devamını soran yazar sayısı şaşırtıcı gerçekten.

okullarımızı bitirdik. abim uzman mühendis bile oldu. güzel bir karısı iki oğlu ve bir de c200 arabası var. ben de diş hekimi oldum, güzel bir karım iki oğlum ve bir arabam var.

araba detayını görgüsüzlük olarak görmeyin sayın yazarlar, gençlikten gelen bir metafordur bu mercedes olayı. cebimizde köy dolmuşu parası yokken 'bir gün mercedesle gezeceğiz bu yolda' diye hayaller kurardık. türk filmi gibi olduğunu düşüneceksiniz ve tam da öyle aslında. velhasıl mercedes bir semboldür bizim için. sırf bu gençlik hayallerinin ruhumda bıraktığı iz yüzünden ben de bir mercedes almak üzereyim zaten.

debe editi: bu entrynin debeye girmiş olmasına hem çok şaşırdım hem çok mutlu oldum. birilerinin beni dinlemesine kavgamı anlamasına ve bana hak vermesine ihtiyacım varmış sanırım. ilgilenen ve iyi dileklerini sunan herkese çok teşekkür ederim.
282 favorites - -
"çok tembelsin", ekonomik koşullar nedeniyle çalışmak zorundaydım ilk üniversitemi öyle bıraktım. çalışırken yeniden girdim 2 üniversite bitirdim. bu sırada kardeşlerimi okuttum, mobing yüzünden mesai saatinden fazla çalıştım hep. okuldakiler "çalışıyorsun diye ayrıcalık bekleme" dediler, iştekiler "okuyorsun diye işten kaytarma". iş yerinde tek kelime kitap okuyamadım. perişan geçirdiğim nöbetlerden sonra yüzümü yıkayıp aynaya bakar ve "şimdi öğrencisin" diyerek gülümser mutlu mutlu okula giderdim. bazen elimde olmayarak uyuklardım derste, devam zorunluluğuda yok aslında, ama benim ki okuma sevgisi, sıraları bile seviyordum. yırtındım ortalamamı yüksek tutup yüksek lisans yapayım diye. birgün çok değer verdiğim ve sevdiğim hocam, birinin yüksek lisansa girdiği haberini almış mutlu olmuş bana bunu anlattı. sonra "yaaaa bak herkes senin gibi değil, çok tembelsin, insanlar çalışıyor, hakediyor" dedi. doğruydu bi yerde çalışıyordum ama hak edemiyordum demek ki, böyle olunca da kimsenin gözü görmüyordu. belki başkası söylese bunu "hadi be " der yoluma giderdim. diğer yandan babamı kaybedeli 10 gün ya olmuş ya olmamış duygusallık had safhada.

aşamadım ben, hayatım boyunca uğraşıp didinip, burun kıvırılan olmayı. hala o kadar kırgınım ki ne zaman elime bir kitap alsam gözümden akan yaşlara hakim olamıyorum. ne gerek var diyip koyuyorum bir kenara
160 favorites - -
hiç beklemediğiniz birinden, hiç duymak istemeyeceğiniz türden bir kelime bile yeterlidir bazen. sonrası mı? tuzla buz işte. kırılmak bile hafif kalıyor bazen... insanı sessizlik mezarına gömen, avazı çıktığı kadar susturan, gözle görünen her zerresini bir sisin ardında kalmış gibi yok eden, sonra... sonrası yok işte.
120 favorites - -
bazen söylenen bir söz değil, söylenmeyen bir söz, yapılmayan bir davranıştır.
bir nasılsın denmemesi, yüzüne bir tebessüm edilmemesidir.
35 favorites - -
sözlük formatına bu kadar aleni aykırılıkta başlık açanların hep yeni yazarlar olması tesadüf mü? ben de bu nesildenim ama ayıp denen bişey var bu kadar özensizlik, bu kadar format düşmanlığı, bu kadar denetimsizlik olmaz.

onlarca benzer başlık arasından aramaya inanmamış, üstüne bir de sizli bizli açmış. daha kötüsü ne? aynı yeni nesil yazarlar sorgulamadan 10 sayfa çöp çöp entry girmiş.

yahu insan bi düşünür. sözlükte neden "sizli bizli başlık açmak" diye bkz var, bu bu kadar normal bir şeyse ekşi sözlük yüzlerce forum arasından sızıp bugünlere nasıl gelmiş diye .
5 favorites - -
hiçbiri, söylenmesi gerekirken söylenmeyen cümlelerden daha çok kıramaz kalbimizi..

kendi gözleriyle görüp şahit olmadığı hadiseleri üçüncü şahıslardan duyduktan sonra itiraz etmeden, sorgulamadan, açıp en azından "nedir bu iş?" diye sana sormadan tavrını değiştirenlerden yadigar kalan kalp sızısı öyle ince falan değil, bilakis, alabildiğine derin ve şiddetli..

diğer yandan, olmamış şeyleri olmuş gibi anlatan tükenmiş insanlar için yapılabilecek zaten çok bir şey yok.. yaşanan her şeyin hakikatte tek bir gerçek şahidi var ve o'ndan korkmayan birinin senden utanmasını beklemen yersiz olurdu.. konumuz zaten bu bitik suretler değil.. ötekiler.. yakının olup yakınlık gösterdiğin kişiler..

kimi kanından canından akraban, kimi ise kardeşten de yakın görüp dost olmaya gayret ettiğin kişilerin ötekilerden duydukları çirkinliklere "yok canım, daha neler!!" demediklerini ve bu korkaklıkları bir yana, zaman içinde seninle irtibatı kesip dışarılıklarla nice kesişim kümelerinde birleştiklerini görmek çok kırıcı oluyormuş..

irtibatlar anlam verilemeyen bir biçimde kesildikten seneler sonra arkadan dönen dolaplar öğrenilip mevzu aydınlanınca kalbinin kırıldığı o hassas yerde korkunç bir depremle devasa yarıklar açılıyor ve kısa sürede toz duman kalkıp yerini acımayla karışık bir tuhaf hisler bulamacına bırakıyormuş..

bu gönül kalpazanlığını kaldırmak insanoğlunun istiap haddini aşıyormuş..

tabii bizden geçti artık bu işler..
ölmüş eşşeğin kalbini neyle kıracaksın..?
7 favorites - -
45 favorites - -
eski kız arkadaşımın bir gün o uyurken telefonunu alıp mesajlarını okumuştum. yakın arkadaşı ile mesajlarına bakmıştım. mesajlar benim hakkımdaydı. arkadaşı birçok mesajında benim için hoş olmayan, mesnetsiz, gurur kırıcı cümleler kurmuştu. sadece 2 kere gördüğüm insanın benimle derdini anlamayamadım. kız arkadaşım ise bu incitici sözlere karşılık gülücük, onay işaretleri ile cevap vererek beni savunmamıştı. bu olaydan sonra ilişkiye devam edemedim. ben kendisini aileme, arkadaşlarıma anlatırken göklere çıkarırken o beni hiç savunmamıştı. sevgilim hakkında böyle konuşamazsın demesini beklerdim. yüzlerce kere özür diledi, aylarca peşimden ayrılmadı ama kendisini affedemedim.
19 favorites - -
kişinin özellikle duyguları (ve düşünceleri) üzerinde olumsuz bir etki meydana getiren duruma yönelik anket. buruk.

eşimin rahatsızlığı nedeniyle, tedavi sürecimizin önemli bir kısmını istanbul’da geçirmiştik çocuğumuzu babaanneye emanet edip, izmir’deki evimizin kapısına kilit vurarak. kemoterapi, kimi zaman farklı sorunlara neden oluyor, tekrar toparlanma sürecinde doktorlarımızın göz bebeklerine kilitleniyorduk adeta. umut.

derken, günlerden bir gün, göğsüne port takılmasının gerekli olduğu söylendi, itirazsız tamam dedik. genel anestezi altında, cilt altına bu aparatın yerleştirilmesi bana söylenenden çok daha uzun sürünce tedirgin olmaya başladım haliyle. ameliyathane kapısının önünde aklımdan binbir çeşit düşünce geçerken, kapı açıldı ve genel cerrah: ‘’ bu zamana kadar az da olsa bir ümit vardı, ama artık o da kalmadı maalesef minnok hanım...’’ dedi.

bu, yaklaşık 2 yıl içinde 4. kez doktorlardan eşimle ilgili olarak yüzüme karşı söylenmiş ‘’ yaşam süresinin çok sınırlı olduğu’’ yönünde bir cümleydi yine. en başından itibaren biliyordum. en başından itibaren dirençli olmaya büyük gayret gösteriyordum. en başından itibaren, gerçeği ne kadar kabullensem de hiçbir şeyden haberi olmayan eşime karşı mükemmel bir pollyannacılık sergiliyor ve onun moralini yüksek tutmak isteğiyle hep cesaret verici şekilde konuşuyor, gözlerine inançla bakıyordum. zira canım da sorgulayan, zeki bakışlarını göz bebeklerime öyle bir dikiyordu ki; nasıl bir güç geldiyse bana artık, hiçbir şey sezdirmeme konusunda tüm enerjimle var olmaya çalışıyordum.

dolayısıyla, doktorun sözleri karşısında dimdik ayakta durmaya devam ettim; sendelemek ne kolay oysa, bir yere dayanma ihtiyacı ya da...

yalnızca gözlerim doldu ama ağlamadım, hiç göz yaşı inmedi yanaklarımdan.

buna rağmen doktor:’’ şimdi ağlamayın, öldüğü zamana saklayın göz yaşlarınızı. atlayın bir uçağa, gezin’’ dedi. gerçekten dedi. kolostomisi, nefrostomisi, haftalık kemoterapi seansları, her gün yaklaşık 30’a yakın içtiği avuç dolusu ilaçları, septik şoka girerek ambulansla apar topar hastaneye nasıl yetiştirdiğimi, artık yürüyememeye de başladığını; diyalize girdiğini... velhasıl bizim değil uçağa binmek, hastaneden kaldığımız eve gidinceye kadar taksiye bile nasıl zor bindiğini; doktora ve hastaneye, tedaviye ne kadar muhtaç olduğumuzu bilmesine rağmen dedi.

‘’dalga geçmek’’ deyimi hiç böyle boylu poslu, ünvanlı bir hale bürünmemişti yaşamımda.

bu, yaşantımda duyduğum en acı sözcükler olmuştur; beni olduğum yere mıhlayan, sfenksten farksız bir halde doktora inanamazcasına bakmama sebep. beni un ufak eden bir kırgınlık dalga dalga yayılmıştı…

‘’empati’’ denen kavramın ne kadar önemli olduğunu hiç böylesine tecrübe etmemiştim...şu an birisine söz söyleyeceğim zaman nasıl kırk kere eliyorum kelimelerimi. bilemezsiniz.
21 favorites - -
kadim ingiliz halkı şöyle buyurmuştur.
sticks and stones may break my bones but words will never hurt me.
sözler evrene karışır gider eylemler(beden dili) ve zihnin yansıması bakışlar baki kalır.bu yüzden kişi isterse sizden "nefret ediyorum" desin ama beden dili ve bakışları aksi söylüyor ise sözlerin bir önemi kalmaz.

tam tersi bağlamda eylemleri ve bakışları sizden gitti ise,siz öncelik sırasında ve ilk akla gelen degilseniz isterse size destan yazsın ne önemi var.bu yüzden kalbi kıran sözler yoktur o sözleri canlı kılan,can acıtan eylemler, beden dili ve bakışlar vardır.
38 favorites - -
Next (2) - Last Page (54)