evi bir ilkokul bahçesine komşu olan zavallı bireyin çalar saati, kalk borusu.
anladığım kadarıyla bir oyun bu simiiiiiiiiiiiiiit (kelimedeki i harflerinin sayısı oyuncunun yeteneğine göre değişiyor) arada balkona çıkıp çamaşır falan asarmış gibi yaparak kurallarını öğrenmeye çalışıyorum. sanırım şöyle bişey: bir ebe var her zamanki gibi. görevi simit diye ciğerleri fırlayıncaya (ya da ben uyanıncaya) kadar bağırıp yakaladıklarını dövmek. üstelik bi kişiyi yakaladı mı bahçede ne kadar adam varsa hepsi tekme tokat giriyor zavallıya. her teneffüs içlerinden biri ağlaya ağlaya terk ediyor bahçeyi.
peki nedir bu oyunun anlamı? çocukların hergün bu oyunu oynamasının altında yatan beni uyandırmak olmamalı. bi kere niye simit? belki de çocuklardan biri, üniversite kapısında simitçi kılığında takılan polislerden birinin öğrencileri tartakladığını gördü, ordan çağrışımla doğdu bu oyun. peki ebeleneni tekme tokat dövmek niye? dedim ya hem de ne dövmek. hele biri var içlerinde, geleceğin van damme'ı eşşoğlueşşek! ebelenmemek için en uzağa o kaçıyo, ama dayak faslı başladı mı ilk vuran o. ne figürler ne uçan tekmeler var herifte. "düşene bir tekme de sen vuracaksın" daha ilkokuldan pompalanan bir anlayış olmuş yazık ki.
oyunun anlayabildiğim kuralları bunlar. belki daha fazla detayı vardır ama ana hatlarını kaptım. sigarayı azalttım. hergün evin arkasında iki tur koşup nefes açıyorum. iki haftaya kalmaz tazı gibi olurum. o güne kadar da anneme diktirdiğim ilkokul önlüğü biter.
işte o zaman görecek "mehmet ipkin ilköğretim okulu" simit nasıl oynanırmış! o zaman öğrenecekler bir insomniacı uyandırmak ne demekmiş! savulun piç kuruları saruman geliyor*