augmentin'in eşdeğeri. eczacınız size reçetenizde yazılanın eşdeğerini verirse onu da güvenle kullanabilirsiniz. eczacı eşdeğer ilaç verdi diye etik dışı davranmış olmaz, cahil cahil şeyler yazanlara aldırış etmeyin. ha, eğer kullandığınız ilaç alerji yaparsa ya da beklenmeyen bir yan etki gösterirse gelip burada mal mal entry kasmazsınız, doktorunuza başvurursunuz her >89 iq'lu insan gibi. doktorunuzun yaşadığınız olumsuz durumu
tüfam'a bildirmesi lazım. o bildirmediyse de siz bildirirsiniz. ya da bildirmezsiniz, o sizin bileceğiniz iş.
seattle organize sanayi bölgesi’nin kısaltılmışı
*. şaka şaka, south of downtown yazmaya üşenen dolmuşçuların işi işte. murallar çok güzel ya burada, yapanın eline sağlık.
taner birsel’e “müslüm gürses’e pleybek yapcaksın” demiş reha erdem. taner birsel aşkosu da nasıl hayır diyemeyen biriyse artık “tmm” demiş ama bence terapiye gitmiştir bunun üstüne iki yıl filan rahat. ay çok kötü çok.
dün çok komik bi şey oldu. o kadar komikti ki gülmekten yaş geldi gözümden. bilirsin bana sürekli bir şeyler komik gelir ve gülerim. gözümden yaş getirecek kadar komik bir şeyi de mutlaka koşa koşa gelip sana anlatırım. bu defa anlatamadım, artık benimle konuşmak istemiyorsun çünkü. anlatabilseydim senin de gözlerinden yaşlar gelirdi eminim. yine de sana anlattığımı ve anlattıktan sonra gülmeye devam edelim diye yapacağım bütün şakaları düşündüm. bu defa hepsi derin suyun dibine çarpan bombalar gibi patladı kafamın içinde, kumlar dağıldı da sanki, göz gözü görmeyecek kadar bulanıklaştı aklım. şimdi kumların tekrar çökmesini, her şeyin dipte yeni yerini bulmasını bekliyorum. maluma atıf yapmadan geçmezdin, ben de geçmeyeceğim: “geçecek”.
(bkz:
yazmak)
senden bahsetmiyorum tabii ki, sen yazar mı sanıyorsun kendini, tırrek sözlükçü.
aziz arkadaşlar;
ınt j clin pharmacol ther 2021; 59(5):409-416. doi: 10.5414/cp203936
minotrolt@gmail.com
teşekkürler.
hakkında yazılan ilk entryler ne kadar tatlış. son zamanlarda girilenlere bakıyorsunuz sonra, uu beybi. bayağı kötü eleştiriden ibaret hepsi. sadece “hiçbir şeyi beğenmeme timi”nin marifeti olamaz sanki.
frençayz olduklarını bilmiyordum, “local” sanıyordum. halbuki local kalan bu kubbede bir hoş sâdâ. o da yakında köfteci yusuf olur.
neyse işte, maidan’daki yerlerini gözüme kestirmiştim bir zamandır, uzaktan içerisi pek hoş görünüyor, seksendisiti'den emekli güzel kadınlar margaritalar içiyor diye.
geçende gidip muradıma erdim. dolup taşıyor dükkan, gürültüden asla oturulmuyor aslında ama derdimiz o şekilli bardaklardaki margaritalar.
arkadaşlar bakın benim 15 yılım hamamönü’nde geçti, son 20 yılını bilen birisi ne demek istediğimi anlayacaktır, bu lokanta orada hizmet veren herhangi bir yerin onda biri etmez. belki biraz diyet’in 8’de 1’i.
ya düşündükçe sinirleniyorum, yemeği mikrodalgada ısıtıp koydular önümüze. istediğimiz yemek de burrito, dürüm baya bildiğin işte, tortillanın içine eti, pirinci, sebzeyi sarcasın, yanına da mısır cipsi olarak da bildiğimiz tacolardan bocalayacasın, bitti gitti. umudum da taco cipsi yemek ha, doritosun ayak kokan tacosuna nanik yapıp "sana mı kaldık oluum" diycem o andan sonra güya. ne tacosu, dürümün yanına domatesli pilav koymuş ya (arroz rojo demedim dikkat ederseniz, hakaret olmasın diye), çünkü neden? burritoda pirinç yoktu adslkj
"kim bilecek latin amerika fast food'unu allaan türkiye'sinde" diye düşünerek mekan açmışlar, olur bunlar, neler olmuyor ki, yine de "bir dürüme 60 lira isterken mikrodalgada ısıtmak çok ayıp olur mu acaba ya" diye düşünmelerini de bekliyor insan, ne bileyim.
margarita tabii ki içmedim. şeker yerine glukoz şurubu koyuyodur bunlar şimdi, neme lazım. keriz miyiz olm biz? akjdsdhdj
kahramanımız bu defa kitap arıyor. isbn no: 978-0931292170
bulana, yollayana sonsuz teşekkürler.
minotrolt@gmail.com.
keşke dizinin bir yerinde “seninle bir dakika” çalsa. semiha yankı’ya ait 45’lik versiyonu ama.
hiç selvi boylum al yazmalım izlemedim, bir kere bile.