şili biberi
Next (2) - Last Page (3)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

geçenlerde semt pazarına gitmiştim. tezgahın birinde çok miktarda ve oldukça ucuza satılan şili biberlerine rast geldim. hemen bir kilo alıp eve getirdim ve kızartmasını yaptım. üstüne de sarımsaklı yoğurt döktüm.

daha kızartırken acısı buram buram yükseliyordu; yerken ne hallere düştüğümü tahmin edebilirsiniz. önce gözyaşlarım şırıl şırıl akmaya başladı; sonra hıçkırık tuttu; ama ben yemekten kendimi alamıyordum. bir yandan acı çekiyordum, diğer yandan büyük zevk alıyordum.

sonra koştura koştura tekrar pazarın yolunu tuttum ve iki kilo daha şili biberi aldım. her ne kadar ağzım ejderha ağzına dönmüş olsa da, tadı damağımda kalmıştı çünkü.

ancak o acının ertesi günü de vardı elbette. sindirim sistemim her açıdan bayağı zorlanmıştı. ben de araştırmaya başladım. biber ve bir kısım sebzelerde bulunan "rafinoz" adlı büyük moleküllü bir şekerin, insan vücudunda sindirilemediğini ve rafinozun şişkinliğe yol açtığını öğrendim.

rafinozu izale etmenin yöntemi de doğranmış sebzeleri karbonatlı suda bekletmek imiş. sonraki gün doğradığım şili biberlerini kızartmadan önce bir iki saat karbonatlı suda beklettim ve gerçekten memnun edici bir sonuç aldım. şili biberleri acılığından bir şey kaybetmemişti; ama artık eskisi gibi sindirim sistemimi zorlamıyordu.

sebzeleri pişirme veya kızartma işleminden önce doğrayıp karbonatlı suda bekletmeyi herkese şiddetle tavsiye ederim. ancak patlıcan ve patates bu noktada istisna teşkil etmektedir. zira bu ikisinde rafinoz değil, solanin adlı toksik bir madde bulunmaktadır.

solanin adlı bu madde 200°c'ye kadar ısıya dayanıklıdır. o yüzden pişirme ile onu yok etmek pek mümkün değildir. solanin'den kurtulmanın yöntemi ise tuzlamak, tuzlu veya sirkeli suda bekletmektir. mesela, doğranmış patlıcanları iyice tuzlayıp süzgeçte bekletip suyunun süzülmesini bekleyebiliriz veya diğer yöntemler... deneyip en etkili usulü bulmak da size kalmış.
605 favorites - -
bir arkadaşım var, kendi köylerinde anneannesi ve dedesi bahçelerinde çeşit çeşit sebze ve meyve yetiştiriyorlar. dışarıdan kolay kolay bir şey almazlardı aileden alışkanlık işte, çoğu şeyleri kendileri üretir yerlerdi. arkadaşımın annesi de sık sık oraya gider, gitti mi hiçbir şey getirmez sadece biber getirir burada kurutur yemeklerde kullanır, çorbada falan kullanır toz haline getirip. acıyı inanılmaz sever, ben acı manyağıyım diyen insanın yiyemeyeceği biberleri acı şeyleri yer çatır çatır, urfa tarafıyla veya adana civarıyla da alakası yok halbuki.

neyse, bundan 10 sene belki daha fazla süre önce bunlar bahçelerinden biber getirmiş. şili biberi geçmiş bir yerlerden ellerine, bundan ekmişler bilmiyorum belki şili biberi değildi ama görünüşü aynıydı değilse bile. tabi onlar şili biberi olduğunu bilmiyorlar, sadece birisi onlara bu çok acı oluyor demiş onlar da yetiştirmişler ama baya çok miktarda. arkadaşın annesi ve babası köyden arabayla dönmüş arabanın arkasında poşet poşet bu biberden var, bagaj tamamen bunla dolu. arkadaşa götür demişler üşenmiş eve çıkartmamış çok fazla diye.

o zaman da çok iyi hatırlıyorum yazdı, gün boyu arabayla dolandık falan. akşam oldu bir arkadaş var ben acıktım, şuranın kokoreci çok güzel oluyor diye bizi bir yere götürdü. neyse kokoreç yiyoruz, bu arkadaş da acıyı sever acısız yemek yemez. arabanın arkasında biber olduğunu biliyor, bir tane ver de kokoreçle güzel olur dedi. ben bu biberin ününü biliyorum tabi, hiç oralı olmadım. diğer arkadaş zaten küçüklükten beri acı bibere aşina ağzına sürmüyor.

arkadaş nefesini tutarak, bagajdan bir tane biberi aldı ve hemen kapattı bagajı. daha sonra bu arkadaşa verdi biberi yesin diye, bu bir gazla kokoreci ısırdıktan sonra işaret parmağı büyüklüğünde olan biberin yarısını ısırdı. olm bu çok acı değilmiş lan dedi, biraz çiğnemeye başladı. aradan 10 saniye geçti; adam hipodromdaki atlar gibi dört nala koşturmaya başladı, kıçından alev çıkarak oralarda koşuyor yanıyorum diye. herkes bize bakıyor, bildiğin çocuğun burnundan sümük aktı acıdan gözlerinden hüngür hüngür ağlıyormuş gibi yaş akıyor. abartmıyorum 2 litre falan ayran içti, aradan 2 saat geçti hala dilim şişti diye küfrediyordu.

bu arkadaş o dönemler jandarma bölgesinde oturuyor, onu eve bırakıp döneceğiz artık. arabayla giderken gece geç saatte kuş uçmaz kervan geçmez bu yerde ne arıyorsunuz diye bizi çevirdiler, kontrol olduğunu söylediler. adam bizim kimlikleri aldı 3 kişiyiz, baktı bir şey yok. bagajı açın arayalım diye ısrar ediyor komutan, yanında 2 tane de er var. komutanım açmayalım falan diyoruz, adam diyor ki ne saklıyorsunuz bu saatte buralarda gezmenizden bir iş olduğunu anladım ben zaten diyor ki alakası yok, arkadaşın evi burada diyoruz dinletemiyoruz. komutanım köyden sebze falan getirdik onla dolu diyoruz, illa açın diyor herif kafayı yemiş.

bizim arkadaş tamam komutanım diyerek bagajın kilidini açtı ama kendisi uzaktan bakıyor. yanındaki 2 eri gönderdi komutan bakın ne varmış diye, garibim erler bagajı açar açmaz bomba patlamış gibi kendini yerlere attı, filmlerdeki gibi geriye doğru uçtular adeta. yazın 30-35 derece sıcağında artık nasıl bayıldıysa biberler, bagajda koku bombasına dönüşmüş. uzaktan bakan komutan erlere ne oluyor lan diye yaklaşırken yoğun kokudan dolayı daha yanaşamadan "ananı sikeyim o ne lan" diyerek kaçtı. daha sonra bize "bu ne lan, kimyasal silah mı taşıyorsunuz" diyor. biz de komutana durumu anlattık, erlerin korkulu bakışları arasında oradan uzaklaştık. giderken adamların gözlerinden hala yaş geliyordu. adamlar oksijen gibi derin derin çekmiş o kokuyu içine heralde. hiç unutmam o günü.
15 favorites - -
yanlış tercümedir. chili pepper <> chilean pepper
2 favorites - -
chili pepper'in cahilce türkçeye çevrilmiş hali. sanırım bazen ingilizce'de de chile pepper diye kullanılıyor cehaletten*.

tanım: ülke olan şili ile alakası olmayan biber.
0 favorites - -
migros satardı eskiden. şimdi pahalı olduğu için satmıyormuş. ne güzel her öğlen her akşam 1-2 götürürdük. cebimde devamlı taşıdığım için adımız şilili hakan'a çıktıydı.
şeytan diyor, git şili'ye al 10 kamyon, getir buraya bedava ver millete, acı neymiş görsünler, grav grav grav, sen ne güzel bir abimizdin yavv, seni tedavülden kaldıranların dedesinin sakallarına, ebesinin köyüne sokayım. kodumununun ülkesi yakın da değilsin ki, gidip alalım, teee 13.000 km
1 favorites - -
aslında ülke olan şili ile gayet alakası olan bir biber. orijini günümüz bolivya'sında bir yermiş. wikipedia'ya göre chile pepper olarak da geçiyor. insan chili pepper'ın ingilizce'deki chilly kelimesinden geldiğini sanıyor ama köken olarak şili civarlarından dünyaya yayıldığına göre ülkeden geliyor olması daha olası.

ayrıca şili'nin ince uzun coğrafi şekline benzerliği de hayatın bir cilvesi.
0 favorites - -
bu hatalı tercümeyi ilk migros un yapmış olduğuna yemin edebilirim ama ispat edemem.

şili biberi diye bir şey yok ne yazık ki dünyada. red hot şili peppers gibi
0 favorites - -
2 favorites - -
portakallı kerevizle bile muhteşem kombinasyon oluşturan biber. bu jamie oliverkişisi her yemeğe katınca yavaş yavaş denemelere başladım. ama dozu kaçırınca ağlayarak yiyorsunuz.
0 favorites - -
(bkz: bunu yiyen insan olamaz)

sabah saatlerinde bunu tırnaklarımla yarıp çekirdeklerini çıkardım. amaç bunu yiyen bir android için fide yapıp bahçede yetiştirmek. azcık da dilime değdirdim merakımdan. dilimin ucu şişti. çekirdekleri almak için içini açarken kullandığım tırnaklarımın dibi durup durup yanıyor. yiyip de ejderhaya dönüşmeyen şahsın şili biber dini kurup kitleleri peşinden sürüklememesi için hiçbir sebep bulamıyorum.

yetmez ama evet dediğim dudaklarıma sürsem, bir angelina jolie efekti yakalar mıyım acaba?
1 favorites - -
Next (2) - Last Page (3)