her insanın içinde olan fakat bunu diğer insanlara belli etmekten çekindikleri bir his. sevgi ihtiyacını güçsüzlük olarak algılanmasından ya da suistimal edilmesinden korkar insanoğlu. dile getirme yolları da şiirlere, şarkılara, mektuplara, mesajlara yansır. herkesin içinde ve alenen gösteremez sevgiye açlığını ya da herkese gösteremez. içlerinden kendisi gibi olanı seçer ve ona gösterir açlığını.
çocukken bu açlığı anne baba besler, yetmediğinde ergenlik başlar zaten. tam bir kasotur ergenlik neyi seveceğinin neyin onu seveceğinin bile farkında değilken hayat çoktan başlamıştır ve sevgi açlığını gösteren güçsüz sümüklü süt çocuğudur.
sevgisizliği güçlüymüş gibi görenler olsa da en depresif anlarında bile bu insanlar sevgiye aç olduklarını dinledikleri müzikten ya da hareket tarzlarından ortaya koyarlar. zaman geçer ergenlik çağı biter yetişkin olunca hayat daha hızlı ve tasalanacak bir çok şey olduğu için. sevgi açlığı ikinci plana atılmıştır ama hala derindedir. bu yıllarda insan herşeyi ya da herkesi sevebileceği gibi sevgisinin karşılığını mutlaka bekler ve sevgiye atılan ilk adım mutlaka karşı taraftan gelmelidir. büyür insan ve açlığını gizler.
damar şarkıların çoğunun temeli sevgiye dayanırken sevgiye ihtiyaç kafiyelerler bütünleşmiş ezgilerde aranmamalı, hayata sokmak gerek bu açlığı acilen.