murat bardakçı'nın seçmeni nankörlük ile suçlaması
Next (2) - Last Page (11)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

gazeteci yazar murat bardakçı'nın köşe yazısında, akp'ye oy vermeyecek olan muhafazakâr seçmeni sert şekilde tenkit etmesi durumudur.

neticede muhafazakâr da olsa, bir seçmen her zaman seçmendir. neticede bu köşe yazısında belli bir seçmen kitlesi hedef alınmış. nankörlük ile suçlanmış.

bilhassa ali babacan, temel karamollaoğlu ve ahmet davutoğlu gibi isimleri özel olarak hedefine almış.

akıllara durgunluk veren bir durum gerçekten de. hani özrü kabahatinden büyük derler ya, tam o minvalde bir köşe yazısı olmuş.

sanki türk silahlı kuvvetleri'ne imam hatip lisesi mezunu talebe almak, memleketin çok büyük bir ihtiyacı imiş de, bu sorun halledilince ülke çağ atlamış gibi ahkâm kesiyor. yahut hava ve deniz kuvvetlerinin merkez üslerine mescit ve cami yapılması büyük zaruretmiş ve bu yapılarak ülke büyük ilerleme kaydetmiş gibi bunları yazmış.. ülkenin her tarafı cami ve mescit ile dolu değilmiş gibi sanki.

yani gerçekten anlamıyorum. bir insan, bu kadar bilgili ve donanımlı olup da, nasıl böyle mehmet barlas gibi köşe yazıları kaleme almayı başarır, gerçekten aklım havsalam almıyor.

murat bardakçı, eskiden böyle düşünen biri değildi. bilakis tam zıttı yönde fikirleri bile vardı. zamanla ideolojik olarak erhan afyoncu'nun tesiri altında kaldığını düşünüyorum.

--- spoiler ---

muhafazakâr nankörlük

üniversitede “siyaset bilimi” hocamız olan prof. bülent daver, “halkların nankörlüğü” diye bir kavramdan bahseder, örnek olarak da ingiltere’de 1945’te yapılan seçimlerin neticelerini gösterirdi.

hitler’in ikinci dünya savaşı’nda mağlûp edilip nazi almanyası’nın tarihten silinmesinde büyük rolü olan başbakan winston churchill savaşı kazanmakla ingiltere’yi kurtarmış ama seçimden mağlûp çıkmıştı.

bülent hoca, muhafazakâr parti’nin lideri, başbakan ve savaş kahramanı winston churchill’in 5 temmuz 1945 seçimlerinde koltuğunu işçi partisi lideri clement atlee’ye kaptırmasını anlatırken “halkların arada bir nankörlükleri tutar, hattâ kurtarıcılarına bile böyle nankörlük ederler” derdi.

siyasi alandaki nankörlük bizim politika tarihimizde de mevcuttu fakat geçmişteki nankörlüklerin hiçbiri churchill’in uğradığı seçim yenilgisi kadar çarpıcı şekilde neticelenmemişti...

bugün eşine-örneğine rastlanmamış nankörlük temelli bir muhalefet politikası ile karşı karşıyayız ve bu nankörlüğü, muhafazakâr olduğunu iddia eden iktidar karşıtı kesim gösteriyor.

daha açık izah edeyim...

türk sağının, 1930’lu senelerden buyana bazı hayalleri vardı:

* ayasofya’nın yeniden ibadete açılması.

* taksim’e cami inşası.

* resmî dairelerde türbanın serbest bırakılması, sakallı erkeklerin işlerine serbestçe gidebilmeleri.

* imam hatip mezunlarının askerî okullara alınmaları.

* cuma namazını kılan memurlar için mesai saatlerinde ayarlama yapılması.

* müftülere dinî nikâh kıyma yetkisinin verilmesi.

hepsi halledildi, memleket rahatladı

2000’lerin başına kadar her vesile ile çekişme mevzuu yapılan ve günün birinde tamamının gerçekleşeceğinin hatırlara gelmesinin mümkün bile olamadığı bu hayallerin tamamı, ak parti’nin iktidarında kademeli olarak hayata geçirildi. bugün ayasofya ibadete açık ve beş vakit namaz kılınabiliyor; taksim meydanı’nda da yepyeni bir cami yükseliyor. bir zamanlar üniversite kapılarında türbanlarını çıkartıp peruk takmak gibisinden azaba mâruz bırakılan kız öğrenciler türbanları ile okullarına, kadın memurlar da işlerine serbestçe gidebiliyorlar. devlet dairelerinde erkek memurlara “sen neden sakallısın?” diye sorulmuyor. eskiden askerî okullara alınmayan imam hatip mezunları bu okullara şimdi serbestçe girebiliyorlar, hattâ artık başı örtülü kadın subaylarımız bile var, hava ve deniz harp okulları’na da imparatorluk döneminden buyana ilk defa cami inşa edildi. cuma namazına gitmek de memurlar için dert olmaktan çıktı ve memurlar için mesai saatlerinde ayarlama yapıldı. müftüler de artık resmî nikâh kıyabiliyorlar.

hakikat olan hayaller sadece bunlardan ibaret değil...

türkiye nerede ise altı asırdan, yani fatih sultan mehmed zamanından buyana ilk defa kendi silâhını kendisi yapmaya başladı. imal ettiğimiz siha’lar savaş konseptini değiştirirken kendi tankımızı bile kendimiz imal etmeye giriştik. “türkiye cumhuriyeti, osmanlı’nın devamı değildir, osmanlı tarihi ile bizim bir alâkamız yoktur” saçmalıkları son buldu, tarihimize devletçe sahip çıkıldı ve bir zamanların en büyük hayallerinden olan eski harfler bile seçmeli ders yapıldı. türkiye bugün sadece yurt içindeki değil, yurtdışındaki türk eserlerini de restore ediyor ve bir zamanların “kızılelma”sı olan türk dünyası ütopyası, “türk devletleri teşkilâtı” olarak faaliyette...

çok değil, yirmi-yirmi beş sene öncesine kadar uzak birer hayal olan bu değişiklikler bir tarafa, türkiye artık dünyada ismi geçen ülkelerden biridir!

kapalı olan başka ayasofya mı var?

muhalefet partilerinin iktidarı eleştirmesi, yapılan hemen herşeyi fena ve yanlış göstermeleri âdettendir, bir yerde de muhalif olmanın gereğidir. iktidarın ekonomi alanındaki uygulamalarına yahut dış politikasına veryansın edilebilir ama muhafazakâr kesimin nerede ise seksen senelik hayallerinin hakikat hâline getirilmesini inkârı, sadece ideolojik nankörlüktür.

siyasî hayatları boyunca daima muhafazakâr çizgide bulunan ama sonradan altılı masa’yı teşkil edip yıllarca veryansın ettikleri chp’nin şimdiki liderini cumhurbaşkanı yapma çabasına girişen liderlerden üçü, temel karamollaoğlu, ahmet davutoğlu ve ali babacan şimdi işte böyle davranıyorlar... meselâ, ayasofya zaten ibadete açılmışken ve mâbedi turistler de serbestçe gezebilirlerken temel bey’in “iktidara geldiğimizde, ayasofya gerçek mânâda açılmış olacak, kendi ruhuna kavuşacaktır. ...bazı bölümleri turistlere açılabilir” meâlindeki sözleri ile ayasofya’nın bir başka muhafazakâr yönetim tarafından ibadete açılmış olmasını görmezlikten geliyor, yani muhafazakâr bir nankörlük sergiliyor!

iktidar, güç ve mansıp hırsının, uğrunda hayat boyu mücadele verilen hayalleri, hevesleri ve arzuları bile artık yerle bir edecek hâle gelmiş olması hazindir!

--- spoiler ---

kaynak burada
18 favorites - -
bardakçı kanımca doğru söylemiş. örneğin bu ülkenin kurucu kadrosuna büyük bir nankörlükle son 20 senedir savaş açıldı... kendi milli tarihine ve kazanımlarına saldıran başka bir toplum daha gösteremezsiniz yeryüzünde. nasıl, ürpertici bir nankörlük demi? bunu gerçekleştirenler acaba hangi seçmen? yazısında onu da belirtse güzel olurdu.
195 favorites - -
bahsettiği 3 isim adına baya yerinde tespitlerde bulunduğu bir yazıdır murat bardakçı’nın. seçmeni değil o 3 ismi nankörlük ile suçlamaktadır. bence de haklı. babacan, davutoğu ve temel reyis masadan ayrılıp sol cenahın üstünde bir kara bulut olmaktan vazgeçmelidir.
4 favorites - -
demek siyaset murat bardakçı'nın vicdan tahtasına göre şekillenmiyormuş.

ne nankörlüğü paşam? sen auschwitz ile aynı çağda yaşamış bir nesildensin. ne nankörlüğü? ne bekliyorsun? kitlelerin hayatta kalmanın ötesinde talepleri olamaz mı? ağzı olan konuşuyor yine.

nedense de hep millet ittifakı'na konuşuyor ağzı olan.
25 favorites - -
özet geçiyorum; biz size cami yaptik, hirsizlik ta yapsak, 5 maaş ta alsak, demokrasinin a. koysak, hak hukuk adelet te birakmasak. bize oy vermezseniz nankorsunuz demis.
135 favorites - -
10 numara tespitlerde bulunmuş murat hoca. altına imzamı atıyorum.
4 favorites - -
öncelikle (bkz: winston churchill) ingilterede, ve daha da önemlisi kamarada sevilmeyen bir figürdü. ama savaş tecrübesi olması onun istenmeyerek bile olsa çağrılmasına neden oldu. istemeyerek diyorum çünkü yazışma kayıtlarında adamın istenmediği, hatta "domuzcuk" denildiği kayıtlara geçmiş durumda. bu, romanın savaş zamanı diktatör seçmesi gibi birşey. savaş bitince halk siktiri çekmiş. halk bu kardeşim, o ne derse o oluyor. demek ki ingiliz halkı onun savaşta iyi iş çıkaracağını ama barışta sıçıp batıracağını düşünmüş. bu nankörlük değil işini ehline verme. keza savaş sırasında churchill sülalesine yetecek kadar mal varlığı edinmiştir. öpsün başına koysun.

gelelim fatih döneminden beri silah üretmiyor yalanına. ulan insan yalan söylerde azıcık utanır, kos koca adamsın. dilinle birilerinin yanaklarını ıslatmak için kendi ülkeni kendi dilinle küçük düşürüyorsun. bırak cumhuriyeti osmanlı en çökmüş döneminde bile kendi silahını yapıyordu. sen şimdi iha siha abartı bişey zannediyor olabilabilirsin. her konunun prosu olmanı beklemiyoruz, bu konuda cahilsin. siha iha üreten ülke sayısı 28. bakma sen öyle bizi gazladılar, özel bir şirket olduğu halde tüm promosyounu devletimiz ve ordumuz sayesinde yapıldı ama yapılamayan bir şey değil. kötü filan demiyorum ama ışın tabancası gibi özel bir durum yok. roket alanında çok iyiyiz mesela. fatihten beri silah yapmıyor filan hikaye, yalama operasyonu için süsleme. en basitinde ben küçükken roketsan a sipariş götürürdüm, market çırağıydım. yıl 1994, bak roketsanı araştırsın. yalamanın bile kalitesi olmalı. öyle görüntüde aristokrat, ama arkada gecekondu bebesi gibi olmaz.

gelelim nankörlüğe. ne ekersen onu biçersin. nankörlük yapmışsın ki sana da nankörlük yapmakta bir beis görmüyorlar. sen imamhatip diyorsun ben de diyorum ki bir ülkeyi yok olmaktan, kadınlarını tecavüzden, erkeklerini ölümden kurtaran adam nankörlük yaptı birisi. ayyaş dedi onlara. sen git biraz onlara üfle bu nankörlüğü.

ulan bir tarafta koca ülkeyi kurtaran adama atatürk'e ayyaş diyenin nankörlüğü var diğer tarafta yok imam hatip miş, yok sakalmış...

bu adamı tv de izlerdim ama ilk defa okudum. berbat yav, baya tiksindirici bir yalama metodu, ağız kokusu buraya kadar geldi.
143 favorites - -
babam babasıyla ahbap idi, nerde nasıl error verdi bilmiyorum ama şahsi kompleks ve ziyadesiyle cins olmasından son 10 yılıda kendi karikatürünü yaptı ..
6 favorites - -
osmanlı'da s.kiş üzerine osmanlı'da seks adlı kitabı olan bir kütlenin bir başka s.çırtısı.

biz de güzel ad hominem yaparız. sizden bile iyi yaparız yeri gelince. sizin seviyenize inmeyip cevap vermeyince kendinizi zeki sanıyorsunuz. bundan sonra böyle. hop geçmişten bir kaç s.çırtını bulup yapıştırırım. belki utanmazsın ama okuyanlar beyan sahibinin nasıl bir kütle olduğunu bilir.
3 favorites - -
“gazeteci” ve “yazar” kelimelerini gördükten sonrasını okumadığım.

bu şey ne zaman gazeteci oldu ki? konuşmayı bilmeyen, bahsi geçen konular hakkında yüzeysel bilgilere sahip olup bunları çıkarlarına göre eğip büken bir “şey” kendisi.

dedesi cumhuriyetin ilk dönem bürokratlarından, babası gazeteci. yani çocukluğu ekonomik olarak iyi şartlarda geçmiş ve bu sayede görece daha iyi eğitim fırsatları yakalamış birisi. ama görünen o ki bu fırsatları boşa harcamış.

yazık amk, şunu aydın diye tepemize çıkarttılar.
3 favorites - -
Next (2) - Last Page (11)