anadan, babadan kalan ev, yer, tarla ile hiç çalışmadan son dönemde ki talep ile inanılmaz paralara sahip olması, şuan nakite çevirsen milyonlarca tl eden mülkler gerçeği ama ne kadar dayanırsan okadar servet artışı var.

muğla yerlileri antik çağda muglaleos olarak isimlendirilen ve maddiyata önem veren bir topluluk idi.

(bkz: ne diyon lan sen değişik)

herkesin bildiği üzere talep varsa fiyat ona mukabil yüksektir. muğla tüm ilçeleriyle beraber aşırı rağbet gören bir şehir. hem turistik hem de beşeri anlamda bunu gözlemlemek mümkündür. çünkü insanlar yobaz ve tutucu illerde, büyük şehirlerde, bozkırda yaşamak istemiyor. rahatlığı ve huzuru istiyorlar. kimse kendisine abuk sabuk, haddi olmayan şekilde davranamasın istiyor. mahalle baskısını yaşamamak istiyor.
bu tür sebeplerden ötürü de muğla gibi illere yerleşme gayretine giriyorlar. tabi bu yoğunluk da emlak piyasasının artmasına sebep oluyor ( son 10 yılda çok ciddi arttı). yerli halktan bazıları da bunu fırsat bilerek "ne fiyat çeksek alacak zaten bunlar" deyip istediği fiyattan satıyor arazisini. bu da kısa vadeli zenginleşmeye neden oluyor. siz de bunları görüp muğla'nın tüm insanları aşırı varlıklıymış zannediyorsunuz.
bu insanların en fazla babadan kalma eski bir köy evleri, bir de şehir merkezlerinde apartman daireleri oluyor. tabi bu devirde bu bile lüks ya, neyse.
kısaca tam olarak katılmadığım önerme.

adamlar antik yunandan beri zenginler ama toprakların değeriyle bir halkın zenginliğini ölçemezsiniz. muğla'nin turizm bölgelerine doğulu kardeşlerimiz mafyatik hareketlerle zorla el koymuştur. fikir sahibi olmak isteyenler marmaris, fethiye ve bodrum'un isletmelerine bakabilirler. tabi doğulu kardeşlerimiz karadenizli usaklarimizla hafif sürtüşme yaşıyorlar ama hükümet değişince doğulu kardeşlerimiz kaybettikleri isletmelerini geri alacaktır.

muğla'nin yüksek kesimlerine doğru çıktınız vakit (bkz: menteşe) mermer ve taş ocaklarının kimlerine ait olduguna bakabilirsiniz. burada firmanın isimlerini, sahiplerini, yıllık cirolarini bile yazardım ama durduk yere basim belaya girmesin. fikir sahibi olmak isteyen yazarlarimiza üstün koru bir mesaj bırakayım

15 temmuz'dan sonra birçok firmaya el konuldu. mugla'da fetoculere ait diye kayyum atanan 2 büyük mermer şirketi var. bunlardan birisi gerçekten türkiye çapında tanınan dinci bir şirketti. bahsettiğim mermer firmaları milyon dolarlık firmalardır. altinbas kuyumculugun bile ocagi var, gerisini siz düşünün...

bu firmalardan birine kayyum atandı, sonra satıldı ya da devrildi tam emin değilim. muğla'da mermer firmaların işletmeleri kimlere ait, kimler buyuk ihalelere çıkıyor, muğla halkı nasıl sindirilmiş hepsine bakabilirler. velhasıl taşı toprağı altın olan mugla'dan bastıkları topraktan küçük bir pay almalari muğla halkını zengin yapmaz. hâlâ feodal düzen hakimse muğla halkı zengin diyebiliriz.

verimsiz diye denize yakın yerleri kızlara vermişler. damatlar zengin olmuş

zenginler arkadaşlar ama öyle yaşamıyorlar koca bir şehir parayı mezara götürmeye yemin etmiş adeta. 6 yıldır muğla'da yaşayan ve hatta muğla'dan evlenen bir istanbullu olarak şunu söyleyebilirim ki yanımda çalışan personellerin içinde en fakiri benim, en kötüsünün 1-2 milyon tl'lik arazisi var ve yöre halkı tabiri ile mıkır bir halk, eğer ciğ insana denk gelirseniz fena üzerler, gerek ticarette gerek ise hayatın diğer alanlarında.

(bkz: muğla yerlileri)

davul çalıp ateş başında dans ederek insan yiyen kabile geldi aklıma.

şaka maka madafaka ama zengin olur bunlar.

buna rağmen yer satmak pek düşünülesi değildir bizim oralar için, ibne bir nesile denk gelmedikçe atadan nesile aktarılır genelde.

(bkz: bu ışıltılı hayatı ben seçmedim)

sahilde bilmem kaçıcı evini alan kadın dedi ki; artık doyuma ulaştım, ruhum doydu... sahip olunan, meyve bahçeleri, dükkan ve arsaların sayısını söylemiyorum bile.

bizlerinde ruhumuzun doyuma ulaşması için yıllarca çalışıp bir araba ve bir ev almaya çalışan garip bir dünya adaleti içindeyiz.