''... 'öğlene kadar o bayrağın altından geçen geçecek, geçmeyen kılıçtan geçecek' diyorlarmış.
millet etraflarını çevirmiş. ben köşeden onlara bakıyorum. epey durdular. hükümet tarafından ya da büyüklerden kaymakam, hoca falan gelse, sivillere 'yakalayın bu adamları' dese, yakalarlardı.
ondan sonra telefon ettiler alay'a... bir manga asker geldi karşı sokaktan... asker süngüyü taktı. siviller açıldı. orada kubilay askere süngüyü taktıktan sonra 'hücum' dese, hepsi süngünün ucunda kalacaktı.
bir silah patladı. bir tek el ateş edildi. kubilay ayağından vuruldu. asker geri kaçtı. millet kaçıştı.
kubilay önce hükümet'e giriyor, kapılar kapalı. oradan geri, camiye dönüyor, cami avlusundaki taşın dibinde düşüyor. bunlar da gidip başını kesiyorlar.
sonra askere telefon ediyorlar hükümet'ten... asker geliyor. kahveden onlara makineleri tüfeklerle ateş ediyor. hepsi esrarkeşmiş zaten. asker hepsini vurdu, yalnız bir tanesi kaçtı, onu gördüm...''
olayın görgü tanıklarına göre(sami özyılmaz) 'hohohoh, muhahahah, heheheh, hödödö' şeklinde tepki verilecek bir iddia olmayıp, gerçekliği gayet de olası bir mevzu. neden bu kadar hömkürdünüz anlamadım!
http://www.milliyet.com.tr/…12/25/yazar/dundar.html