profesyonel bir yöneticiye devredilmedikçe yönetim kurumsal olamamaya devam edecektir. ha profesyonel yönetici ile kurumsallaşmanın garantisi yoktur tabii.
tuvaletteki kağıt havlu boyundan şirkete alınan gazete sayısına kadar karışan patronum, bir gün kurumsal olmayı kafasına koyar koymasına da çelişkiler yumağı bundan sonra başlar;
- 3 küçük ortağa zorla hisse sattırmak (2'si eşşek gibi çalışıp para da kazandıran tipler)
- karısını şirket yönetim kuruluna almak (tartışmasız en hatalı kararı), her haltta ona da fikrini sormak ve her seferinde sözünü dinlemek
- değişim, kurumsallaşma adına çatur çutur adam atmak, işe iade davaları şelale tabii ki...
- değişim, kurumsallaşma adına saçma saçma işe alımlar yapmak
- karısının memleketten akrabasına kolpadan bi pozisyon uydurup kallavi maaşa işe almak
- istifa edip giden birinin yerine bir üst maddede anılan kişinin kardeşini almak
şeklinde devam eder bu..
bahse konu şirket de kobi vs niteliğinde olmayıp, gayet kallavi rakamların döndüğü gavur ortaklı bir şirkettir.
kurumsallaşma çabaları başladığından beri çalışan lehine 1 tane bile müsbet hamle yapılmamıştır.
bazen değişicem dememek lazım, patron şirketiyken daha iyiydik amk!
genellikle görünüşte kurumsallaşan, gerçekte daha sert bir patron şirketi olmakla sonuçlanan operasyonu yapan şirketlerdir. genellikle şirketteki güç yapısını değiştirmek isteyen bir ortak tarafından kullanılan bir kisvedir "kurumsal olalım" talebi. habire patronla yemeğe çıkan bir danışman, üniversite hocası kılıklı da vardır yanında, o'nun gazları da çok olur. dolayısı ile ortaklar arasında kartların yeniden dağıtılması savaşının başlangıcına tekabül eder.
teoriyi kenara koyarsak, pratikte ise süreç vitrinde genellikle işleri profesyonellere devretme şeklinde gelişirken arka planda yönetici olacak profesyonelleri kukla, "benin adamım" yapmaya çalışmakla geçer patronlar açısından. yeni yönetimi, gm'yi "- benden habersiz olmayacak ama..." telkinleri ve üstü kapalı tehditlerle köpek etmeye çalışırlar. yeni yönetimdeki kişiler dandikse zaten baştan buna meyilli olur. dedim ya binbir maymunluktur. logo değişir, şirkette bir iki dekor falan değişir, sonuçta 3 kişiye giden mail 5 kişiye gitmeye, 2 adımda biten süreç 6 adımda bitememeye falan başlar. bu yapısal sorunlar büyüyüp bilanço karına yansımaya başlayınca da büyük ortak "- sikerim böyle kurumsallaşmayı, bu gm, gmy tayfası hep yiyici, bir bok da bilmiyorlar!" der ve kendisi ceo olur. kaset başa sarılır.
3 paralık giderin onayı hala patrona, genel müdüre giderken kurumsallık mı olur amk?
çalıştığım danışmanlık şirketinin hizmetlerinden birisi aile şirketlerine kurumsallık danışmanlığı olduğu için çokça inceleme fırsatı bulduğum durumdur. toplantılarda patron yokken bir sürü şikayet alırsınız ama toplantıya patron girdiğinde bir anda her şey yolunda ilerliyor olur. üzülüyorum valla böyle şirketlere. danışmana yavru köpek bakışı atabilirler anca. hayır haklarını aramaya gidebilecekleri bir yerde yok ki yavrucakların.
ne şehirli ne de köylü olmayı başarabilen insan gibidir. kurumsal şirketlerin casual/business kıyafet zorunluluğu, üç kelimeden birinin ingilizce söylenmesi, sürekli toplantı vb. saçmalıklarını alıp güzel taraflarını almazlar. gününde yatırılan güzel maaş, özel sağlık sigortası, sosyal imkanlar, şirket doktoru, şirket içi/dışı ücretsiz eğitimler nerde lan?
her hafta bi halta yaramayan toplantılar yapmak birbirine bey diye hitap etmek müşterilere ve misafirlere mizansen hazırlamak kurumsallık değil bi tiyatro oyunudur.