"akşam oldu şehrimde
*penceremde kuşlar göründü
*,
bir yaşlı hayal gözlerimde
*,
gözlerimi yaşlar bürüdü
*"
komünist olmak demeyelim de buna, öyle ya da böyle sistemi kabullenememek, karşı olmak, değişmesini istemek diyelim. merak etmeyin arkadaşım, kimse gerizekalı değil, önümüzdeki 10 yıl içinde de devrim olmayacak, biliyoruz. çok uzatacak değilim..
bu bir
tavırdır, tekrar ediyorum, tavır.
tavır, beklentiden beslenir mi? bir miktar.. 'günün birinde kapitalizmin açtığı yaralar sarılacak ve yeni yaralar olmayacak' denir özetle. nasıl mı? bilemiyoruz, ayrı tartışma konusu. on binlerce makale, tez, kitap yazıldı bu direnişin nasıl mümkün olacağı üzerine.
bu tavıra
düşman olmak ise şu damardan beslenir
*: (bkz:
konformizm)
bu hamasi çıkış, karşı duranların verdiği rahatsızlıkla da ilintili elbet. ne diyordu tolkien, bilim kurguya kaçış edebiyatı diyenler, sistemin gardiyanlarıdır. kendi gölgerinden korkan gardiyanlar. evet, ben kaçacağım, biz kaçacağız. nereye kadar uçabilirsek havada. kola içerek uçacağız hem de, adidas ayakkabılarla aşacağız guliano köprüsünü, nike tişörtlerimize terimizi sileceğiz. ama çocuk işçiler çalıştırmayan bir nike, israil'e silah teknolojisi için para vermeyen bir kola, futbola döktüğü onca parayı kısarak açlıktan ve hastalıktan ölen insanlara yardım eden bir adidas.
gerçekçi mi? belki değil. yine de 60-70'lerdeki heyecanını hala koruyabilenleri gördükçe imrenmiyor değilim. sistem karşıtlarıyla dalga geçmenin karşısına, fazla iddialı ve çocukça argümanlarla çıkmak da abestir. yani,
hayallerde yaşıyor bazı ibneler diyenlere karşı, "evet hayalciyiz, bizi hayallerimizle yalnız bırakın" gibi bir tavır takınmak makul gelmiyor. çocuksu bir hayalciliğe elverilmemesi gerekiyor, zira "çoluk çocuk" diye istifliyorlar bir kenara. situationist'lere yaptıkları gibi.
önemli bir sorun da, olabildiğince objektif ve evrensel bir bakış yakalayamamak. sistem karşıtlarıyla dalga geçenlerin çoğunlukla köşe yazısı cehaletiyle körüklendiğini söyleyebiliriz. aynı şey, çocukça dediğim sistem karşıtlığı için de geçerli. sistemin içinde ona karşı durmaya çalışırken, bunu sistemin "yapma" dediği şeyleri yaparak, sistemin olumladığı şeylerin tersini iddia ederek yapmaya çalışmak fiyasko ile sonuçlanıyor. zira, sistemin karşısına, yine sistemin tanımladığı bir olumlu-olumsuz kategorizasyonundan giderek geçmiş oluyorsunuz. yapılabilecek şey, başka türlü bir şey. direnişi başka bir yerde, başka şekillerde aramak. belki de arayarak bir ömür geçirmek. yetişkin bir hayalcilikle, ucuz karşıtlıklarla değil.
"hadi ordan" diyorsanız, birazcık okuyun, okutun. iktidar nedir, ne değildir, sistem nasıl işler, direniş ne demektir, öğrenmeye çalışın. gündüz aktan havailiğiyle, mehmet ali kışlalı tarzı "kapitalizm iyiydi de çevresi kötüydü" yaklaşımlarla bir yere varamazsınız. onu da bırakın, bıktırdınız artık kardeşim, yıldık be yahu. yok efendim adidas ayakkabıyla komünist dergi satmak, yok sistemin içindeyken karşı duramazsınız, yok kapitalizm direnişleri kendi içinde eritiyor, laf-ı güzaf.. daha neler var söylenecek de, dermanım kalmadı.
hasiktirmeyin, uzak durmayın.. tüketmeyin ki, siz de tükenmeyin, insanca yaşayın. insan sevdiğini tüketir mi?
(bkz:
neomodernizm/@wednesday)