merak ediyorum acaba başka ülkelerin göçmenleri de kendi aralarında sizin kadar şikayet ediyorlar mi durumlarından? neredeyse ömrünüz için süre belirleyip bunun garantisini isteyeceksiniz uk'ye geldiniz, onlar için çok kıymetlisiniz, kimse sizin yerinizi dolduramaz, yerli ingilizler size muhtaçlar diye. neyse belki olur da ben de yararlanırım bu faydadan :)

dersini çalısarak gelmiş ama hoca çalışmadığın yerden mi soracağım dedi? sen de olmaz mızıkçılık yapma hocam diyorsun :) hayat böyle bir şey işte. full of suprises. bazen güzel bazen de değil.

tam tahmin ettigim gibi fasizmin ateslendigi ulkelerden ilki olmustur tum bati ve batimsi ulkeler de bunun esiginde zaten.

bir ara uzun uzadiya vakit olunca yazarim bunun sebebini ama fasizm isteyen beyler neden az fasizm istiyorsunuz ki?
bir kere dokulmayana dokunulmaya baslaninca orada duracak mi saniyoursunuz?

madem 10 sene cok onemli kac gundur tartisip duruyorsunuz. 5 seneden almis olanlar da iptal edilsin tekrar degerlendirilsin?
belki it kopuk 5 sene icinde balina kapti? onlar da iptal olsun.
sonra vatandas olanlar da iptal edilsin tekrar bir 5 sene daha degerlendirilsin? neden olmasin ki?
bir baslamisken yasasi mahkesi de uydurulur.

uydurulmusu var zaten tarihte adina nürnberg yasaları diyorlar. yaparlar ne olur ki.
tek emin olamadigim ingilterenin got kadar ordusu ve polis gucu koseye sıkıştırmaya calistiklari insanlar patlayinca durdurmaya yetecek mi....

did boris johnson take a bribe to keep the war going in ukraine?

https://sonar21.com/…keep-the-war-going-in-ukraine/

boris johnson, ukrayna'da savaşı sürdürmek için rüşvet mi aldı?

ingiliz gazetesi the guardian'da yayınlanan bir makaleye göre, eski ingiltere başbakanı boris johnson, görevden ayrıldığı yıl, ukrayna'da savaşı sürdürmek için güçlü bir mali teşvike sahip birinden 1 milyon dolar aldı. the guardian'a göre:

ukrayna'ya giden gece trenine binerken, boris johnson'ın yanında her zamanki yardımcıları ve korumaları vardı; ayrıca kendisine 1 milyon sterlin veren adam da vardı.

johnson'ın, bir milletvekiline yapılan en büyük bağış olduğu düşünülen bu bağışı kabul etmesinin üzerinden bir yıldan az bir zaman geçmişti. bu bağış, birleşik krallık'ın en büyük ve en gizli siyasi bağışçılarından biri olan christopher harborne'dan gelmişti.

milyonlarca doları brexit'in finansmanına yardımcı olan harborne, ödemeyi johnson'ın başbakanlıktan istifa ettikten sonra kurduğu özel bir şirkete yaptı. şimdi sızdırılan dosyalar, görevde olduğu dönemden beri ukrayna'nın savunucusu olan johnson'a, eylül 2023'te üst düzey yetkililerle görüşmeler içeren iki günlük bir ziyarette hayırseverinin eşlik ettiğini gösteriyor.

dosyalar nedenini açıklamıyor. ne eski başbakan ne de destekçisi bunu açıklamıyor.

johnson'ın harborne ile olan karanlık bağlantılarını kanıtlayan belgeler, distributed denial of secrets tarafından hacklendi (yani çalındı) ve burada bulunabilir. belgelere göre, johnson ve harborne arasındaki ilişkinin oldukça köklü bir geçmişi var.

--------------------

https://sonar21.com/…ing-without-a-bride-and-groom/

donald trump, bugün gazze barış planı'nı imzalarken, bir sürü avrupalı, asyalı ve arap liderin ucuz koltuklarda oturup bu gösteriyi izlediği bir ortamda önemli siyasi görüntülere yol açtı. peki, çatışmanın iki tarafı da orada değilken kimin bir barış anlaşması imzalayabileceğini kim söyleyebilir? bu kötü bir şakadan daha fazlası... bu bir aldatmaca. cenaze orada olmasa bile, vefat edenler için cenaze töreni düzenlenmesini anlayabilirim, ancak bugün şarm el-şeyh'te gerçekleşenler, gelin veya damat olmadan gerçekleşen bir kraliyet düğününe benziyordu... hatta ikisi de video konferans yoluyla bile katılmayı tercih etmedi.

bibi'nin neden katılmadığını tahmin edebiliyorum... katılanların çoğu yakın zamanda filistin'i resmi olarak devlet olarak tanımıştı ve bibi, onlarla el sıkışırken çekilmiş hiçbir fotoğrafının olmasını istemedi. ibranice basına konuşan israilli yetkililer, asla bir filistin devleti olmayacağı konusunda ısrar etmeye devam ediyor.

------------

https://sonar21.com/…-thinking-of-western-zionists/

batılı siyonistlerin sanrısal düşünceleri hakkında daha fazlası

filistin'deki soykırım ve ukrayna'daki savaş söz konusu olduğunda donald trump'ın hayal dünyasında yaşayan tek kişi olduğunu düşünüyorsanız, bir kez daha düşünün. aşağıdaki alıntılar, hayatında finansal başarı elde etmiş ve en az bir lisansüstü derecesine sahip ateşli bir siyonist'e ait. bu adamın analizini okuyup özümsedikten sonra, paranın ve eğitimin jeopolitik olaylar hakkında yorum yapma yeterliliğini garanti etmediğini anlayacaksınız.

trump'ın, çatışan iki tarafı dışlayan gazze için şarm el-şeyh barış planı'nı imzalamasıyla başlayalım. siyonist bir tanıdığım şöyle yazmıştı:

bugün her şey değişti. mısır'da trump'ın arkasında, putin ve xi dışında dünyanın tüm kilit liderleri vardı. trump, kimsenin mümkün olduğunu düşünmediği bir şeyi başardı. bu süreçte iran'ı izole etti, ancak aynı derecede önemli olarak, dünyanın geri kalanı savaşları sona erdirmeye ve barış ve refah yaratmaya çalışırken putin'i izole etti.

bir an düşünün... keir starmer, emmanuel macron ve frederich mertz gibi soytarıları kilit liderler olarak mı görüyor? bu üçü bir araya gelince aç filistinlileri ekmek kuyruğuna çekemezdi. ne şi, ne putin ne de modi'nin bu maskaralığa katılmamış olması, bunun israil'in filistin halkına yönelik soykırım kampanyasını barışçıl bir şekilde sona erdirmek için ciddi bir çaba olmadığının altını çiziyor. törende, kendi ülkelerinde pek de popüler olmayan arap ve müslüman dalkavukların bulunması, abd'nin bölgedeki etkisinin genişlemek yerine azaldığını bir kez daha hatırlattı. suudi arabistan'dan muhammed bin selman uzak durma konusunda sağduyulu davrandı.

şarm el-şeyh'teki fotoğraf çekiminin putin'i yalnızlaştırdığına kendini inandırdıktan sonra, siyonist tanıdığım ukrayna'daki savaşa girdi;

putin şimdi savaşı bitirmek için çok daha fazla baskı altında olacak. aynı zamanda savaşı kazanamıyor ve tam da ciddi iş gücü sıkıntısı yaşandığı ve ekonominin daha da kötüleştiği bir dönemde binlerce kayıp daha veriyor. enerji tesislerine yönelik saldırılar gerçek bir etki yaratıyor ve bu saldırıların ve demiryollarına yönelik saldırıların devam etmesi, kış boyunca çok daha fazla ekonomik gerilemeye yol açacak.

insanlara ölmeleri için para ödemek işe yaramıyor. çok pahalı ve daha fazla insan kaçıyor. kış yaklaşıyor, bu yüzden savaş sezonu yakında sona eriyor ve ağaçlar artık insansız hava araçlarından korunma sağlamayacak. putin uzun süre devam etmeye çalışabilir, ancak ne kadar uzun süre devam ederse ekonomi ve enerji durumu o kadar kötüleşecek. putin, dünyanın ihtiyaç duyduğu ekonomik büyümeyi inşa etmek için birlikte çalışan orta doğu ve dünyanın diğer bölgelerinden o kadar izole olacak.

hayatımın bir dönemini kesinlikle geçirmek istediğim ülkedir.

hâlâ konunun sadece “aşırı sağ” ya da “sağcılar” meselesi olmadığını anlayamayanlar var. artık sıradan, apolitik insanlar bile yılda 1 milyona ulaşan göçmen sayısından rahatsız — asıl büyük oy kitlesi de bunlar. labour bu değişiklikleri “sağcıların gönlünü hoş tutmak” için değil, başka çaresi olmadığı için yapıyor. yapmazsa iktidarı kesinlikle kaybedecek; ardından gelecek bir reform uk ya da iyice radikalleşmiş muhafazakar parti hükümeti, şu an yapılan değişikliklerin çok daha sert versiyonlarını getirecek.

göçmenlere kucak açmak isteyen küçük sol grup zaten jeremy corbyn’in yeni partisine ya da yeşil parti’ye oy verecek. labour’un tek şansı artık ne sağcı ne solcu olan sessiz çoğunluğun oyunu almak. ancak bu saatten sonra bunu başarabilir mi bilmem. starmer’ın yapması gereken ekonomiyi sıradan vatandaşın doğrudan hissedeceği şekilde ciddi biçimde kısa zamanda düzeltmek, yasal ve yasadışı göçmen sayısını da yine insanların fark edeceği biçimde azaltmak ve fransa’dan gelen bot geçişlerini durdurmak. (evet, bu botlarla gelenlerin sayısı toplam göçmen sayısına göre düşük, ama yine de günde yaklaşık 1000 “kim olduğu belirsiz” kişinin sınırdan geçmesi insanları rahatsız ediyor.)

labour bunları başarırsa bir şansı olur; başaramazsa aşırı sağ bir hükümet gelir ve işte o zaman yandı gülüm keten helva.

edit: hala avrupa insan hakları mahkemesine güvenenler de var. alooooo, adamlar avrupa birliği’nden çıktı, mahkemesi ne? iktidar olmadan ülkeyi avrupa birliği’nden çıkaran adam şimdi anketlerde birinci parti’nin lideri. iktidara gelince ondan da çıkmayacağını mı sanıyorsunuz?

bedavadan başkalarının ülkesine çökmeye çalışanların ağlamalarına konu olmuş bol yağmurlu ülke.

ağlamalarının sebebi bir rahatsızlık ya da başka konular değil. hemen sınırsız oturum alıp başkalarının kaynaklarını sömüremedikleri için ağlıyorlar.

sen istiyor çocuğuna diploma, verecek 150 bin pound.

sadece ingiltere'de değil, avrupa'nın tamamında benzer bir göçmen karşıtı hava var. göçmen konusunu gerçekten başarıyla çözdüğüne inanılan almanya'da bile daha geçen gün 3 yıllık hızlı vatandaşlık süreci iptal edildi ki bu hak için 3 yıl içerisinde c1 seviyesinde almanca öğrenmeniz, çok iyi bir işte çalışmanız ve alman halkı için gönüllü hizmete katılmanız gibi bir çok zor kriter vardı. yani adam diyor ki, yerel dili çok iyi de bilsen, müthiş de entegre olsan, üstüne bana bedavaya hizmet de etsen ben yine de artık göçmen istemiyorum. bu 3 yıllık sürecin umuduyla almanya'ya gelenlerin de elinde patladı çünkü ortada kazanılmış bir hak yok.

aşırı sağcıların cirit attığı, tüm engellemelere rağmen sağ iktidarların yükselişte olduğu, halkın göçmenlerden bıktığı, ekonomik ve sosyal tüm problemleri göçmenlerin üstüne yıktığı bir sosyal ortamda avrupa'ya göç etmeyi düşünüyorsanız tüm bunları zaten göze almışsınız demektir. işin komik tarafı, bu yasaları ingiltere gibi zaten göçmen konusunda halihazırda ipin ucunun kaçtığı, şirketleri hintlilerle, şehirleri gettolarla dolu bir ülkenin daha yeni uygulamaya başlamış olması. adamlar hintlileri pakilerden, afrikalılardan yaşadıkları bunalmayı, kalifiye göçmenlere yüklemek gibi müthiş aptalca bir iş yapıyorlar maalesef.

debe entry'si sahibine üzüldüm ancak bir kere daha anladim ki türk insani vatandaslik mevzunu gercekten anlamiyor.
zannediyorlar ki bir ülke sececekler, o ülkeye gidip vatandaslik sartlarini yerine getirecekler ve vatandas olacaklar.
öyle bir dünya yok. bakin, sekil a.1, debe entrysi.

vatandaslik almak bir hak degildir arkadaslar. yani jus soli, jus sanguinis gibi hak edilerek alinan vatandasliklari bir kenara birakirsak, bir baska ülkeye gidip yerlestiniz diye vatandaslik hakkiniz olmuyor. siz, bütün her seyi kitabina uygun yapabilirsiniz ve vatandasliga basvurmak icin sartlariniz olgunlastiginda vatandasliga basvuru hakki kazanabilirsiniz ama kazandiginiz tüm haklar iste tam o noktada durur. siz, sadece vatandasliga basvuru hakki kazanabilirsiniz ama vatandaslik alacaginiz anlamina gelmez.
a'dan z'ye her seyi ama her seyi kitabina uygun yapmis olsaniz dahi vatandaslik vermek istemezlerse vatandaslik alamazsiniz. cünkü bu bir hak degil. vatandaslik yasalarinda siklikla -ebilir eki kullanilir. verilebilir, vazgecebilir, reddedebilir...
vatandaslik talep edilebilir bir hak degil, devletin takdirine bagli bir statüdür. egemenlik yetkisine dayanir. bir devlet, kime vatandaslik verecegine, hangi sartlarda verecegine kendisi karar verir.
belli sartlar var ama bir de yazili olmayan sartlar var yani. sartlari sagliyorsaniz, politik rüzgar yeni vatandasliklara müsaitse, memur o gün yatagin dogru tarafindan kalktiysa vatandaslik alirsiniz. yoksa ingiltere tam bugün "yok kimseye vatandaslik matandaslik, hadi sikter sikter bye bye" dese ve sizin vatandaslik evraklari iceride olsa bile kiciniza baka baka dönersiniz. neden? neden? evet, dogru bildiniz, cünkü vatandaslik bir hak degil amk.
baska bir ülkeye tasindiginizda hesap kitap yapiyorsunuz ya, o hesap kitabi yanlis yapiyorsunuz. bir seylere hakkiniz oldugunu zannederek yapiyorsunuz ama aslinda hakkiniz yok.

hala paragraf paragraf yasa yaziyorlar ahahha. trump yönetiminin sinir disilari, israil-gazze meselesi tüm o insan haklari paragraflari arasinda cereyan etmemis gibi. sanki yasa konunca, anlasmalar imzalaninca bir daha cignenemez, degistirilemez gibi. bu durumun dünyada esine rastlanmamis gibi. hukuktaki gri alanlar politikacilarin en cok nemalandigi yerler degilmis gibi.
ekonomik karsilik görürler en komigi. adamlar milyonlarca pound zarara ragmen brexit'e evet dediler. ayrica kore, türkiye ne yapacak? sen benim vatandasima nasil vatandaslik vermezsin diye ingiltere'ye ekonomik savas mi acacak? ne yazdiginizi okuyor musunuz siz? bence ne kendi yazdiginizi ne baskalarinin yazdigini okuyorsunuz cünkü "vatandasligi kapatiyorlarmis" diyen de yok. lafi kaba etinden anlamanin bir örnegi adeta.
vatandaslik yasalarinda uygulanmasina engel gördügünüz engeller aslinda engel degiller.
"politik rüzgar" kismini anlamak önemli. yoksa, orasi türkiye degil uk, falan diyip dünyanin gördügü en sömürgeci kralligin insan haklarina bagliligina biatla olmuyor öyle. orasi da amerika'ydi :) ama simdi amerikan demokrasisi oturmus, bu senenin haziran'indan beri vatandaslik verdikleri kisilerden bazi durumlarda vatandasligi almayi tartisiyorlar^* cünkü politik rüzgar su an trump yönünden esiyor.
yoksa, susere ya da baskasina bir garezim yok elbet ama durumu özellikle yeni göcecek kisiler anlamak zorunda. trust the process ile yeni ülkeye göcünce tökezleniyor. plan b her zaman olmak zorunda.

ne yazık ki batının medeniyet anlayışı da tam olarak işlerine geldiği şekildedir ve işlerine geldiği kadardır. konforlarını tehdit ettiğiniz anda, övündükleri medeniyet anlayışları bir anda değişir.

ayrıca dünyanın her yerinde popülist siyaset, böyle kendilerine zarar verecek konularda bile dengeyi tutturamayacak kadar aptalların elindedir. çünkü cahil çoğunluk kan ister, vur diyince öldürmek ister. aksiyonlarının sonuçlarını düşünemez; vereceği zararı kestirecek bilince sahip değildir. bir yıl sonrasını bile göremez, on yıl sonrasını ise hiç göremez.

şimdi de tüm ekonomik düşüşü, hatalarını, tembelliklerini, eksikliklerini hedef saptırıp vatandaşlık kuralları tartışmasına indirgediler. daha önce brexit’i savunan, ab’den çıkılırsa ekonominin düzeleceğini savunanlar da birebir aynı tiplerdi. sonuç ne oldu peki? daha kötü oldu. şimdi kamuoyu yoklamasında ciddi bir çoğunluk ab’den ayrılma kararından pişman olduklarını söylüyor.

bu dahice fikirlerin başını çeken nigel farage adlı aşırı sağcı kişi, şimdi de ingiltere’yi avrupa insan hakları sözleşmesinden çıkarmayı vaat eden biri. yaşam hakkı, işkence yasağı, adil yargılanma hakkı ve ayrımcılık yasağı gibi temel hukuki düzenlemeleri içeren bu sözleşmeyi kaldırarak, hukuki düzenlemeleri zayıflatmak ve hükümete daha fazla güç vermek istiyor. bakın daha geçenlerde kendince “kovulacaklar listesi” oluşturup, ayrıştırdığı ve hedef gösterdiği milletler arasında en altta hangi ülke var: görsel yalnız her ne hikmetse, eskiden sömürdükleri fakir ülkelerden gelenleri bu listeye koymak işine gelmemiş.

bu zihniyeti destekleyenlerin, bir ya da on yıl sonra kendi başına gelebilecekleri öngörme kapasitesine sahip olmadığı net. neyse, kendi düşen ağlamaz.

nigel farage, yani aşırı sağcı parti kesin geliyor arkadaşlar. muhafazakar parti ile çok rahat başa geçerler.
dışarıdan romantik romantik konuşmanın bir anlamı yok. biz göçmeniz ama devir değişiyor. içişleri bakanı pakistanlı. o kadın bile yeter boş beleş insanlar artık gelmesin diye açıklama yapıyor. yeni düzenleme tamamen bir nokta koymak üzerine. aşırı suistimal edilen bir sistem var ortada.
ankara anlaşması ile gelip ailesini getirmeyen var mı?
öğrenci olarak gelip yerleşmeyen kaç kişi var?
yerleştikten sonra annesini, ablasını, amcasını, dedesini nenesini getiren?
vize ile gelip geri dönmeyen?
kaçak gelip beleş devlet yardımıyla yaşayan kaç kişi var? ve asla çalışmaya niyeti olmayan göçmen? 2 milyon? 3 milyon?

biz geldikte elimizde çalışma izni vardı ve geldiğimizden beri çalışıyoruz. neden elin milyonlarca işe yaramaz göçmenine otel parası, ev parası verelim? üstüne üstlük hırsızlık, uyuşturucu, adam yaralama, şiddet.. hep var.

o yüzden romantizmi bırakın. tek çare; nigel farage!