ingiltere
Previous / Next (3) - Last Page (443)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

brexit yüzünden, çoğu ab vatandaşı olan tır şoförleri kendi ülkelerine döndü ve şu an ülkede ciddi bir tır şoförü eksikliği var.

bunun zararları nedir? tır şoförleri eksildikçe marketlerin rafları git gide boşalıyor - çünkü ülkeye mal girmiyor. geçtiğimizde günlerde, gaz, petrol stoğu da yakında etkilenecek diye haberler çıktı. millet iki gündür benzincilere hücum etti ve şu an bazı benzincilerde harbiden de stok kalmadı (anlayacağınız olay geçen seneki tuvalet kağıdı mevzusuna döndü)*

çözüm olarak ilk önce ülkedeki otobüs şoförlerini tırcılığa teşvik etmeyi çalıştılar (aynı ehliyeti kullanıyorlar diye*), fakat bu defa da bazı yerlerde otobüs şoförü açıklığı başladı.

şimdiyse; başka ülkelerden gelebilecek tır şoförlerine geçici olarak (yılbaşına kadar) vize vermeyi planlıyorlar.

uzun lafın kısası, tır sürmesini biliyorsanız, ingiltere'ye gelme gibi de bir planınız varsa, alın size fırsat. çok yakında açarlar kapıyı.

edit: haberin türkçesini de bırakayım.
163 favorites - -
son bir yıl içinde enflasyonun yüzde 3,2’den yüzde 7’ye yükselmesine karşı sendikaların kitlesel protestolara hazırlandığı ülke. toplamda 7 milyon işçiyi temsil eden sendikalar konfederasyonu tuc, 18 haziran için parlamento önünde düzenlenecek kitlesel eylem için çağrılara başlamış.

alım gücünün buralara oranla hayli yüksek olduğu bir ülkede enflasyon %7'ye çıktığı için milyonlarca insan ülkeyi yönetenlere tepki göstermek adına sokağa çıkacak. bizim ülkede enflasyon %150 falan olmasına rağmen hala anayasal bir hak olan prostesto için, 'akp'nin işine yarar mı?', 'gerekli mi?' tartışması yaşanıyor.

bizim ülke insanımız için öncelikli gerekli olan şey yurttaş olma bilinci. diğerleri sonrasında elbet olur.
100 favorites - -
elizabeth'in izini silmeye/değiştirmeye başlayan memleket. (kanunen böyle olmak zorunda)

geçenlerde öncelikle kraliyet simgesi değiştirildi.

ikinci elizabeth'in simgesi şu idi; görsel

simgedeki e elizabeth'i; ii ikinciyi (romen rakamıyla); r ise kraliçeyi (lâtince regina) temsil ediyor. (taç ise mâlum, kraliyeti simgeliyor)

üçüncü charles'ın simgesi ise şu; görsel

(yazışmalarda vesaire ise şu versiyonu kullanılacak görsel)

buradaki c charles'ı; iii üçüncüyü; r ise kralı (lâtince rex) simgeliyor. (taç yine kraliyet)

ha bu arada şöyle bir durum da var. örneğin bu charles'ın simgesinin iskoçya versiyonu şöyle; görsel

tepedeki taç göreceğiniz üzere değişti. bu iskoçya tâcı.

bu simge sadece yazışmalar değil ayrıca posta kutularında da kullanılıyor. yaklaşık 115 bin posta kutusunda da bu simgenin değişimi yapılacak.

bir posta kutusu örneği; görsel

başka bir konu da pul, mühür gibi şeyler.

1967 yılından itibaren kraliyet postası ikinci elizabeth silüeti bulunan posta pulları üretmekte idi. artık bu silüetin yerini de charles alacak.

mesela charles'ın 70. doğum günü için 2018 yılında çıkarılmış bir hatıra pulu bırakayım; görsel

sol üst köşedeki silüet değişecek artık. bu arada elizabeth'in anısına çıkarılan hatıra pullarına da şuradan ulaşabilirsiniz; link

royalmail

her neyse. diğer bir husus ise milli marş.

öncelikle belirteyim ki ingiltere'nin resmî bir marşı yok. fakat 'god save the king' 1700'lü yıllardan beri geleneksel olarak kullanılıyor. -yine de resmî olarak kabul edilmemiş-

birleşik krallık'ta kullanılan marş -marş derken marşın güftesinin bir kısmı-, monarşinin başının cinsiyetine göre değişiyor. eğer kraliçe başta ise 'god save the queen', kral başta ise 'god save the king'.

ilk kıtası şöyle (zaten sadece ilk kıta okunuyor.);

god save our gracious king,
long live our noble king,
god save the king!
send him victorious,
happy and glorious,
long to reign over us,
god save the king!

(king yerine queen koyarsanız eski marş)

gelelim başka bir konuya. para...

yaklaşık 60 yıldır kullanılan elizabeth resimli paralar charles resimlileri ile değiştirilecek. endişelenmeyin, hemencecik olacak bir şey değil bu.

mâlumunuz milyarlarca pound'dan bahsediyoruz. ayrıca sadece birleşik krallık'ta kullanılmıyor bu paralar. (belki pound olarak değil fakat bir biçimde başka ülkelerde de yer buluyor) ingiliz milletler cemiyeti'ne üye ülkelerin çoğunda bir şekilde kullanılabiliyor bu paralar.

dolaşımdaki paranın 80 milyar pound civarında olduğunu ve yaklaşık 4.5 milyar banknottan oluştuğunu düşünürsek pek de kolay olmayacağını anlayabiliriz. (bu arada 29 milyar madenî parayı da unutmayalım)

bu arada mevcut paraların değişimi de kraliçe 52'de tahta geldikten sonra 60'a kadar gerçekleşememiş. 1960'tan sonra ise öncelikle 1 pound'da daha sonra da diğer paralarda peyderpey yerini almış.

meselâ; avusturalya

yeni zelanda

bitmiyor, bitmiyor....

başka bir konu da kraliyet garantisi. kulağa saçma gelebilir fakat bazı şirketler (800 civarı) kraliyet garantili. yani aldığınız bir ürünün üstünde şu mührü görürseniz bu markanın prestijli bir marka olduğunu anlayabilirsiniz.

yani o marka kraliyet ailesine veya üst tabakaya ürün tedarik ediyor demek. (kraliyet ailesine ait değil fakat onlarla bağlantılı demek) hani bizde olur ya 'abi aynısını evimde kullanıyorum' geyiği. işte onun kraliyet versiyonu diyebiliriz.

royalwarrant

ve son olarak pasaport...

pasaportlar hâlâ geçerli fakat ön kapağın içinde yazan;

"her britannic majesty's secretary of state requests and requires in the name of her majesty all those whom it may concern to allow the bearer to pass freely without let or hindrance and to afford the bearer such assistance and protection as may be necessary."

bu yazı şuna dönecek;

"his britannic majesty's secretary of state requests and requires in the name of his majesty all those whom it may concern to allow the bearer to pass freely without let or hindrance and to afford the bearer such assistance and protection as may be necessary."

(bu yazı mevzusu -sanırım- 2020'ye kadar çıkan pasaportlarda vardı ve yenilerde yok.)

yazı şu;

görsel

velhasıl, bir ölümün ne kadar çok şeyi etkileyebileceğini bir kere daha görmüş oluyoruz. daha benim yazmadığım kim bilir kaç şey vardır. bunlar sadece benim bulabildiklerim.

son olarak kullandığım kaynakları da bırakayım;

royalmint

people

royal.uk

classic.fm

insider

bbc

wiki (pasaport için)

euronews

gov.uk (pasaportlar için)
https://cdn.eksisozluk.com/2022/9/28/c/c5cwzpxp.jpghttps://cdn.eksisozluk.com/2022/9/28/e/eu70aq9h.jpghttps://cdn.eksisozluk.com/2022/9/28/r/rs1webl5.jpghttps://cdn.eksisozluk.com/2022/9/28/0/00ocp0ep.jpghttps://cdn.eksisozluk.com/2022/9/28/t/tfph5yh4.jpghttps://cdn.eksisozluk.com/2022/9/28/u/uqzm5o84.jpghttps://cdn.eksisozluk.com/2022/9/28/t/trbs28eo.jpghttps://cdn.eksisozluk.com/2022/9/28/g/gr1dexbh.jpg
155 favorites - -
istanbul caddebostan'dan ve budapeşte'den kalkıp ingiltere'nin 175 bin nüfuslu taşra şehrine gidip, ondan sonra da, akşamları sokaklar boş, sosyalleşemiyorum, mekan beğenmiyorum diye şikayet eden yazar arkadaşları alıp türkiye'deki 175 bin kişilik bir şehre bırakmak lazım. mesela kilis, artvin, çankırı, bartın, ığdır.

bunların benzerleri de istanbul'dan kalkıp kentucky, oklahoma gibi eyaletlere gidip amerika'yı beğenmeyenler, baba parası ile türkiye'de krallar gibi yaşarken batı'da çalışmak zorunda kalıp, hayat zor diye ağlayanlar, dışarı çıktığında karnını fast food ile doyurup, tek bir düzgün restoranda yemek yemeyip, ülke mutfağını beğenmeyenler, 20-30 yıllık arkadaşlıklarını geride bırakıp yeni bir ülkeye gidip, çat pat ingilizcesiyle yeni dostluklar kuramayıp, batı'da insan ilişkileri berbat, arkadaşlıklar sahte diyenler.

elmalarla armutları karşılaştırmayı bırakın. istanbul'dan gittiyseniz karşılaştırdığım şehir ülkenin standartlarında istanbul'un dengi mi diye durup bir düşünün. ben bu yaşımda türkiye'de yeni arkadaşlıklar kurabiliyor muyum diye, türkiye'de karşıma çat pat türkçe konuşan bir suriyeli veya afgan çıksa onu kolaylıkla arkadaş çevreme katar mıyım diye kendinize bir sorun.
134 favorites - -
"bankacılık ne kadar da ilkel" lafını ingiltere'de yaşamaya başladığımda ben de söyledim. proof of addresskarın ağrısını geçtim, atm'lerde yapılan işlemlerden online ve mobil bankacılık işlemlerine kadar her şey bana gorbaçov sovyetlerde başkanken yapılmış gibi geliyordu.

daha sonra bu ülkeyi anlamaya başladım. aslında mesele şuydu: merkezi bir yönetim yok, serbest piyasanın allahı burasıydı ve haliyle ingiltere geri kalmamıştı, benim kullandığım kurumlar geri kalmıştı. hsbc geri kalmıştı.

oysa ki ingiltere fintechin kabesiydi.

çağımızın teknolojisi ile mi çalışmak istiyorsun? kişisel banka hesabı için monzo uygulamasını yüklüyorsun, kimliğinin fotoğrafını falan çekip dijital çağa uygun bir banka hesabına sahip oluyorsun. üstelik bu banka kickstarterda toplanan paralarla kurulmuş bir banka. kesmediyse revolut yüklüyorsun, aynı şekilde hesabını açıp kullanıyorsun ve bunda döviz hesabı v.s. de var.

yurtdışına para gönderip almak için lloydsun ilkel şubelerini kullanmak zorunda değilsin, azimo yüklüyorsun apple pay veya banka kartın ile paranı yolluyorsun.

iş mi yapacaksın? 13gbp'e şirketini kuruyorsun, şirketine banka hesabı mı lazım? tide uygulamasını yüklüyorsun. tide da bir banka, kurumsal bankacılık hizmeti veriyor. 13 sterline kurduğun şirketinin evraklarının fotoğrafını çekip şirket banka hesabını açıyorsun.

kredi kartı ile ödeme almak, iş yapmak, vergi ödemek için hiç bir yere başvuramana hiç bir fiziksel form ve hava parası ödemenize gerek yok(şirketinizi açık tutmak için ödeyeceğiniz 13 sterlin ve vergi beyannamesini verirken ödeyeceğiniz 10 sterlin'i ciddiye almıyorum).

size tavsiyem, ingiltere'de yaşamaya başladıktan sonra bir an önce türk kafasından kurtlmaya çalışmanız.

ingiltere'de türk gibi düşünmeyin, devleti ve kurumları türk devleti ve türk kurumları gibi düşünmeyin.

evet, merkezi bir "vatandaş yönetim sistemi" olmaması bazı ufak lükslerden sizi mahrum eder, bazı konforsuzlukları vardır ancak ingilterede özgürsünüz arkadaşlar. devlet her an ensenizde değildir, devlete verginizi verirsiniz ve devlet sizi rahat bırakır. ikametgah diye bir şey yok, devlet sizin nerede yaşadığınızın çetelesini tutmaz. nüfus cüzdanı da yok, sokakta gbt de yok. başkasının hakkına girmediğiniz sürece istediğinizi yapın, devlet hayatı düzenleme işine bakmıyor pek. belediyeler bakıyor olabilir ama olmayabilir de, başbakan belediyesine kadar kontrol etmiyor, concil tax falan bunlar hep belediyelerin bileceği işler, o belediyenin uygulamalarını beğenmiyorsanız başka bir yerde yaşayın.

keza sağlık hizmetleri de öyle. acil sağlık hizmeti türkiye'de çok yanlış anlaşılan bir şey, "yarına kadar beklemek istemiyorum doktor beni şimdi görsün" dediğiniz şey acil değil.

eğer siz acilde 7 saat nekleyebiliyorsanız işiniz zaten acil değildir. o urgent care hizmetidir, yani acil ama "ölüyorum, acil" düzeyinde olmayan aciliyet ve evet o acilde diğer "normal saatte gelmek istemiyorum" diyenlerle birlikte oturur 3-7 saat arası beklersiniz.

türkiye'de acillerdeki yığılma da bu sebeple oluyor.

gerçek bir acil durumunuz olduğunda ne oluyor? bir bekleme olmuyor. bir form doldurmanız gerekmiyor kalp krizinize müdahale edilsin diye, sizi doğrudan acile alıp müdahale ediyorlar. nereden mi biliyorum? başıma geldi de ondan.

hastanelerde vezne olmadığını da biliyor muydunuz? tedavinizi olup çıkıyorsunuz. yanınıza da kullanmanız gereken ilaçları bir poşette veriyorlar.

herneyse.

ingiltere'de türk gibi düşünmeyin. bizim sistemin de avantajları var, bence pandemide iyi sınav vermemizin temelinde itaatkar toplumun merkezi yönetiminin payı büyük. ingiltere'de adamlar bir filyasyon yapamadı gitti, hala maske takmak zorunlu olsun mu olmasın mı tartışması yürüyor.

pandemi gibi durumlar için totaliter türk devlet geleneğinin üstünlüğü bence kesin var ancak ingiltere'nin demokrasisi ve devlet geleneği size özgürlüğü sunar ve insan olmanın, birey olmanın tadını sonuna kadar yaşatır.

londra'da kız kulesi var mı? yok. haliyle oradayken kız kulesi manzarasında rakı balık yapma hayalleri kurmayın, hayalleriniz ve beklentileriniz ingiltere'nin size sunduğu şeylere göre olsun. yoksa çok üzülürsünüz.

türkiye'de alışmışız, her şey birilerinin tekelinde ve o tekelle boğuşuyoruz. o tekel lütfedip iyi iş yaparsa iyi oluyor, yapmazsa ağlayıp duruyoruz. ingiltere'de çok az şey tekel, her şeyin alternatifi var, hiç bir alternatifi de beğenmiyorsanız oturup o altarnatifi yaratmak için hiç kimseden icazet almanıza gerek yok.
341 favorites - -
rusya ve abd'den yediğimiz kazıklar sonucu bazı kesimler tarafından dostumuz ilan edilmiş ülke. gerçeklikle bir ilgisi olmadığı gibi romantik bir yaklaşım olmuş.

şu kesindir ki, ingiltere türkiye'nin dostu değildir. ama düşmanı da değildir. ingiltere tarihi boyunca çıkarlarının dostudur. balkanlarda rus yayılmacılığını engellemek için osmanlı ile ittifak yaparken ortadoğu'da osmanlıya karşı savaşmıştır.

şu anda kıbrıs'ın tanınması ile ilgili konuya da aynı bakış açısı ile bakmakta fayda var. bugün ingiltere çıkarlarımız tabii ki kesişmiş olabilir. tanıma gerçekleşirse olumlu olacaktır. ancak bundan ingiltere'nin zaten dostumuz olduğu, tarih boyunca ilişkimiz olduğu sonucu çıkmaz.

türkiye olarak, tüm meselelere çıkarlarımız doğrultusunda bakmak, ülkleri ebedi dost veya düşman olarak görmememiz gerekmektedir.

edit; debe
121 favorites - -
kendi vatandaslari bile muzeyi hirsiz olarak niteliyor, ama bizimkiler hala muze ovuyor.

https://x.com/moylato/status/1460509936157433856

british museum meme

yazarak aratip gorsellere bakin, toplu halde soyle vereyim.
https://cheezburger.com/…d-up-in-the-british-museum

reddit'de avrupalilarin tek savunamadigi konu bu muzenin hirsizligidir, cunku hem batidan hem dogudan calmis.
basta yunanlilar olmak uzere herkes konusu acilinca linc ediyor. hintli pakistanli herkes ates puskuruyor.

ustune bir de caldigi eserleri caldirip duruyor. muzedeki eserleri ebay'de satista gormusler.
https://www.bbc.com/news/articles/cpegg27g74do
her sene ayri bir skandal patliyor yani korumayi da beceremiyor.

ustteki yazar demis ki, heykellerin kafasini kesip satmisiz.
o is tam tersi, ingiltere konsolosu lahiti calamamis, kafasini kesip ulkesine goturmus seneler sonra iade aldik.
https://arkeofili.com/…eros-basi-ile-birlestirildi/

dusun adam diplomat haliyle heykel kafasi kesiyor, ailesi 100 sene geri vermek istemiyor.

edit: tektasakaldimyine link atti, adamlarin depoda adana'dan aldiklari plastik salgam sisesi bile varmis hahaha bu nasil stokculuk kardesim.
https://www.britishmuseum.org/…n/object/w_eph-me-46

neyse durumunda "bagislandi" yaziyor en azindan.

bu arada turkler yillarca korunmasiz olmasina ragmen hicbir tarihi esere dokunmamistir.
koskoca kapadokya eskiden halka acikti, amfitiyatrolarin falan basinda kimse yoktu, truva sehrini bile kazip kurcalamamisiz.
aydin'da ara guler komple tarihi sehir kesfetti halkin umrunda degil.
yani eserleri kirip dokenler zaten batili sozde arkeologlardi hep.

bizde en fazla mehmet hasan falan diye isim kazirlar ya da taslari insaatta kullanirlar.
o da zaten dunya gelenegi.

ayasofya icinde kazinmis viking yazisi var, pagan tapinaklarinin taslariyla da hristiyan eserleri yapmislar.
tas tarihi eser gibi algilanmiyor.
156 favorites - -
ingiltere hakkında bazı tarihi gerçekler
bir dahaki sefer ellerinizi yıkarken suyun sıcaklığı tam istediğiniz gibi değilse eskiden ingiltere'de bu işlerin nasıl yapıldığımı düşünün. 1500'lerde ingiltere'de işler şöyle yapılıyordu: insanların çoğu haziran da evleniyordu çünkü senelik banyolarını mayıs ayında yapıyorlar, haziran da hala çok kötü kokmuyorlardı. ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu. banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu. evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti. ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak ta bebekler aynı suda yıkanıyordu. bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü. ingilizce deki banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın (don't throw the baby out with the bath water) deyimi buradan gelmektedir. evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu. burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çatıda yaşıyordu. yağmur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu. ingilizce deki kedi-köpek yağıyor (it's raining cats and dogs) deyimi buradan gelmektedir. yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu. böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan ingiliz usulü yataklar buradan gelmektedir. zemin topraktı. sadece zenginlerin zemini topraktan başka bir şeyden yapılmıştı. toprak kadar fakir (dirt poor) tabiri buradan çıkmıştır. zenginlerin ahşaptan yapılmış zeminleri vardı. bunlar kışın ıslandığı zaman kayganlaşıyordu. bunu önlemek için yere saman (thresh) seriyorlardı. kış boyunca saman sermeye devam ediliyordu. bir zaman geliyordu ki kapı açılınca saman dışarıya taşıyordu. buna mani olmak üzere kapının altına bir tahta parçası konuyordu ki bunun adı "thresh hold" (saman tutan; türkçesi "eşik") idi. yemek pişirme işlemi her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir kazanın içinde yapılıyordu. her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler ilave ediliyordu. çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. akşam yahni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, gece boyunca soğuyan yemek ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu. bazen bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu. ?bezelye lapası sıcak, bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük (peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old) tekerlemesinin menşei budur. bazen domuz eti buluyorlar o zaman çok seviniyorlardı. eve ziyaretçi gelirse domuz etlerini asarak onlara gösteriş yapıyorlardı. birisinin eve domuz eti getirmesi zenginlik işaretiydi. bu etten küçük bir parça keserek misafirleriyle oturup paylaşıyorlardı. buna "yağ çiğnemek"(chew the fat) adı veriliyordu. parası olanlar kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabaklar alabiliyordu. asidi yüksek olan yiyecekler kurşunu çözerek yemeğe karışmasına sebep oluyor, böylece gıda zehirlenmelerine ve ölüme yol açıyordu. domatesler buna sık sık sebep olduğu için bunda sonraki yaklaşık 400 yıl boyunca domateslerin zehirli olduğu düşünülmüştü. çoğu insanın kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabakları yoktu. onun yerine tahta tabaklar kullanıyorlardı. çoğu zaman bu tabaklar bayat ekmekten yapılıyordu. ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullanılabiliyordu. bunlar hiçbir zaman yıkanmadığı için içinde kurtlar ve küfler oluşuyordu. kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanların ağızlarında "tabak ağzı" (trench mouth) denen hastalık ortaya çıkıyordu. ekmek itibara göre bölüşülüyordu. işçiler yanık olan alt kabuğu, aile orta kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı. bira ve viski içmek için kurşun kadehler kullanılıyordu. bu bileşim insanları bazen birkaç gün şuursuz vaziyette tutabiliyordu. yoldan geçen insanlar bunların öldüğünü sanıp defnetmek için hazırlık yapıyordu. bunlar birkaç gün süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor¸ aile etrafına toplanıp yiyip-içerek uyanıp uyanmayacağına bakıyordu. buna "uyanma" nöbeti deniyordu. ingiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar ölülerini gömecek yer bulamamaya başlamıştı. bunun için mezarları kazıp tabutları çıkarıyor, kemikleri bir "kemik evi"ne götürüyor ve mezarı yeniden kullanıyorlardı. tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü. böylece insanların diri diri gömüldüğü ortaya çıktı. buna çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışarıya taşıyarak bir çana bağladılar. bir kişi bütün geceboyu mezarlıkta oturup zili dinlerdi. buna mezarlık nöbeti "graveyard shift" denirdi.
bazıları zil sayesinde kurtulur ("saved by the bell") bazıları da "ölü zilci" (dead ringer) olurdu.
gerçekler bunlar.

not:
hadi ordan canımlı bu ilginc bilgilerle dolu ve buyuk ihtimalle abartı bigiler taşıyan nah şu entry tamamen bana ait değildir; tabi bu not dışında. kaynak anonimdir, maildir.
174 favorites - -
alisverislerinizde musteri memnuniyeti her zaman onceliklidir ve kurnazlik yapmazlar, henuz rastlamadim kendi adima.

bir kac ufak tecrubemi yazayim;

tesco: online siparisimdeki ekmeklerin ucretini almadi, son kullanma tarihi ertesi gunmus.

asda: sipariste gelen son kullanma tarihine iki gun kalmis meyvenin ucretini iade etti.

aldi: kasadan gecerken tamamen benim sakarligim sebebiyle jelatini azicik acilan cileklerden ucret almadilar.

tkmaxx: surada bahsetmisim #96068626

covid sonrasi ise market online alisverislerinde degisim yapilmayacagi, iadesi istenen urunun geri almaksizin iadesinin yapilacagini belirten mailler geldi.

hem asda hem tesco' nun online musterisiyim senelerdir. bazen istedigim urun yoksa muadil urun geliyor. muadil urunu teslim ederken de soruyorlar; istediginiz urun yoktu yerine bunu getirdik, almak ister misiniz diye.

covid sonrasi muadil urunleri istemiyorum dersem eger ucretini iade edecekler ama urun bende kalmaya devam edecek. yani ben x makarnasi yerine y makarnasi getirdiniz, bu markayi istemiyorum dersem, y makarnasindan ucret almayacaklar, ama ben y marka makarnayi yiyebilirim cunku bende kalacak.

bu sebeple artik muadil urun istemiyorum. uygulamanin suistimale ne kadar acik oldugu ortada olsa da musterisine ve halkina guvenen bir sistem var. iclerinde bundan fayda saglayan mutlaka vardir, insan her yerde insan.

bu uygulama cok kucuk bir ornek ama buyuk bir jest diye dusunuyorum. maddi cikarlarini degil insaninin sagligini ve guvenligini dusunen erdemli bir toplum var hukumetlere ragmen. bu da bana huzur veriyor.

debe editi:

1- entry neden debe' de?

ne bileyim abi, sabah sonmek bilmeyen kufurlu mesajlarinizdan anladim debe'de oldugunu (biraz saflik var uzerinize afiyet)

iyi dilekli mesajlar icin tesekkur ederim, diger mesajlari da karantina psikolojisine baglamak istiyorum her seye ragmen.
saglikla kalin.

2- bos slot bulamama ile ilgili mesajlar uzerine;

*covid oncesi: cok uzun zamandir tesco, asda, morrisons, ocado, waitrose online musterisiyim. storelara nadir gidiyorum, sorun yasamadim slot konusunda.

*covid sonrasi: mart ayinda ciddi problem oldu. degil slot bulmak, asda ve tesco'nun sitesine girebilmek icin bile siraya sokuyordu sistem. sonrasinda bir sekilde duzelttiler ve haftalik veya iki haftalik olmaz uzere slotlar acildi. su anda da eskiye nazaran daha rahat bulunuyor. gece 11' den sonra iki uc hafta sonrasina slot bulabiliyorum. derseniz ki bana yarin lazim, malesef artik cok zor ertesi gun icin. bazen son dakika iptal edenler oluyor, o zaman bulabiliyorsunuz bir iki gun sonrasina, denk gelmek lazim.

home delivery yoksa mutlaka click/collect'i de kontrol etmenizi tavsiye ederim.
76 favorites - -
katar kraliyet ailesinin bir mensubunun, kraliyet sarayının yanındaki yolda hız limitinin iki katıyla giderken bir vatandaşa çarparak öldürdüğü ve hapis cezası almadan kurtulabildiği ülke: https://www.standard.co.uk/…ace-london-b961324.html

hakim hapis cezasının iş hayatını olumsuz etkileyeceğine karar vermiş ve hapis cezasını ertelemiş(yani yatmayacak iki sene içinde hapislik suç işlemezse). ceza olarak 3 yıl ingilterede araba kullanamayacak ve 25 bin sterlin ceza ödeyecekmiş itibarına zeval gelmesin diye. 3200 sterlin de mahkeme masrafı çıkarmışlar. bu adam bu paraların fazlasını bir gecede nusr-et'te harcıyordur zaten.

daha önce de amerikalı elçilik çalışanının karısı birini öldürüp ingiltere'den kaçmıştı ve ingilizler hiç bir şey yapamadı.
(bkz: anne sacoolas)

çok güzel ülke, çok güzel bir kültür ama üstünde güneş batmayan imparatorluk dönemi geride kaldı.
78 favorites - -
Previous / Next (3) - Last Page (443)