"bankacılık ne kadar da ilkel" lafını ingiltere'de yaşamaya başladığımda ben de söyledim.
proof of addresskarın ağrısını geçtim, atm'lerde yapılan işlemlerden online ve mobil bankacılık işlemlerine kadar her şey bana gorbaçov sovyetlerde başkanken yapılmış gibi geliyordu.
daha sonra bu ülkeyi anlamaya başladım. aslında mesele şuydu: merkezi bir yönetim yok, serbest piyasanın allahı burasıydı ve haliyle ingiltere geri kalmamıştı, benim kullandığım kurumlar geri kalmıştı.
hsbc geri kalmıştı.
oysa ki ingiltere
fintechin kabesiydi.
çağımızın teknolojisi ile mi çalışmak istiyorsun? kişisel banka hesabı için
monzo uygulamasını yüklüyorsun, kimliğinin fotoğrafını falan çekip dijital çağa uygun bir banka hesabına sahip oluyorsun. üstelik bu banka
kickstarterda toplanan paralarla kurulmuş bir banka. kesmediyse
revolut yüklüyorsun, aynı şekilde hesabını açıp kullanıyorsun ve bunda döviz hesabı v.s. de var.
yurtdışına para gönderip almak için
lloydsun ilkel şubelerini kullanmak zorunda değilsin, azimo yüklüyorsun
apple pay veya banka kartın ile paranı yolluyorsun.
iş mi yapacaksın? 13gbp'e şirketini kuruyorsun, şirketine banka hesabı mı lazım?
tide uygulamasını yüklüyorsun. tide da bir banka, kurumsal bankacılık hizmeti veriyor. 13 sterline kurduğun şirketinin evraklarının fotoğrafını çekip şirket banka hesabını açıyorsun.
kredi kartı ile ödeme almak, iş yapmak, vergi ödemek için hiç bir yere başvuramana hiç bir fiziksel form ve hava parası ödemenize gerek yok(şirketinizi açık tutmak için ödeyeceğiniz 13 sterlin ve vergi beyannamesini verirken ödeyeceğiniz 10 sterlin'i ciddiye almıyorum).
size tavsiyem, ingiltere'de yaşamaya başladıktan sonra bir an önce türk kafasından kurtlmaya çalışmanız.
ingiltere'de türk gibi düşünmeyin, devleti ve kurumları türk devleti ve türk kurumları gibi düşünmeyin.
evet, merkezi bir "vatandaş yönetim sistemi" olmaması bazı ufak lükslerden sizi mahrum eder, bazı konforsuzlukları vardır ancak ingilterede özgürsünüz arkadaşlar. devlet her an ensenizde değildir, devlete verginizi verirsiniz ve devlet sizi rahat bırakır.
ikametgah diye bir şey yok, devlet sizin nerede yaşadığınızın çetelesini tutmaz. nüfus cüzdanı da yok, sokakta
gbt de yok. başkasının hakkına girmediğiniz sürece istediğinizi yapın, devlet hayatı düzenleme işine bakmıyor pek. belediyeler bakıyor olabilir ama olmayabilir de, başbakan belediyesine kadar kontrol etmiyor, concil tax falan bunlar hep belediyelerin bileceği işler, o belediyenin uygulamalarını beğenmiyorsanız başka bir yerde yaşayın.
keza sağlık hizmetleri de öyle. acil sağlık hizmeti türkiye'de çok yanlış anlaşılan bir şey, "yarına kadar beklemek istemiyorum doktor beni şimdi görsün" dediğiniz şey acil değil.
eğer siz acilde 7 saat nekleyebiliyorsanız işiniz zaten acil değildir. o
urgent care hizmetidir, yani acil ama "ölüyorum, acil" düzeyinde olmayan aciliyet ve evet o acilde diğer "normal saatte gelmek istemiyorum" diyenlerle birlikte oturur 3-7 saat arası beklersiniz.
türkiye'de acillerdeki yığılma da bu sebeple oluyor.
gerçek bir acil durumunuz olduğunda ne oluyor? bir bekleme olmuyor. bir form doldurmanız gerekmiyor kalp krizinize müdahale edilsin diye, sizi doğrudan acile alıp müdahale ediyorlar. nereden mi biliyorum? başıma geldi de ondan.
hastanelerde vezne olmadığını da biliyor muydunuz? tedavinizi olup çıkıyorsunuz. yanınıza da kullanmanız gereken ilaçları bir poşette veriyorlar.
herneyse.
ingiltere'de türk gibi düşünmeyin. bizim sistemin de avantajları var, bence pandemide iyi sınav vermemizin temelinde itaatkar toplumun merkezi yönetiminin payı büyük. ingiltere'de adamlar bir filyasyon yapamadı gitti, hala maske takmak zorunlu olsun mu olmasın mı tartışması yürüyor.
pandemi gibi durumlar için totaliter türk devlet geleneğinin üstünlüğü bence kesin var ancak ingiltere'nin demokrasisi ve devlet geleneği size özgürlüğü sunar ve insan olmanın, birey olmanın tadını sonuna kadar yaşatır.
londra'da kız kulesi var mı? yok. haliyle oradayken kız kulesi manzarasında rakı balık yapma hayalleri kurmayın, hayalleriniz ve beklentileriniz ingiltere'nin size sunduğu şeylere göre olsun. yoksa çok üzülürsünüz.
türkiye'de alışmışız, her şey birilerinin tekelinde ve o tekelle boğuşuyoruz. o tekel lütfedip iyi iş yaparsa iyi oluyor, yapmazsa ağlayıp duruyoruz. ingiltere'de çok az şey tekel, her şeyin alternatifi var, hiç bir alternatifi de beğenmiyorsanız oturup o altarnatifi yaratmak için hiç kimseden icazet almanıza gerek yok.