dahil olduğum gruptur sanırım.
burada "hadislere inanmamak"tan kasıt, "hadis diye bir şey yoktur, peygamber dinle ilgili laf etmemiştir" anlamında değil elbette. kuran ortada dururken, herhangi bir hadise başvurmanın gerekli olmadığı, kuran'ın kendi başına yeterli olduğu fikrinde olmak anlamında.
şu "din dışından gelen" meşhur sorgulamaya gelelim: kuran'da namazın nasıl kılındığı yazmıyormuş, o zaman neye dayanarak kılınırmış namaz.
bunun hadislerle bir ilgisi yok ki. buradaki konu,
sünnet.
peygamber nasıl kılıyorduysa öyle kılarsan, peygamberin yaşam tarzına (sünnetine) uygun davranmış olursun. kendi algıladığın alternatif bir biçimde "salat"a durursan (ki kuran'daki sözcük bu) ve kendi içinden gelen şekilde günde beş vakit allah'a inancını fiziksel bir ibadete çevirirsen, yani peygamberin nasıl kıldığından emin değilsen veya bu kılma tarzını tercih etmiyorsan, bu da inancın gereği tamamdır, problem yoktur.
yani kuran'da namazın nasıl kılınacağının yazmaması namaz kılmana engel değil.
öyle olduğunu düşünüyorsan bile, yanlış ifade ediyorsun:
sünnete inanmamak gibi bir laf üzerinden yürümelisin. buradaki konu
hadislere inanmamak değil.
bir de mantıken, zaten hadis olayını abartmak dinin kendisine ters: kaynağı ve tam metni tartışmalı bir takım insan kelamı ifadeleri de kuran'ın kendisi kadar ciddiye alacak olsan, kuran'ın değişmemiş biçimde aktarılıyor olmasının anlamı ne ki?