sadece
andrey platonov kitaplarını türkçe'ye çevirdiği için bile cennete gitmesi gereken kadındır. şaka bir yana, kendisi bence müthiş bir çevirmen. hatta çevirmenden çok daha fazlası; bir sanatçı, bir yazar. azılı bir hayranıyım. eline, diline ve aklına her daim duacıyım.
platonov'u ilk onun çevirisiyle tanıdım ve çok, belki de tanıdığım insanlardan bile daha çok sevdim. sonrasında okuduğum tüm platonov kitapları da yine onun elinden geçmişlerdi. sonra platonov - kaçınılmaz olarak - en sevdiğim yazar oldu; hoş, bence bu adamı okuyup da başucu yazarı yapmayacak az sayıda insan vardır. ve sonra rusça bilmediğime yanmaya başladım. çünkü artık platonov'un diline mi, yoksa günay çetao'nun ustalığına mı hayran olduğumu şaşırmaya başlamıştım. nihayetinde ikisini birbirinden bağımsız olarak düşünemez oldum. benim için platonov ve günay çetao tek bir bedene ve ruha dönüştü. böylece kendisini en sevdiğim çevirmen-yazar yaptım. kendimce. iyi ki var.
şurada da kendisinden ve platonov serüveninden birazcık bahsettiği bir röportajı var:
günay çetao kızılırmak