bir yengem, iki kardeşim.
ortanca amcamın karısı sibel yengem 75 kuruşluk kalemi 15 kuruşa almayı başarmış insandır. hiçbir şeyi etiket fiyatından almamıştır daha ama açık dükkan bulursa tabi, çünkü yengemi daha uzaktan gören esnaf hemen kapıdaki levhayı kapalıya çeviriyor, ışıkları söndürüp varsa müşteriyle birlikte kapının arkasına saklanıyor. illallah demişler. yengem bir iki "içeride olduğunu biliyorum aç kapıyı" gibisinden bağırıyor, sonra pes edip dönüyor, mecburen artık büyük marketlerden alışveriş yapıyor, çok büyük indirim almıyor oralarda ama alıyor gene birkaç lira. bunlar bi de kayseri'nin sayılı zenginlerinden, ihtiyar heyeti, eşrafı, ileri geleni, her bir şeyi.
kardeşim ise tekin acar gibi fiyatları sabit olup asla indirim yapmayan bir yerde bir indirim yaptırdı ki aklın durur. 155 lira tutan bir ruj ve fondöteni 115 liraya alıp bir de üstüne başka bir markanın hediyesi olan kocaman deri çantayı aldı. o kadar çok o kadar çok konuştu ki benim bile kafam skildi. zaten başka bir boyuta geçtim, dinlemedim artık, sadece bi ara "hasan boşver ben istemiyorum zaten artık, hadi gidelim" gibi birşeyler söylediğimi hatırlıyorum. kendime geldiğimde profilo'nun önünde sigara içiyorduk, elimde vera wang çantam, içinde shiseido ruj ve fondötenimle. "benden utandın mı abla" dedi "hayır" dedim. "seninle gurur duydum" dedim. küçükken bunu hep döverlerdi çünkü, ben de onu dövenleri dövmeye giderdim.
tevekkeli herif boşuna büyük bir bilgisayar firmasının satın alma müdürü olmamış.
işin sırrı satıcıyı bezdirip uyuşturmada saklı sanırım.