dünya bu kadar
Next (2) - Last Page (5)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

"bu hüznü siz de bilirsiniz.
anlat deseniz anlatamam.
enine boyuna yaşarım ancak."
3 favorites - -
hikaye içinde hikaye saklayan roman. hikayelerden oluşan roman. mahir ünsal eriş hikayeci çünkü, hep de hikaye yazmalı bana kalırsa. romanını da kendince yazmış, güzel yazmış. iç içe hikayelerle.

okudum dün bitirdim, memnun kaldım. siz de okuyun. öperim.
1 favorites - -
şöyle güneşli havada bir deniz kıyısında iki bardak çay içerken bir arkadaşla oturup sohbet ediyormuş gibi akıp gidiveren kitap. sanki arkadaş anlatıyor, sen dinliyorsun, sen anlatıyorsun o dinliyor gibi.

önce bunu sonra yalan yanlışı okuyup takılmadan kendi ismini söyleyebilene dondurma ısmarlıyorum, hadi bakalım
2 favorites - -
okumaya ilk başlamamda barış bıçakçı'nın herkes herkesle dostmuş gibi kitabının havasını fazlasıyla aldığım, ama ilerledikçe o kitaptan ayrılan mahir ünsal eriş romanı.
1 favorites - -
barış bıçakçı ile yakaladığım kaset gürültülü, sinek ilaçlama arabalı, lojman griliğine karşın çocukluğa dair hatırlanabilen pastel tondaki tüm anıları kelimelerle hislere dönüştüren yazarlar damarının bir diğer cevheri mahir ünsal eriş'in okumak için sabırsızlandığım son eseri.
geçmişinde kendini nerede güvende ve sıcak hissediyorsan seni tam da o anlara götürebilen kalemi güzel insanları sevelim.

ayrıca latife tekin ile olan fotoğrafını gördüm, sevdiğim iki yazar aynı karede. ne güzel.
4 favorites - -
daldan dala uctan uca ucuyor yaziyor anlatiyor mahir unsal eris. bu saatte izmit depremine rastlamasam belki de ilk geceden bitirecektim soluksuz, muthis.
0 favorites - -
karakterlerin zincirleme hikayeleri ile ayfer tunç'un yalan yanlış romanını anımsatan, vapur ya da metroda okuyorsanız, kolaylıkla sizi oranın atmosferinden koparıp, kendi içine çekebilecek akıcılıkta olan, tadında bırakılmış roman.
1 favorites - -
mahir ünsal eriş'in esas hikayeyi anlatmak için birbiriyle ucundan kıyısından ilintili onlarca karakterin küçük hikayelerini zemin olarak hazırladığı sürükleyici kitabı.okurken romandan ziyade giriş kısmında çok fazla emek harcanarak ustaca kurgulanmış bir hikaye kitabı tadı aldım.kafa dağıtmak için okumalık bir şeyler arayan varsa hiç düşünmesin buyursun.
0 favorites - -
mahir ünsal eriş kendisinden hiç haberi olmayan insanları öncelikle kitapların isimleri ile**cezbediyor. ilk roman denemesi olan dünya bu kadarda da aynı şey olmuş, kitabın ismi insanı çekiyor.
hikayeler arası hızlı geçişlerin olduğu farklı bir tarz olmuş ancak hikayeler biraz daha işlenseymiş daha hoş bir tad bırakabilirdi benim açımdan. romanda çok hoşuma gitmeyen bir nokta (belki de benim klasik sevmemden kaynaklıdır) 'ya herru ya merru' gibi sıradan kalıpların kullanımı, olmasaymış daha güzel olurmuş. bir de bazı yerlerde son zamanlarda sıkça kullanılan kalıplaşmış/ zorlama tasvirlere yer verilmeseymiş bayağı bayağı güzel bir kitap olurmuş. altı çizilen yerler ise şöyle; *

--- spoiler ---

çünkü aşk, gözünde büyütmekti. *

her hayat, birdenbire bambaşka yöne akmasını sağlayacak kırılma anları saklar *

kendini, doğar doğmaz özür dilemek zorunda kaldığı bir hayatın içinde bulmuş gibi ezgindi. *

lafı güneş' in bir türlü büyümemesine, yetişkin olmaktan kaçışına bağlarlardı. çünkü onlar büyümüşler, yetişkin olmuşlardı. işleri güçleri, arabaları, taksitleri, kredi kartları, tatil planları, emeklilik ödemeleri, çocuk yapma programları vardı. *

yazar aşağıda çok hayret ettiğim bir insan türünü güzel betimlemiş;

üniversitedeyken, çok sıkıcı bulduğu halde eksik kalmamak için okuduğu bazı kitaplarda böyle tipler olduğunu biliyordu. bunlari hiç geçmek bilmeyen bir iç sıkıntısıyla, en güzel anların bile tadını doya doya çıkaramaz, hayatta ölecek olmaktan başka hiçbir şeyin gerçek olmadığını sandıkları için bütün bu yaşadıklarımızın hava cıva olduğuna inanırlardı. hayattaki her şey, karşı konulamaz bir biçimde geçici olduğundan bundan başka hiçbir şeyi hakikat saymaz, kendilerini hiçbir şeye tam olarak veremezlerdi. bir insanın hayatında yapılacak onca şey, altına girilecek onca sorumluluk yokmuş gibi, durmadan tuhaf kitaplar okuyarak, herkesin anlayamayacağı filmler izleyerek bu huzursuzluklarını daha da aşılmaz hale getirmeyi severlerdi. her şeyi dener ama hiçbir şeyi beğenmezler, hiçbirinden hayattan bekledikleri tadı alamazlar, bu yüzden bir türlü sebat tmezlerdi. huzursuzluk illetinin bulaşıcı olduğunu bildikleri için de insanlara sokulmaktan kaçınır, onlarla çok yakın ilişkiler geliştirmekten heri dururlardı bu tipler. *

--- spoiler ---
5 favorites - -
karakterleri sırası geldikçe bir kağıda yazıp, diğerine geçtikçe aralarına bir ok çizsek, hikayeyi tamamlayan son karakteri de yazıp işaretlediğimizde noktaları birleştir oyunu gibi ortada oluşacak olan şekil sanırım bir çember olur ve işte aslında dünya tam o kadar.

ciddi ciddi çevremi aklımdan geçirdim okurken. belki de hiç tanışmadığım yan apartmandaki birinin nınısının nınısıyla tanışlığım var mıdır? ya da içlerinde beni olmasa bile akrabalarımdan birini tanıyan? belki de tam tersi. düşününce, işte bunlar hep facebook. hepimiz akraba çıkacağız haberimiz yok.

içeriğe gelirsek, sadece güneş'in hikayesi çeker miydi bizi? dünyada tek aşk acısı çeken oymuş gibi. turgut ve selim'e rağmen pek sanmıyorum. ama adam yani sayın eriş bizim sadece güneş'i anlatıp geçeceğimiz hikayeyi almış, busan'dan girmiş gölcük'ten çıkmış. bir yerden sonra sanırım ipin ucunu kaçırıp kim kimin nesidir çözemeyeceğim diyordum ama yeri geldikçe ya şu bizim falancanın şeysi değil mi tadında aktı gitti. ve o ne güzel anlatımdır yine. bir ilk romana göre en çok kendi tarzını korumasını sevdim. kitap boyunca hep birileri ya da bir şeyler aşırı tanıdık gelmedi mi size de? ilmek ilmek örülen öykünün sonunda bir beyaz hırka bulmadınız mı?
1 favorites - -
Next (2) - Last Page (5)