bu soruna çözüm sunan iki temel ekol bulunuyor:
bireycilik ve
kolektivizm. bir de bunlarıñ hangisini kullanacağımızı veya daha ötesini öñgören
evrensel hukuk dédiğimiz añlayış var.
hepsini tek tek açıklayayım.
bireycilik* ve ondan türeyen
liberal felsefeye
* göre hiçbir şekilde başkasınıñ masumiyeti pahasına hüküm vérilemez. daha geñel bir ifâdeyle:
kimse, başkaları için fedâ édilemez*.
bu yüzden bireyciliği kabul édersek, katil kişileriñ hiçbiri kesin olarak bulunamadığı sürece masum kişi suçlu bulunup mahkum olamaz, ceza alamaz. yani beşi de yargılama bitene kadar masum varsayılmalıdır.
tersine
kolektif felsefeye
* ve ondan türeyen
komünizme göre ise toplumuñ çıkarı bireyiñ üstündedir ve
bireyler, topluluk için feda edilmelidir*.
bu yüzden kolektivizmi kabul édersek, katil kişileriñ bulunamayacağını düşündüğüñüz ânda beş kişiniñ tümü suçlu ilân édilir ve ceza alır.
evrensel hukuk ve biñlerce yıllık hukuk geleneği, bu sorunu bireycilikten yana çözmüştür. çünkü evrensel hukuk, toplumdan öñce bireyleriñ haklarını savunan bir mekanizma olarak gelişmiştir (demokrasi ise toplumuñ haklarını gözetir).
nitekim eğer kolektif bakış açısıyla hareket edip béş kişiye ceza (özellikle géri dönülemez cezalar, örneğin idam cezası) vérdiğiñizde ancak soñradan başka kanıtlar ortaya çıkıp kimiñ masum olduğu bilindiğinde bu kéz masum bir kişiyi boşu boşuna cezalandırmış ve hakkını gasp étmiş olursuñuz (özellikle idam olmuşsa, eñ temel hak olan yaşam hakkını).
yine de hukuk bu konuya orta yol bir çözüm de sunmuştur. o da
işbirliği. yani bu kişiler arasında masumiyet üzerine bir rekabet doğurarak biriniñ (içlerinden veya herhangi biriniñ) diğerleri aleyhine kanıt bulması suretiyle
ödül vérmek.
yani hukuk sadece
ceza vérmek üzerine kurulu bir düzen olmayıp aynı zamanda
ödül vérmekle de işleyen bir şey hâlini almıştır. böylece
ödül avcıları (eñ çok da aralarındaki masum olan kişi) adaletiñ yérini bulmasınıñ ötesinde katilleriñ daha fazla cinayet veya suç işlemesini engellemeye yönelik bir baskı unsuru hâline gelir. pratik olarak buna
abdniñ hukuk sistemini örnek gösterebiliriz.
masum olan kişi, kendini aklayabilmek için katil olanlarıñ açığını arayarak sürekli onları hukuk kalıpları içinde tutabilir. hatta bu rekabet soñucu bu katiller masum kişiyi tehdit de edebilir ve böylece tehdit suçunu ortaya çıkaracak yeni olaylar soñucunda (örneğin ses kayıtları, yazışmalar, vb) katiller açığa çıkabilir.
daha geñel olarak bu sorunu
fedakârlık üzerinden değerlendirebiliriz. bu başlığıñ konusu ise bunuñ özel bir hâli olur. çünkü biz örneğin beşine de ceza vérirsek aslında katilleriñ ceza alması için, yani kolektif bir fayda için, masum bir kişiyi feda étmiş, yani bireysel haklarını gasp étmiş oluyoruz. olay, masumu feda edip etmeme üzerine bir soruna indirgenmiş (veya genişletilmiş?) olur.
bu konuyu biraz dramatize bir şekilde ifâde édersek, şunu söylemeden geçemeyeceğim. objektivizmiñ kurucusu ve liberalizmiñ savunucusu olan
ayn randıñ
atlas shrugged adlı romanında john galt karakteri şu sözü etmiştir:
---
spoiler ---
ı swear by my life and my love of it that ı will never live for the sake of another man, nor ask another man to live for mine.
çeviri: hiçbir kişi uğruna yaşamayacağıma ve kimseden benim uğruma yaşamasını istemeyeceğime yaşamım ve yaşam sevgim üzerine and içerim!
---
spoiler ---