mizah bu ülkede ikiye ayrıldı.
yukarıdan gelirse fıkra,
aşağıdan gelirse dava.
eğer bulabilirseniz size keyifli bir film bırakıyorum.
what to do in case of fire
görsel
mesela 2025 yılı “aile yılı” olarak belirlenip yalnızca nüfus politikalarına odaklanmak yerine, su kıtlığına karşı bir seferberlik başlatılsaydı da yönetim ve planlama, verimlilik, kentsel önlemler, toplumsal bilinçlendirme ve yenilikçi çözümler üzerine hep birlikte destek verseydik.
hafta sonu aktivitesi doğa sporu olan ve 1000 kişinin olduğu iddia edilen bir haberde, üç kuruş maaşa mahkum edilip, tek sosyallikleri ayda bir kez millet bahçesinde çay içmek olan insanların, sabah metrobüsle işe giderken ellerinde telefonla sırf kendi ülkelerinin vatandaşı olmadıkları için story paylaşamamanın üzüntüsünü “ne işleri varmış orada?” diye entry girerek tepkiye dönüştürenleri okudum az önce...
edit imla
zaman siler gibi olur her şeyi ama müzik silmez.
çünkü bazı melodiler sadece kulağında değil, kalbinde yankılanır.
link
bence tasarrufa, itibardan ya da sarayın bir günlük elektrik masraflarından kısarak başlamalısınız ama siz tabii ki daha iyisini bilirsiniz.
aslında alınan kararlar, sürecin tarafsız ve hukuka uygun işlediğini göstermekten ziyade, kamuoyuna bir imaj sunma çabası gibi görünüyor. kısacası, ikidir böyle bir karar çıkması bana biraz demokrasi şovu gibi gelmeye başladı.
kınadığın şeyler çoğu zaman zaten toplumda sık görülen durumlardır. dolayısıyla senin de hayatında benzer bir şeyin yaşanma ihtimali yüksektir. yaşanınca da, daha önce kınadığın için sana özellikle denk gelmiş gibi hissedersin.
bu siyasi yasak kararıyla birlikte, iktidarın kaybetme korkusu ve çaresizliği daha görünür hale gelmiş oldu.aynı zamanda erken seçim ya da normal seçim fark etmeksizin imamoğlu’nun kazanması kesinleşti.
giderayak yine bi şeyler istemiş.