başlığın tamamı: "bir günlüğüne başka birinin algoritması ile yaşamak" olacaktı, karakter yetmedi.
algoritma: içsel karar verme sistemi, düşünme biçimi, öncelik sıralaması, duygusal tepkiler vs.
şöyle ki : böyle bir imkânınız olsa kimin algoritması ile yaşamak isterdiniz? niçin?
ekleme: normalde sabırsızım. her şey hemen olsun isterim. ama o gün, ahmet'in algoritmasıyla yaşadım. sabah kahvemi içerken telefonuma bakmadım. dışarı çıkarken yürümeyi hızlandırmadım. metroda kitap okuyan bir kadının sayfa çevirme ritmine takıldım.
böyle bir değişiklik hayatımızda neleri etkilerdi?
mahalle kültürü canlıydı. çocuklar sokakta oynar, komşuluk ilişkileri güçlüydü. insanlar daha sade yaşar, iletişim daha doğaldı.internetin yaygın olmaması, yüz yüze iletişimi değerli kılıyordu.
sosyal medya yoktu. radyo ve televizyon vardı.
pop müzik altın çağını yaşadı.tarkan, sezen aksu, sertab erener gibi isimler zirvedeydi. çok sayıda kaliteli çizgi filmler vardı.
kısacası, kültürel çeşitliliğin ve toplumsal samimiyetin zirve yaptığı bir zaman dilimiydi. bugünün hızlı ve dijital dünyasında, o dönemin yavaşlığı ve sıcaklığı arıyor insan.
kadın güvercin mi her attığınızda geri gelsin?
ben, kendi kendime tartışıp genelde kaybeden ama yine de haklı çıkan biriyim.
ekleme: yeri gelmişken efsaneyi hatırlayalım :)
bağlantı
“dış görünüş her şeydir” iddiası, modern toplumun yüzeysel yönlerini yansıtan bir söylem. peki gerçeklik payı var mı? evet. ama “her şey” mi? hayır.
araştırmalar gösteriyor ki insanlar birini tanımadan önce saniyeler içinde dış görünüşe göre karar veriyor. bu, iş görüşmelerinden sosyal ilişkiler kurmaya kadar her yerde geçerli. sosyal medya, güzellik standartlarını parlatıp duruyor. filtreli hayatlar, estetik normlar, ideal beden takıntısı… hepsi dış görünüşü merkeze koyuyor.
ama gerçekten her şey mi? dış görünüş seni tanıtır, ama karakterin seni tutar. güzellik geçici, kişilik kalıcıdır. özellikle uzun vadeli ilişkilerde dış görünüş değil, değerler ve iletişim belirleyici olur.
dış görünüş bir kapıdır, ama içeri girmek için karakter gerekir. güzellik dikkat çeker, ama derinlik bağlar. bu yüzden denge şart: ne tamamen dış görünüşe tapmak, ne de onu yok saymak.
itiraf değil de uykum kaçtı. daha doğrusu uykumu aldım. akşam 21.00 gibi kanepede uzanırken uyuyakalmışım. bir uyandım saat 04.00.
sağa sola kıvrandım, uyuyamadım. biraz enty okuyayım bari.
internetsiz kalan kendiyle tanışır.
wi-fi çekmeyen yerde dostluk sınanır.
kendi kendine konuşan en dürüst cevabı alır.
ey eylül,
sessizce geldin, rüzgar gibi geçtin.
biraz hüzün, biraz umut bıraktın ardında.
sarı yapraklarınla hatırlattın: her son, yeni bir başlangıcın habercisi.
hoşça kal eylül.
bir dahaki gelişinde yine konuşuruz uzun uzun.
ama şimdi, yerini ekim’e bırakma vakti.
yeni umutlara, yeni başlangıçlara...
boşu boşuna yenilmiş trafik cezası yoktur. delinmiş olan hazineyi yamamak için kasten yazılmış trafik cezası vardır.
(bkz:
anlık güncel)
ocak–ağustos 2025’te kesilen cezalar 1,1 trilyon tl oldu.
bütçede yılın tamamı için öngörülen hedef: 245 milyar tl
8 ayda gerçekleşen: hedefin 4 katı
trafik cezaları hedefi 55,4 milyar tl iken, şimdiden 84 milyar tl kesildi.
yıl sonu projeksiyonu: 1,5 trilyon tl, yani hedefin 6 katı!
prof. dr. şenol babuşçu'dan alıntıdır.
“insanın en büyük yanılgısı, ertelediklerini bir gün mutlaka yapacağına inanmasıdır.”
prof. dr. engin geçtan