bir şeftali bin şeftali

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

ölümün tamamen bir son olmadığını, insana yeni şeylerde getirebileceğini gösteren ve insanı hüzünlendiren bir çocuk kitabı. her şeftali yediğim zaman aklıma şeftali çekirdeğinin neler düşündüğü aklıma gelecek sanırım.

--- spoiler ---

"tamamlanmış bir çekirdekle tamamlanmamış bir ağaç arasında ne fark olduğunu düşündüğümde, tamamlanmış çekirdeğin bir sona ulaştığını, şayet değişmezse çürüyeceğini, oysa tamamlanmamış bir ağacın harika bir geleceği olduğunu anladım."

--- spoiler ---
0 favorites - -
yazları ne zaman kocaman mis kokulu bir şeftali görsem yemeğe kıyamama nedenim olan öykü.

eminim eğer bahçıvan toplayamayacak olsa affeder ve çocuklara yeniden şeftalilerini sevgiyle sunardı küçük kadirşinas şeftali ağacı...
2 favorites - -
arabalar beş kuruşa ile birlikte ilk iki kitabımdan biriydi.

edebiyat tutkumun sabahattin ali ve samed behrengi gibi iki dev yazarla başlamış olması ne kadar güzelse, ikisinin de genç yaşlarında kafaları taşla ezilerek öldürülmüş olmaları o kadar acı.
1 favorites - -
herkesin faydalanması gereken arazilere sınır çekip; içindeki ağaca, meyveye, kurda, kuşa hükmedenlere karşı -kendi meşrebince ve gücü yettiğince- direnen şeftali ağacını anlatan muhteşem öykü.

aras nehri kıyısında, çok sevdiği toprağa karışan "ak kefenli ağır safevi" samed behrengi'nin bu kitabını, hem okuyun hem de büyük-küçük her tanıdığınıza armağan edin. ben giderim ama, buraya yazdıklarım daima kalır. okuyan herkese naçizane tavsiyem olsun..
4 favorites - -
"tam olgun bir çekirdek çıkmaza düşmüş gibidir, değişmediği takdirde çürüyecektir. ama henüz olgunlaşmamış bir ağacın önünde güzel bir gelecek vardır. aslında her şey her saniye değişiyor. bütün bu değişimler üst üste biriktiğinde ve belli bir seviyeye ulaştığında artık aynı şey değildir."

samed behrengi
bir şeftali bin şeftali
1 favorites - -
perşembe günü boş olan saatlerimde okulda okuduğum çocuk kitabı. çocuk bakış açısını kaybetmemek için sık sık böyle kitaplar okumaya çalışıyorum( pek sık olmuyor ama)

pazartesi günü pandemi sebebiyle çuvalladığımız kitapları tekrar raflara yerleştirdik üç hoca ve altı yedi öğrenci ile. ( iyi ki de yapmışız köy okulunda olduğumuz için fare sorunumuz var emek emek toparladığımız bir elin parmaklarını geçmeyen çuvallara konulmuş kitapları gözden çıkaramadık çuvaldan çıkarıp yine raflara koyduk.)
türkçe hocamız kısa anekdotlar paylaştı yerleştirirken. bu kitabı da küçük kara balıkla birlikte yadetti. küçük kara balığı okuduğumu söyleyince bunu da okuyun hocam acıklı ama hoş hikaye dedi. bunu evvelki senelerde kitaplık listesi yaparken türkçe öğretmeni ev arkadaşım da söylemişti.
sekizinci sınıflarda konular sınavlar bitince yapacak pek aktivite kalmadı( 7 saat dersimiz var birlikte) filmler izledik, zeka oyunları oynadık ve kitaplar gelince de kitap okuyup anlattık birbirimize. benim elimde körlük vardı( hala var bitmemeye and içmiş mübarek)
öğrencilere de gün içinde bitecek az sayfalı kitaplardan verdim. biri de buydu hatta dedim ki bu kitabı bugün sen oku bitir gel yarın da ben okuyayım. teneffüslerde okur bitiririm :) getirdi sağolsun okudum ve konuştuk üzerine.
başka bir öğrenci de dev şeftali diye bir kitap okumuş onu anlattı beğendim onu da. ( hatta bunun yazarı chalie'nin çikolata fabrikasının da yazarıymış- o filmi de birlikte izlemiştik)
kitabın konusu fakir bir köyde köy ağasının göz kamaştırıcı bir bahçesindeki şeftali ağacının etrafında geçiyor. vicdansız bir bahçıvan, inadından meyve vermeyen bir de küçük şeftali var. bu inatçı şeftalinin hayat hikayesini öğreniyoruz aslında. neden çiçeklerini döktüğünü neyin yasını tuttuğunu… ( bu kitabı okurken iki öğrencinin küstüğünü ve birkaç haftadır konuşmadıklarını öğrendim- ben derslerine bu yıl girmiyordum ama geçen senelerde benim rehberliğimdeydiler- konuştuk biri çok inatçı ne desem dinlemedi aynı şeftali gibi. şeftaliye hak verirken öğrencime hak veremedim bana ne barışmam diye tutturdu gözleri doldu gitmek istiyorum bırakın gideyim dedi gitti) biraz daha oturdum kitaba devam ettim ve oh aferin şeftaliye iyi bile yapıyor duruşundan hiç taviz verme dedim.
güzel ve acıklı kitap. şeker portakalını seven bunu da sever diye düşünüyorum :)
5 favorites - -
kitabın yazıldığı dönemin özelliklerini düşününce adil olmayan düzen hakkında oldukça sivri bir eleştiriye sahip. çocukların bunu 11 yaşından sonra okurlarsa daha net anlama ihtimalleri olduğunu düşünüyorum.

masalın ana düşüncesini günümüze uyarlarsak özde değişen bir ye yok.
1 favorites - -
8 yaşindaki oglum ile iki kez okuduk ve çok etkilendi. aylar sonra bugün ögretmeninin verdigi bir arastirma ödevinde şeftali nasil yetiştirilir şeklinde bir ödev yapmiş sonuna da "ee bir şeftali bin şeftali" diye yazmış. sorunca en sevdiğim kitap diyor. çok hoşuma gitti
2 favorites - -
--- spoiler ---

"birden bir genç kız çıkageldi kalabalık arasından." muhtemelen onun da kendisine vuracağını düşünmüştür esir asker. ama inanamaz ve ömür boyu kalbinde atacak bir insanlık umuduna kavuşur o anda: "bir şeftali uzattı bana ve uzaklaştı."

onca linç kalabalığı arasından bir kız çıkagelir, behrengi'nin "bir şeftali bin şeftali"sinden adeta, "bir"i uzatır, şeftaliyle birlikte o linçe içeriden, yüreğiyle, öyle ya da böyle eylemiyle direnir bir bakıma. değiştiremese bile o kitleyi, onlardan biri olmayı reddettiğini dünyaya böyle ilan eder.

o asker sağ kalabildiği için bize o şeftaliyi, adını bilmediği o kızı anlatır ve bu sadece "hatıra" olmakla kalmaz, bir "etik dersi"ne dönüşür.

--- spoiler ---

umur talu'nun 24 subat 2024 günü t24'de yayınlanmış yazısının başlıgı. kayda geçsin.
0 favorites - -
öğrencime hediye arayışındayken denk geldiğim okurken çocuk kitabı olarak satılmasına anlam veremediğim bir kitap.

--- spoiler ---

uyudum ki ilkbahar geldiğinde güçlenmiş, toprağın üzerine çıkıp mehmet ve ali için meyvelerle dolu bir ağaç olmaya hazırlanmış şekilde uyanayım. güzel, utangaç kızlar gibi pespembe yanaklı, kocaman sulu şeftalilerle dolu bir ağaç.

kış boyunca gördüğüm düşleri pek hatırlamıyorum. yalnız bir keresinde, düşümde büyük bir ağaç olduğunu gördüm. mehmet ve ali üzerime tırmanıp dallarımı silkelediler, yarı çıplak köy çocuklarının hepsi çevreme toplandı, şeftalileri havalara atıp keyifle yediler. ağızlarından akan sular çıplak göğüslerini, karınlarını ve göbeklerini ıslatıyordu. saçkıran olup kelleşmiş bir çocuk “mehmet yedigimiz şeyin adını söylemedin bize” diyordu. “ne de olsa eve gittiğimde neneme ne yedigimi söylemek isterim. bir sürü yedim, ama öyle güzel ki daha doyamadım, bir o kadar daha yiyebilirim. eminim o zaman bile doymayacağım!

çırılçıplak iki küçük çocuk vardı. burunlarının ağızlarının ve bacak aralarının çevresinde sinek göbekleri toplanmıştı. ufaklıklar, toplayıp ısırdıkları her koca şeftali için çığlıklar atıyorlardı. bu, benim düşlerimden biriydi.

--- spoiler ---

alıntı yaptığım yerde de çok net bir şekilde görülen kitabın genelinde de sıkça hissedilen bir cinsiyet rolü problemi olduğunu düşünüyorum.

şeftali, kitabın başından beri dişi özellikleri hissettirilen, dişilliği ifade edilen, yeri geldiğinde kızım, annem diye işaret edilen bir yerdeyken kitabın çoğu yerinde oğlan çocuklarına lezzetini göstermeye, kendini beğendirmeye, tükense de karşısındakine haz veremeye odaklı bir bakış açısıyla sunuluyor. burada dişi; bedeni tüketilen, haz veren ve pasif gösterilirken erkek haz alan ve tüketen taraf olarak gösteriliyor. bu çok masumane yorumlanacak bir nokta değil. ve anlatım şekli, seçilen sözcükler de masumane yorumlanabilecek şeyler değil.

kitapta bazı yerleri çok beğensem de altını çizsem de, bu kitap çocukların okuması için tehlikeli olarak nitelendireceğim bir dilde yazılmış. saf bir kalple şeftalinin yolculuğunu okuyorum hissinin yerini cinsel çağrışımlar yapan bir çocuk kitabı okuyorum hissi aldı kitabın ortasında.

çocuğuma okutur muyum?
hayır.
öğrencilerime okutur muyum?
hayır.
0 favorites - -