çocukluğumda travmatik anlar yaşamamın sebebidir.
ayrıca benim için beyaz peynir değil bakkal peyniridir. modlar göreve! lütfen bu başlığı bakkal peyniri başlığına taşıyın kerttirtmeyin beşiğinizi! bu arada şımarık bir diktatör olsam ilk işim herkese bu peynire bakkal peyniri dedirtmek. demeyenleri de plekumatlarıma yakalatmak.
gelelim sebebine...
ebeveynlerim anadoludan istanbul'a gelmiş. sağolsun dayım da istanbul'da bir kardeşim var diyerek her yıl kamyonla erzak yollardı. tabi bu erzakların içinde bidon bidon beyaz peynir de olurdu. evimizde her zaman bu peynir tüketilirdi. bir gün ne olduysa bakkal peyniri geldi sofraya. yaşım 5 falan. ananın avradının söküğünü dikiyim o nasıl lezzet! çarpıldım, tutuldum. bu duyguyu bir edebiyat aşığı şair yakalasa öyle cümleler kurar ki paranın damına konar. takip eden günlerde hep o peynirden istedim fakat "köyden gelmiş işte mis gibi. para verip peynir mi alalım? hem onların içine ne koydukları belli değil" gibi laflarla durduruldum. 5 yaşında olduğum için ekonomik özgürlüğüm de yok. assittiiir bak şimdi aklıma geldi ulan bayramlarda kapı kapı gezip harçlık toplardım neden tüm parayı peynire basmak aklıma gelmedi hiç? bu da benim mallığım olsun.
neyse böyle diye diye beni bu peynirden uzaklaştırdılar. anneme babama ağlardım bakkal peyniri alın diye ama almazlardı. yoksulluk içinde de değildik şükür olsun ama almazlardı. sonra yıllar içinde köyden gelen her şeye uyuz olmaya başladım. en kral bal, tereyağ, kaymak, salça, üzüm aklınıza ne gelirse hepsi evde vardı ama ağzıma sürmezdim. hazır olan her şey bana daha lezzetli gelirdi. hâlâ da öyle.
kaç yaşına geldim hâlâ aynıyım. annem bazen peynir çıkarır ağzıma sürmem.
hatta sağda solda eski bir bakkal görürsem hemen oradan peynir alırım. yaşlı amca şeffaf naylonla güzelce kaplayıp o eski kağıtlara sararsa değmeyin keyfime.
çok yaşa bakkal peyniri!
siktir git köy peyniri!