sosyolojik açıdan incelenmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken film.
belgin'in filmi. konservatuarın piyano bölümünü birincilikle kazanan, hayatındaki eksik baba figürünü, baba sevgisini bulabilmek için savrulan, babası yaşındaki bir adama sevdalanan, aynı adam tarafından defalarca şiddet gören, bıçaklanan, üzerine kezzap dökülen ve öldürülen, kadın cinayetine kurban giden
bergen 'in filmi.
düşünün ki; bir adam, bir kadını bir eğlence mekanının sahnesinde görüyor, ona aşık oluyor, defalarca oraya geliyor, kadının kendisini sevmesi, aşık olması için kırk takla atıyor, sonunda kadını kendine aşık ediyor ve sahte bir nikahla güya evinin ( zindanının, hapishanesinin ) kraliçesi yapıyor.
toplumumuzda buna benzer örnekler çoktur, kadın öğretmendir, erkek işsizdir, kadın doktordur, erkek memurdur, kadın zengindir, erkek fakirdir, kadın fakirdir, erkek zengindir, kadın açıktır, erkek kapali bir hanım istiyordur, kadın kapalıdır, erkek açılıp saçılmasını ister, vesaire vesaire..
yani demem o ki, birçok erkek aşık olduğu hayran olduğu, yuva kurmak istediği kadını, bulduğu gibi, o aşık olduğu anda ki gibi, o haliyle değil de, değiştirerek, dönüştürerek, kendi kalıbı içine sokarak, onunla evlenmek ister, ya da evlendikten sonra değişmesini ister.
bergen'in kocası halis, ta en baştan bu kadının mesleği, alışkanlıkları, tavrı tarzı bize ters deseydi ya !!!!!! o kadının hayatına hiç girmeseydi ya!!!!!!
adam röportajda her fırsatta: "bize ters" sahneye çıkamaz, şarkı söyleyemez, ağzı bozuktu, çok alkol alıyordu deyip duruyor, madem böyleydi, madem size tersti! ne diye kadınla evlendin, niye kadının hayatını mahvettin be adam !!!
onca işkence, onca dayak, onca acı, ameliyatlar ve daha 30 yaşında sonlanan bir ömür, cidden cok acı:(
"kuş, denginle uç" derler, kadın olsun erkek olsun, insan, olduğu gibi kabul edebileceği bir insanla yola çıkmalı. yolda; kolunu, kanadını kıracağı ile değil!!!
kadınlar gününüz kutlu olsun. sevgi dolu yarınlara....