daha once bu konunun adimlarini filan epeyce ayrintili bir sekilde anlatmistim ve simdi sira olayi kisisellestirip su anda yasadigim macerayi anlatmaya geldi. daha once "amerika'da yasami" anlatan youtube kanali yapmam konusunda bazi teklifler gelmisti ama boyle bir projenin altindan kalkabilme ihtimalim olmadigi icin reddetmistim. simdi de her zamanki gibi yaziyla yetinecegiz (sakin ola ki "ulan sanki yazi isini cok iyi beceriyorsun da; her yazdigin yazi gramer ve imla hatalariyla dolu" dediginizi duymadim sanmayin).
hersey gecen ay isten
evden calisma izni almamla basladi. bundan sonra "madem evden calisabilecegim ve ise gitmeme gerek yok, o zaman neden sehre 2-3 saat mesafede bir ciftlik evi ve biraz arazi almiyorum ki" diye heveslendim ve bu olaya sazan gibi atladim. ilk isimiz internetten bir
emlakci bulmak oldu. sunu soyleyeyim, abd'de daha once 5 farkli eyalette defalarca ev aramisligim var ve su andaki emlakcim gibisini ne gordum ne duydum. reklam olmasin diye ismini soylemeyeyim ama ne dedigimi yazinin ilerleyen kisimlarinda daha iyi anlayacaksiniz. tek soyleyecegim, bu kadin kazandigi ve kazanacagi paranin her kurusunu hakediyor. amin.
ha bu arada madem bu entry'de ciftlik evi bakiyoruz, ona uygun muzigi de ekleyeyim de video olmadiysa bari muzik olsun, degil mi?
https://goo.gl/g6q3nxportland'da evlerin peynir ekmek gibi sattigini ve bir cok evin satisa ciktiktan saatler sonra kapildigini zaten haberlerde gormustuk ama portland'dan arabayla 2-3 saat uzaktaki ufak bir koydeki ciftlik evlerinin de ayni sekilde kapildigini bilmiyorduk. internetten gormek istedigimiz 8 ev belirledik ve emlakciya e-mail olarak attik. ertesi gun evlerin 5 tanesinin satisa cikar cikmaz havada kapildigini ve sadece 3 ev gorebilecegimizi soyledi. biz de arabaya atladik ve bu evlere bakmak icin yukardaki muziklerin esliginde koye gittik.
ilk baktigimiz ev irmak kenarinda cift katli bir evdi. evin oldugu muhite yaklastigimizda ortam cok sessizdi ve sessizligi evin karsisindaki irmagin akisiyla mustakbel komsumuzun horozlarinin otusu kesiyordu. evin 2-3 akre (bir akre bir futbol sahasi kadarmis) ufak bir arazisi vardi ve biz de zaten daha buyugune bakmamiz zor oldugu icin bu boyutta bir arazi ariyorduk. ev 1962'de insa edilmis ve evin sahibi eskiden eve yapisik olan garaji bir sekilde oyun odasina cevirmis ve evin disina ayrica ahsaptan bir garaj dikmis. bir de bolgedeki cogu evin arazisinde evden farkli bir yerde
su sekilde bir ahir oluyor. ilginctir ki cogu ciftlik evinde ahirin buyuklugu evin 2-3 kati kadar oluyor. oyle ki sanki siz ahiri satin almissiniz ev de yaninda bonus olarak gelmis gibi duruyor.
yukarda bahsettigim ev cift katli ama katlarin biri yerin uzerinde biri de yerin altinda. ev tamamen ahsaptan yapilmaydi ve sekil olarak klasik bir amerikan evine benziyordu. evin etrafindaki arazide 4-5 tane yasli agac vardi ama genel olarak cimden baska bir sey yoktu. biz evi gezerken emlakci bize kirk yil dusunsek aklimiza gelmeyecek meselelerden bahsediyordu. ornegin evin icine girince soyle bir etrafa bakti ve yerdeki elektrikli merkezi isitma sistemini gorunce kapagini acip icine bakti. sonra isitma sisteminin markasini soyledi ve "ilginc, bu marka 1960 ve 70'lerde cok populerdi ama 80'lerden sonra piyasadan silinip gitmisti. sanirim bu ev yapildigindan beri ayni isitma sistemini kullaniyorlar ve bu marka su anda cok enerji harcamasiyla biliniyor" dedi. biz kirk yil dusunsek evin isitma sisteminin marka ve modeline bakmak aklimiza gelmezdi. hatta daha once cesitli eyalet ve sehirlerde ev bakarken de hicbir emlakci bu konuda bize bu sekilde ayrintili bilgi vermemisti.
birazdan eskiden garaj olan ama simdi oyun odasi olan yere geldigimizde sigorta salterini gosterdi ve yine "bu salterler 1985'te geri cagrilmisti, ev sahibi neden yenilememis anlamadim. eger bu evi alirsaniz bunu yenilettirin ama bu 1-2 bin dolara maglolabilir" dedi. kadin resmen ev odevini yapmisti. sonra kadincagiz garajdan bir merdiven buldu ve evin catisini inceledi ve "catilardan pek anlamiyorum ama kuf gorursem tanirim" dedi ve catida hic kuf olmadigini soyledi. evin altini ustune getirdik. normalde abd'de emlakciyla ev bakarken her evde standart 15-20 dakika gecirilir ama bu evde 1 saat 10 dakika gecirdik ve kadin evin her turlu kusurunu saydi. aslinda evi ilk gordugumuzde "bu evi almaliyiz" diyorduk ama evden ciktigimizda kadin resmen gozumuzu korkuttu. biz de "baska evlere bakalim madem" dedik.
bir sonraki ev sehrin biraz daha icindeydi ve tek katli ahsap tipik bir amerikan eviydi. kadinin anlattiklarina gore evin sahibi mutfagi, banyolari filan yenilemisti ve ev disardan ciftlik evine benzese de icerde modern bir icerige sahipti. burada emlakci onceden tahmin edemeyecegimiz bir baska ilginc bir harekete imza atti. bize birseyler anlatirken birden bire sessizlesti ve bize de eliyle "bir dakika" isareti yapti. daha sonra "sesi duydunuz mu?" dedi. biz de dikkat etmedigimiz icin "hayir" dedik. kadin "biraz daha bekleyin" dedi ve 40-50 saniye sonra bu kez dikkat kesildigimiz icin sesi duyduk. evin onunden araba gecmisti. kadin "disardan araba sesi gelmesi sizi rahatsiz eder mi?" dediginde kiz arkadasimla birbirimize baktik cunku o sesi o soyleyene kadar farketmemistik bile.
o gun ucuncu ve son bir eve daha baktik ve yine ciftlik evleri konusunda ne kadar bilgisiz oldugumuzu ogrendik. kadin bir yandan ev gosterirken bir yandan da daha once hic dusunmedigimiz ayrintilar uzerinden bize ders veriyor gibiydi. baktigimiz ucuncu evin duvarlarindaki ucak resimlerine ve ucak temali suslemelere bakilacak olursak evin sahibi pilot veya ucaklarla alakali bir meslek sahibiydi. bu eve gelmeden once uydu fotograflarina bakmistim ve ilginc bir sey dikkatimi cekmisti. evin komsularinin arazileri agaclarla dolu ve yemyesilken adamin arazisi sanki adam 1 yildir banyo yapmiyor ve cunup geziyormuscasina corakti ve tek bir agac bile yoktu. bu yuzden bu eve gelir gelmez daha iceri bakmadan evin etrafindan dolasip bahcesine bakmayi istiyordum. bahceye gelince soyle bir baktim ve corak araziyi gordum. kafamda "ben burayi agaclarla donatirim ha" diye dusunurken emlakci kafamdan gecenleri okumus olacak ki "buraya bir civi bile cakamazsin" mealinde bir cumle soyledi.
ben icimden "hayda!" derken kadin parmaklariyla yukariyi gosterdi. ben de "
yukarda allah var mi diyor acaba" diye yukari baktim ve yukardan buyuk buyuk kablolar geciyor. meger sehrin elektrik hatti buradan gectigi icin bu hattin altina yangin cikmasin diye ahsap bina kurmak yasak oldugu gibi agac dikmek de yasakmis. bak bunu bilmiyorduk ve kadin bize soylemese belki o evi alip kucuk emrah gibi ortada kalacaktik.
bir hafta sonra yeniden emlakcimizla bulustuk ve yeniden bakmak istedigimiz 7 evin 4 tanesinin coktan satildigini ogrendik. bakacagimiz ilk eve geldigimizde sehirden epeyce uzaklasip kus ucmaz kervan gecmez bir yere varmistik. bak su anda oyle buyuk bir sehirde yasadigim filan sanilmasin. mesela su anda yasadigim yer 2 bin nufuslu bir orman koyu ama buradaki evler en azindan bir yol uzerine boncuk gibi dizilmis ve evler arasinda 10-15 metre mesafe var. bunun aksine yukarda bahsettigim eve en yakin komsu 200-300 metre otede, yani en yakindaki komsularimin nerede oldugunu gormek icin uydu fotograflarina bakmam gerekecek. su anki evimde "lanet olasi komsu, gel barbeku yaptim" diye bagirsan adam 10 saniye sonra kapinda biter ama o evde desibel rekoru kirsan kimse farkina bile varmaz. emlakcinin anlattigina gore orada yasayan az sayida insan havanin acik oldugu hemen hemen her gece gokyuzune bakinca ciplak gozle gorulebilecek ne kadar yildiz varsa hepsini goruyormus.
bu evin arazisinde yine dev bir ahir vardi ve bu ahirlari insanlarin nasil kullandigini merak ediyordum. bunu emlakciya sorunca "neden komsulara sormuyoruz" dedi ve birazdan yakinlardaki koylu amcalardan birinin kapisini caldik. adam "benim atlarim var ve orada atlara bakiyorum ama bu ahirlari cok farkli sekillerde kullanan insanlar var. mesela george adli bir komsumuz burayi restore ederek ufak bir sinema salonuna cevirdi ve cocuklarina ve misafirlerine projeksiyon ile sinema filmleri izletiyor. bunun disinda burayi atolye olarak kullanip hobileriyle ilgilenenler de var, kutuphaneye cevirenler de var, karisinin ve cocuklarinin gurultusunden kacmak icin kullanan da var ve tabi ki muzik grubu kurmak icin kullanan da var" dedi.
bizim aklimiza bunu nasil kullanacagimizla ilgili hicbir fikir gelmiyordu ve buyuk ihtimalle besledigimiz 2 kopegi buraya iteleyecektik. zaten buyuk arazili ev aramamizin en buyuk sebebi de bu 2 kopegimizdi. yalniz kopeklerim havalanip "evin kadar konus, benim evim seninkinin 3 kati buyuklugunde" der gibi o mavi gozleriyle
taylor swift gibi sinsi sinsi bakislar atarlarsa ne yapacaktim ben? biz bu eve bakarken hatun hemen "ben su kosede organik tarim yaparim" artik demeye basladi. bir zamanlar en buyuk hayalim bir tarlayi alip her tarafina agac dikerek ufak bir ormana cevirmekti ve ben de bunu yapmak istiyordum. en sonunda araziye meyve agaclari dikerek her ikimizin de istegine ulasabilecegimizi anladik. ilerde coluk cocugumuz olursa o agaclarin golgesinde oynayacakti veya isterlerse agac evi kuracaklardi ama o baska bir entry'nin konusu.
neyse, bizim emlakci tabi ki bu evde de bir kusur buldu. "bu evin musluklarindan akan suyun kuyu suyu oldugunu biliyorsunuz degil mi?" dedi. biz ne bilelim, suyu sehir sebekesinden geliyor saniyorduk. kadin da "sehir sebekesi bu kadar uzak yere kadar gelmez, sehrin epeyce disindayiz" dedi. su anda en yakinimizdaki "buyuk sehir" 50 bin nufuslu albany kasabasiydi ve burasi bile bize yarim saat mesafedeydi. kuyu suyu yine de o kadar kotu degilmis ve evin su filtreleri ve bununla ilgili altyapisi mevcutmus. emlakcimiz bu tur evlerin kuyu pompalarina ve motorlarina ne tur bakimlar yapildigindan, ne kadar surede bir degistiginden, suya yapilacak testlerden, septik sistemlerinden filan 20 dakika boyunca bahsettiyse de hicbiri aklima kalmadi. bir de bu evin arazisinin ortasindan dere geciyormus ve evin kendisi olmasa da arazinin bir kisminda sel basma riski varmis. emlakcimizin yaptigi arastirmalara gore sel baskini sigortasi burada zorunluymus ve ayda 100-150 dolar civari tutuyormus. bunu da ogrendigimiz iyi oldu.
bundan sonra bir eve daha bakacaktik ama bu ev oldukca ilgincti. soylenene gore evin fiyati diger evlerden %30-40 daha ucuzdu ve bu bolgede evler peynir ekmek gibi satilmasina ragmen bu ev aylardir bir turlu satilamamisti. ben de "ev ne kadar kotu olabilir ki? zaten evin fiyati o kadar ucuzsa butcemizden kalan parayla bu evi adam ederiz" diye dusundum ama simdi anliyorum ki cok naifmisim. daha evin oldugu mahalleye girerken sanki dev bir
meth lab'a girmis gibiydik. evlerin bazilarinin onunde "yaklasmayin" "yaklasana ates edilecektir" benzeri tabelalar asiliydi. bazi evler de bildigin karavandan cevrilmisti. adresteki eve geldigimizde korku filmlerinde dekor olarak rahatlikla kullanilabilecek beyaz ahsap ve dokuntu bir eve geldik. bak senaryoya bile gerek yok diyorum, evin videosunu cek korku filmi olarak sat, hic siritmaz. bu evin bir de kendisinden de korkunc bir ahiri vardi ve curumus ahsap rengindeydi. kim bilir o ahirda ne tur yilanlar, ciyanlar ve habis ruhlar yasamaktaydi. girmeye cesaret bile edemedik. emlakcinin bize anlattigina gore bu eve utah'tan oregon'a tasinmak isteyen bir cift hic gormeden teklif vermisti ve sonra evi ziyaret ettiklerinde sener sen gibi topuklarini gotlerine vura vura kacmisti.
kosar adimlarla bu evden kactik. bundan sonra bir eve daha baktik ve bu evin de ilginc bir hikayesi vardi. bu ev de ortalamanin altinda bir fiyata sahipti ve epeyce buyuk bir arazisi vardi. tamami ahsaptan olusan 4 oda 2 salonlu ev bana gayet normal ve sirin gelmisti ve bir yandan da "dur bakalim emlakci bu kez ne kusur bulacak" diye dusunuyordum. tabi ki kadinin agzindaki baklayi cikartmasi uzun surmedi. "bu eve kredi almak oldukca zor olacak" dedi. ben de "ne oluyor lan" diye dusunmeye basladim. kadin evin tarihini anlatmaya basladi. meger bu ev fabrikada yapilan ve sonradan dev tirlarla getirilip araziye monte edilen prefabrik bir evmis (
sekil 1a). normalde bu tur evler oregon'da cok populer ve bankalar bu tur evlere kredi verebiliyorlar ama bir sartla: o da ev fabrikadan cikip bir arazide kalici bir temel uzerine monte edilecek. megersem bu ev daha once 3 defa o araziden bu araziye tasinmis ve bankalar kredi cikartmayacagi icin sadece nakit ile satin alinabiliyormus. pii koskoca ev bankalarin kara listesine girmis.
3 bucuk saat sonunda kadini epeyce zahmete sokmustuk ama o da masallah her evde kusur bulmamiza yardimci oluyordu. normalde emlakcilarin amaci bir evi en kisa surede en yuksek fiyata satarak en kisa surede en yuksek komisyona ulasmaktir ama bu kadin resmen para kazanmak istemiyor gibiydi. sonunda "starbucks'a gidip biraz konusalim" dedi ve laptop'unu cikartip bize birkac ev daha gosterdi. "tam istediginiz gibi bir ev daha var isterseniz bu eve bakalim" dedi ve bir evin resimlerini gosterdi. aman tanrim! hem ben hem kiz arkadasim bu eve asik olmustuk.
ev eyalet ormaninin tam icindeydi ve etrafi agaclarla doluydu. evin devasa boyutta camlari vardi ve hangi odada oturursaniz oturun disardaki agaclari gorebiliyordunuz. odalardan birinin catisi bile camdandi (sky-window) ve gece gokyuzunu izleyebiliyordunuz. ustelik bu ev onceki evlerden daha da ucuzdu. ev konum olarak da tam istedigimiz yerdeydi. normalde haftasonlari bazen plaja bazen karli daglara gidiyoruz ve ikisi arasinda 1 bucuk saat mesafe var. iste bu ev tam iki mekanin ortasinda ve ikisine de 45 dakika mesafedeydi. hemen arabaya atlayip evin bulundugu yere gidelim dedik.
sehrin disina ciktik ve hala gitmeye devam ediyorduk. birazdan bir yerden sola saptik ve iki tarafi da agaclarla kapli bir yola girdik ki oregon'da bu tur yollar zaten cogunluktadir. agaclarin miktari giderek artiyordu ve bir sure sonra gokyuzunu bile goremez olduk. kis mevsimi olmasina ragmen 4 mevsim yesil kalabilen bu cam agaclari o kadar yogundu ki disarda gunesli olan hava sanki kapali gibi gozukuyordu. portatif gibi duran ahsap beyaz bir kiliseyi gecince bir daha sola donduk ve asfalt yol bitti. yolun bundan sonrasi toprakti. bir sure sonra yol yukari tirmanmaya basladi ve ufak bir daga tirmandigimiz anlasiliyordu. birazdan toprak yol da bitti ve cakil taslariyla dolu bir yol basladi. az otede mustakbel komsularimizdan biri ufak bir dozerle gecen hafta firtinada dusen bir agaci yoldan cekmeye calisiyordu. biz biraz daha tirmanmaya devam ettik ki yol da muhtemelen birkac gece once yagan ve hala erimemis olan karlarla kaplanmaya basladi.
biz karli yolda tirmaniyorduk ama bir sure sonra araba tirmanmayi birakti. gaza basiyordum ama karda patinaj cekiyorduk. normalde ford'un "arazi araci" denilecek sinifta bir aracini kullaniyorum ve arabamla yagmur camur demeden girmedigim arazi, dag, orman, plaj kalmamisti ve gecen hafta arabayi yikatirken eleman "abi camel trophy'e mi katildin yoksa arabayi camur rengine mi boyattin" diye dalga geciyordu. ama nedense bu yolda araba "nuh" diyor "peygamber" demiyordu. gaza bastikca "nuuuuh" diye bir ses geliyordu resmen. arabayi kenara biraktik ve yolun geri kalanina katirlarla devam edecektik ama aksi gibi etrafta katir da yoktu. bu yuzden yolun son kalan 100 metrelik kismini yuruyerek cikmaya karar verdik.
ben sakayla karisik "bu evi alirsak yeni bir araba almamiz gerekecek cunku arabam bu evi pek sevmedi" seklinde dusunmeye basladim. bu ev sevilmez mi lan? evin 2 odasini arada sirada airbnb'de kiralasan parasi cikar zaten. videom yok ama merak edenler icin yukari tirmanirken evin uzaklardan resmini cektim:
https://goo.gl/irc6d9 aslina bakarsaniz yokus fotografta ciktigindan cok daha dik ve keskin bir yokustu.
ama tahmin edeceginiz uzre bu evden de bir sekilde vazgecirildik. neymis efendim burada siklikla toprak kaymasi gorulurmus, evin uzerine agac dusermis, ormanda yangin olursa ev duman olurmus, ayi saldirirmis ve daha neler neler. aslinda bu eve cok sicak bakiyordum ama oregon'un birinci dereceden deprem bolgesi oldugu aklima geldi. depremin tetikleyecegi bir toprak kaymasi evi kutu gibi dagdan asagi yuvarlayabilirdi. bir de bahane uretmek gibi olmasin ama evin oldugu yerde cep telefonlari da cok zayif cekiyordu.
bundan sonra bir tane ev bulduk, begendik de ve teklifimizi yaptik. evi satan cift yeni bosanmisti ve evin satisindan gelen para yari yariya bolunecekti. bu yuzden hic vakit kaybetmeden teklifimizi kabul ettiler. abd'de banka kredisiyle ev aliyorsaniz yaptiginiz teklif kabul edildikten sonraki adim eve bir inspector yani denetimci alip adama (veya kadina) evin her tarafini inceletmek. yaklasik 3 saat boyunca evi inceleyen inspector sorun gordugu yerleri fotografliyor ve sonunda size 50-60 sayfalik bir rapor veriyor. evin garajindan catisina, elektrik sistemlerinden su borularina kadar her sey inceleniyor. sonunda inspector'a 400-500 dolar civari bir ucret oduyorsunuz ama her kurusuna degiyor ve bazen sizi cok daha buyuk masraflardan kurtariyor. emlakcimiz bize cok guvendigi birini inspector olarak onerdi ve biz de adamla anlastik. adam israrla "isim bittikten sonra 24 saat icinde rapor elinize ulasmazsa para almayacagim" diyordu, biz de "tamam" derken icimizden "yav he he" diyorduk.
aksilik o ki adamin kopegi hastalanmis, acil veterinere goturmesi gerekmis ve rapor 1 gun gecikti. adam bizi arayip "asla paranizi alamam" diye tutturdu. adama parayi kabul ettirmek icin ugrastik, didindik, kac defa telefon actik ama tek kurus almayi kabul etmedi. "bari indirim yap, o kadar emek harcamissin hic para almazsan olmaz" dedik yine kabul etmedi. sonunda amazon'dan hediye karti alip yolladik ve bunu kabul etti. adamin yazdigi rapora gelince evde pek sorun yoktu ama evin bir cok esyasinin yenilenmesi gerekiyordu. evin su isitma sistemi, klimasi, buzdolabi, firini ve isitma sistemi ayni ev gibi 25 yasindaydi ve yenilenmesi gerekiyordu. ayni sekilde catinin da yenilenmesi gerekiyordu. butun bunlarin masrafi 30-40 bin dolar tutacagi icin evi almaktan vazgectik ve bunu emlakcimiza soyledigimizde kadinin kizacagini dusunduk ama anlayisla karsiladi. "hic acele etmeyin, icinize sinecek bir ev bulana kadar aramaya devam edecegiz ve onemli olan sizin memnuniyetiniz" dedi. evi almamiz ne kadar gecikirse onun komisyonunu almasi da o kadar gecikecekti ama pek takmiyor gibiydi.
bundan birkac hafta sonra insaati yeni bitmis bir eve denk geldik. ev her anlamda hayallerimizdeki gibiydi. ustelik evin tum esyalari da gicir gicirdi. o gun emlakciya hic haber vermeden arabaya atlayip evin oldugu yere gittik ve evi inceledik. evin arka bahcesi 1 donum buyuklugundeydi ve bu bahcenin bir kisminda su birikintisi vardi. en basta uzaktan bakinca "herhalde son gunlerde cok yagmur yagdigi icin su birikmis" diye dusunduk ve kafaya takmadik. daha sonra emlakcimizi arayip "bu eve teklif vermek istiyoruz" dedik. kadin tutturdu "once gidip evi goreyim ondan sonra bakariz" diyor. allah allah yahu! evi biz gormusuz, begenmisiz, sana ne oluyor? kadin yine hakli cikti ama. birkac saat sonra emlakcimiz evin oldugu yere geldiginde biz olay yerinden coktan ayrilmistik. bizi telefonla arayip goruntulu konusma ayarladi ve bize o su birikintisini gosterip "burasi bataklik alan (wetland) ve devlet tarafindan koruma altina alinmis. buraya hicbir yapi insa edemezsiniz ve agac bile dikemezsiniz" dedi. o zaman o kadar para verip arazi almanin anlami kalmiyordu. bu yuzden bu evden de vazgectik.
bundan sonra "aslinda ben is yerine daha yakin bir ev bulayim, boyle kus ucmaz kervan gecmez yerlerde olacagina portland'a yakin kucuk bir kasabaya bakayim" diye dusunduk ve baktigimiz alani degistirmeye karar verdik. bu kez emlakcimiz bize "ben o bolgeye bakmiyorum, size o bolgeye bakan baska bir emlakci bulayim" dedi. biz de "peki o sekilde ev alirsak sen komisyon alacak misin" dedik ve "hayir" dedi. biz de "hayda" demek durumunda kaldik cunku aylardir bize yardimci olan kadincagiz komisyon almayacaksa kimse almamaliydi. sonunda aradigimiz ve hayallerimizdeki evi bulmustuk ama ev emlakcimizin kapsama alani disina cikiyordu. biz de ev sahibine "evinize tam da istediginiz fiyattan teklif verecegiz ama bizim emlakcimiza komisyon vereceksiniz" dedik ve bunu kabul ettiler. boylece ev arama maceramiz mutlu sonla bitmis oldu. :)