zeki muren, telaffuz ve tonlamadaki ustadligi ile eserlerdeki her bir heceyi dantel gibi isler, ama ayni zamanda da icinde harika kontrastlar barindiran bir ebru misali akici bir butun olusturur. onun dilinde butun eserler detaylanarak mukemmellesir, kadifelesir ve kulaklarinizdan oylece akar gider. turkcesine hayran olunandir:
(bkz:
zeki muren turkcesi)
bulent ersoy istanbul turkcesini bilir; ancak konustugu zaman ustune yapismis gibi durur; ozdeslesmez. onu dinlediginizde her hecenin bir zeki muren gibi islenmedigini, daha dalgali bir okuma oldugu duyarsiniz. daha serbest, bazi sozcukleri daha bir esneterek okur ki bu kimi eserlerde mukemmel bir sonuc verirken (bkz:
aksam oldu huzunlendim ben yine) ozellikle daha hareketli performanslarda (bkz:
biz ayrilamayiz) arabeske dokunabilmektedir. ancak belirtmek isterim ki bulent ersoy, ozellikle bir dede efendi, bir itri, bir haci arif bey dinlerken zeki muren beyefendi kadar ince bir is cikarmaz; ama ses tonundan ve girtlagi kullanmadaki farkliliklarindan dolayi o ulviligi ve tarihselligi biraz daha iyi hissettirir kanimca...