hiçbir şekilde tesadüf olmayan haberlerdir.
şimdi bakmayın siz burada cemaatin hakkında en ufak bir fikri olmadan sallayıp tutanlara, cemaati tanıdıkça cemaatin nasıl düşündüğünü neye göre karar/pozisyon alabildiğini net olarak görürsünüz.
öncelikle ben de cemaat hakkında en ufak bir fikir sahibi değildim ta ki lise yıllarıma kadar. zamanının en zeki ve yetenekli istanbul'da yaşayan 20-25 öğrencisinden biri olduğumdan fem dersanesinin sadece ve sadece türkiye birincisi çıkarma amaçlı dersanesinde (şubenin ismini vermiyorum ama anlayan anlamıştır) m1 sınıfında buldum kendimi. bize sınırsız imkanlar, burslar, yoğun ilgi, butik otellerde kamplar vs. vs. sunuldu, şimdi bunların hiçbirini inkar edemem, hatta haklarını ödeyemem ama bizden beklenen tek bir şey vardı: türkiye birincisi olmak; buradan cemaatle ilgili birinci ve belki de en önemli düşünce yapısına ulaşabilirsiniz: cemaat sadece ve sadece kazanacak ata oynar, yani riski dağıtmaz, güvendiğine bütün kaynakları seferber eder, geri kalanlara ise zaiyat gözüyle bakar, örneğin benden 6-7 yaş küçük kuzenim (durumu pek de iyi değildi kızın) üniversite sınavlarına resmen çarpım tablosunu bile birmeden girmişti, cemaatin gözünde başarısız olanlar sadece para kazanma kapısıdır.
cemaat ile ilgili bir diğer önemli özellik cemaatin sert ve agresif çıkışları (haklı konumda bile olsalar) sevmemesidir, kimseyle kavga etmeyi sevmezler, biraz içlerine atarlar hatta, sivri çıkanları da bir şekilde kendilerinden uzaklaştırırlar, bu bir yerde başarıya ulaşmalarında en önemli etkendir çünkü düşmanlarıyla sürekli çatışmaktansa, düşman gördüklerini zayıf anlarında yakalarlar ve ezip geçerler. hatırlayın 28 şubat zamanlarını, cemaatin askerle vs. ilgili bir haber yaptığı görülmüş müdür? hem de kendilerine yapılan onca haksızlığa vs. rağmen? hayır, ama ne zamanki ergenekon, balyoz vs. süreçleri başladı cemaat vurdukça vurmaya başladı, intikam soğuk yenen bir yemektir sözü cemaat için oldukça geçerlidir.
kendini dindar tanımlayan/gören bir insan olarak cemaatin en sevmediğim özelliği - çoğu zaman - başarıya ulaşan her yolu mübah görmeleridir. örneğin biyoloji/çevre/bilgisayar olimpiyatlarında üniversitede çalışan akademisyenlerin - ki bunlar da cemaat üyesidir - projelerini alıp lise/ortaokul öğrencilerinin hazırladığı projeler gibi göstererek bu olimpiyaları domine ederler, ki dediğim gibi cemaat sadece istanbul'da değil türkiye'nin her yerinde en yetenekli en zeki öğrencilerini brainhunt yaparak kendilerine çekmişlerdir, bu kadar üstün konumda olmalarına rağmen böyle ayak oyunlarına girmekten çekinmezler.
cemaatin son olarak vurgulanması gereken diğer bir özelliği kendilerinden güçlü olarak veya rakip olarak veya potansiyel çatışma yaşayabileceği olarak gördüğü herkesle bir şekilde çatışmaya girmesidir, bu çatışma ne zaman olur nasıl olur ne şekilde olur bunu cemaat belirler. bunu detaylı olarak açmıyorum çünkü birazdan anlayacaksınız ne dediğimi.
şimdi bu kadar şeyi niye anlattım amacım neydi ona geliyorum. 2002 yılından bu yana bozulmayan bir cemaat-akp ilişkisi vardı, hatta akp içerisinde de bir sürü dolaplar entrikalar vs. dönerken akp her durumda - ki bu oldukça zor bir durum çünkü akp içerisinde hemen her kesimden insan var, milliyetçisinden kürtçüsüne, dincisinden sol kökenli olanına kadar - birlik pozisyonundan hiç çıkmadı, sivri görülen insanlar dışlandı, hata yapanlar uzaklaştırıldı ama hiçbir zaman çatlak olmadı. hatta ve hatta ırak tezkeresi zamanında bile parti bir haftalık bir bölünme durumu yaşadıktan sonra tüm yaşananlar unutuldu. akp içerisinde de dediğim gibi sivri çıkanlar, göze batanlar, hata yapanlar vs. hiç düşünülmeden harcandı, hatta çoğu zaman sadece göze battıkları için. hatırlar mısınız
nazım ekren diye bir başbakan yardımcısı ve ekonomiden sorumlu devlet bakanı vardı, şimdi bırakın bakanlığını vs. milletvekili bile değil, sebebini biliyor musunuz? bence son derece haklı kriz bizi teğet geçecek sözünü - yunanistan ispanya vs. gibi ülkelerin düştüğü durum göz önüne alındığında haklıydı - başbakana o söylemişti, bu söz çok tepki çektiği için, piyasayı son derece yakından tanımasına, piyasanın her kesimi tarafından sevilmesine, ali babacan gibi bir amatöre göre ekonomiyi zilyon kez iyi yönetmesine rağmen anında uzaklaştırıldı. akp içerinde de inanılmaz bir güç çekişmesi vs. olmasına rağmen hatta ve hatta abdullah gül ve başbakan arasındaki özellikle karılarından dolayı oluşan gerginlik varken bile çatırdama olmamıştı, ta ki fenerbahçe ile ilgili olan olaylar başlayana kadar.
sebebi nedir bilmiyorum belki cemaatin içine sızamadığı tek önemli kurum olarak fenerbahçeyi görmesi (bjk ve gs'de daha önce aktif rol alan ihsan kalkavan, abdurrahim albayrak vs. çok sayıda yönetici olmuştur), veya akp karşısında güç gösterisi yapıp akp'yi "bakın siz büyüksünüz ama ben daha büyüğüm, yerinizi bilin" çabası mıdır onu kestiremiyorum ama cemaat bir şekilde bütün eforunu fenerbahçe üzerinde yoğunlaştırdı.
dediğim gibi cemaat kaybedecek ata oynamaz, muhtemelen emniyet vs. gibi kurumlardan aldıkları haberler ve desteğe güvenerek böyle yaptı, hatta ve hatta sert ve agresif çıkışlar herhangi bir konuda bile kabul görmezken (misal başörtüsü ile ilgili çıkışlar bile cemaat tarafından destek görmemişti) cemaat gazeteleri ve cemaate yakın gazeteciler tarafından son derece agresif çıkışlar ve dezenfarmasyon süreci başlatıldı. dediğim gibi bu durum cemaatin hedefine ulaşabilmek için başarıya ulaşan her yolun mübah görülmesinden kaynaklandı, ve ilk defa akp-cemaat arasında bir rekabet ve çekişme yaşandı, akp içindeki cemaat yanlıları ve cemaatin bu derece güçlenmesinden rahatsız olan kesim arasında ilk defa çatırdama yaşandı.
olay sadece fenerbahçeyi yıkmak ve ele geçirmek değil, akp'nin gözünü korkutmaktı, hatta olası bir çatışma ortamında akp'nin tepkilerini ölçmekti, bir ölçüde başarıya da ulaştılar, hatta fenerbahçe yönetimine tarihinde ilk kez cemaate yakın bir ismi bile sokmayı başardılar ama tahmin edemedikleri olay fenerbahçe taraftarının son derece kararlı bir duruşla başkanına ve takımına sahip çıkması ve akp içinden de insanların cemaate karşı duruş sergilemesiydi. muhtemelen 2 sene sonraki cumhurbaşkanlığı seçimleri düşünülerek yapılan bir çıkış olması da olasılık dahilinde, yani cemaatin istemediği birinin önünü kesmenin altyapı çalışması, ama sonuç değişmiyor, cemaat kaynaklı cemaate yakın gazeteci, emniyet, savcı vs. destekli bu plan büyük ölçüde başarıya ulaştı, cemaat akp'ye "bir dahaki sefere senin de kulağını çekmesini bilirim, hal ve hareketlerine dikkat et" mesajını vermiş oldu.
outside kardeşimizin yaptığı araştırma sayesinde gördüğümüz haberler 3 temmuz'da başladığı düşünülen sürecin çok daha öncesinde planlandığını gösteriyor, yani atılacak manşetler, yapılacak haberler önceden belirlenmişti, ne kadar taşşak geçmeye de çalışsanız sadece ve sadece bunu görmemek için oldukça saf veya salak veya fenerbahçe düşmanlığı yüzünden kör olmuş gözlere sahip olmanız gerekir. emniyetin bile molotof atan, insan öldürmeye yeltenen pkk'lı piçlere en ufak müdahalede bulunmayıp fenerbahçe taraftarlarına orantısız güç kullanması bir göstergedir.
sonuç olarak bugün fenerbahçe yarın başka bir kurum veya kişi, cemaat istediğini alaşağı etmek için elinden geleni yapabilir, benim gibi kendini dindar olarak gören bir insanı bile rahatsız eden bu durum karşısında diğer insanların tepkisiz kalması sadece ve sadece türk insanının koyunluğundan kaynaklanmaktadır, bugün bize yarın size, ne yazık ki tehlikenin farkında değilsiniz.