prof. dr. anıl çeçen'in vakti zamanında gündeme getirdiği yeni bir jeopolitik projedir.
yeni selçuklu vizyonu - anıl çeçen
sovyetler birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan otorite boşluğu alanında ortadoğu ve ön asya bölgeleri öne çıkarak önem kazanmıştır. soğuk savaş döneminin koşullarında doğu ve batı blokları arasında bir tampon bölge olarak varlığını koruyan ön asya ve ortadoğu bölgeleri, doğu bloku’nun dağılması üzerine eski konumunu yitirmiş ve yeni koşullarda nereye doğru gideceği belli olmayan bir aşamaya gelmiştir. dünya haritası çerçevesinde bu bölgeler ele alınırsa, her ikisinin de aslında yeryüzünün tam ortalarında konumlandığı ve bu doğrultuda bir jeopolitiğin içinde kaldıkları görülmektedir. ortadoğu denilen bölge aslında arap yarımadası’nın kuzeye ve anadolu üzerinden batıya yönelen kısımlarını içine alan bir haritada uzanmaktadır. ingilizlerin dünyaya egemen olduğu yüzyıllarda yaptığı bir değerlendirmeye dayanan ortadoğu kavramı, ingiltere merkezli bir dönemin ürünüdür. dünya saat ayarını belirlerken yeryüzünün en güçlü imparatorluğunun merkezi olan ingiltere, kendi ülkesini dünyanın ortasına koyarak yeryüzünün saat dilimlemesini yapmıştır. ingiltere, avrupa ile beraber kendini dünyanın merkezi sayılmış; balkanlar doğuda kaldığı için buraya yakındoğu adını almıştır. balkanlar’ın ötesi olan merkezî bölge ise, doğunun ortası olarak görülmüş ve ortadoğu adını almıştır. balkanlar’dan iran’a kadar olan bölge ortadoğu olarak isimlendirilirken, hindistan ve daha doğusu da uzakdoğu şeklinde adlandırılmıştır. ingiltere merkezli dünya döneminde, yeryüzünün doğusu böylesine üçlü bir tasnifle değerlendirilirken, türkiye’nin de içinde bulunduğu merkezî bölgeye ortadoğu adı verilmiş ve kavram daha sonraki dönemlerde de devam ederek günümüze kadar gelmiştir. aslında dünya haritasına bakılırsa, ortadoğu denilen bölgenin üç kıtanın ve yeryüzünün anakarasının tam ortalarında yer aldığı, diğer bir değişle dünyanın tam ortası olduğu görülmektedir. bu bölge konumu itibariyle tarihin her döneminde gelip geçini bol bir alan olmuş ve bu nedenle de bir türlü uzun süreli istikrar ve güvenliğe sahip olamamıştır. sâdece büyük imparatorlukların bölgede hâkimiyet tesis ettiği dönemlerde istikrar ve güvenliğin bölgede etkili olduğu görülmekte, büyük imparatorlukların yıkıldığı ya da devre dışı kaldığı aşamalarda ise, bu geniş coğrafyada kurulu bulunan devletler iç ve dış sorunlarla boğuşmak zorunda kalmaktadırlar. güçlü bir otorite ya da merkezin yokluğu beraberinde bölgede karışıklığı getirmekte ve savaşlar birbiri izlemektedir. ön asya kavramı ise, dünyanın en büyük kıtası olan asya merkezli bir jeopolitik alan tanımlamasıdır. ön asya, asya kıtasının dünyanın merkezine açılan kapısını ifâde etmekte ve dünyanın batısından doğusuna doğru bir yönelme noktasında asya’nın ön yüzü olarak yeryüzünün diğer kısımlarının önüne çıkmaktadır. ön asya tarihin her döneminde, asya kıtasına batıdan giriş kapısı olmuş ama aynı zamanda asya uygarlıklarının ve imparatorluklarının da kıtanın dışına çıkarak dünyanın diğer bölgelerine açılan bir pencere işlevi görmüştür. ön asya, asya kıtasının akdeniz’e açılan topraklarını ifâde etmiş, bu bölgenin dünyanın batısı ile ilişki kurma merkezi olarak gündeme gelmiştir. asya kıtasının ortalarında kurulan cengiz han, timur han, babür şah imparatorlukları gibi büyük devletler batıya doğru açıldıklarında ön asya bölgesine gelmişler ve buradan dünyanın diğer bölgelerine açılma şansına sahip olabilmişlerdir. ön asya bir anlamda, avrupa ile asya arasında yer alan avrasya bölgesinin de merkez alanı olmuş ve tarihin belli dönemlerinde değişik devletlerin ve imparatorlukların denetimi altına girmiştir. bu bölgede tarihin her döneminde çeşitli devlet yapılanmaları ortaya çıkmıştır. bazen belirli bölgelere dayanan küçük devletler, bazen de bunların büyüyerek çevreye yönelmeleri ile gündeme gelen imparatorluklar; dünyanın merkezî bölgesinde görülmüştür. bölgede küçük devlet yapılanmalarının olduğu dönemlerde, çevre egemenliği nedeniyle küçük devletler arasında çekişmeler, çatışmalar ve savaşlar sürekli gündeme gelmiştir. küçük yapılar arasındaki çekişmeler bölgede barışı uzun süreler boyunca erteleyebilmiş ama küçük devletlerden birisi diğerlerini yenerek kendisinin merkezinde yer aldığı daha büyük bir siyasal yapılanmayı tüm bölgede geçerli kılabildiği zaman, ortadoğu denilen yeryüzü parçasında barış hem daha kesin hem de uzun süreli olarak ortaya çıkabilmiştir. bu nedenle, bölgeye yönelen değerlendirmelerde ve hazırlıklarda, geçmişten gelen bu gibi tarih derslerinin göz önüne alınmasında yarar bulanmaktadır. osmanlı imparatorluğu varken bölge uzun süreli bir istikrar ve güvenlik adasına dönüşmüştür. osmanlı öncesinde de bölgede çok büyük bir alana yayılmış olan selçuklu türk imparatorluğu’nun dünyanın merkezî alanına barış getirebildiği görülmüştür. gerek selçuklu gerekse de osmanlı imparatorluğu dönemlerinde, ortadoğu ve ön asya topraklarına egemen olan bir türk gücünün merkezî bir otorite olarak bölgedeki çeşitli alanları kedine bağlı kılabildiği görülmüştür. büyük imparatorlukların geniş sınırları bölgeye yayılırken, dışarıdan bölgeye yönelen her türlü saldırı ve tehdit zaman içerisinde geri püskürtülebilmiştir. bu durum da bölgenin temel yapısı hakkında genel bir fikir vermekte ve geleceğe yönelen hazırlıklara ışık tutabilmektedir. dolayısıyla bu bölgenin geleceği belirlenirken coğrafi koşullar ve tarih kesinlikle dikkate alınmalıdır. ön asya ya da ortadoğu ayrı bir bölge olarak ele alındığında, uygarlığın belirli dönemlerinde buralarda farklı devlet yapılanmaları ortaya çıkmış ve bunların gücüne göre de bölgenin haritası çizilmiştir. bölge parçalı devlet yapısına göre de ele alınabileceği gibi tarihin belirli dönemlerinde dünyanın merkezindeki alanlara egemen olmuş büyük devlet veya imparatorlukların konumuna göre de bir yaklaşım geliştirilebilir. bu çerçevede, dünyanın merkezi bölgesini değerlendirirken yaklaşım modelini öncelikle belirlemek gerekmektedir. parçalı devlet modeli ile bölgeye yaklaşılırsa ortaya başka bir tablo çıkar; bütünleşmiş bir imparatorluk ya da bölgesel devlet modeli ile bölgeye yaklaşılırsa o zaman da bambaşka bir harita ile karşılaşmak mümkündür. mezopotamya’da eski zamanlarda kurulmuş olan imparatorluklar da bir model olarak ortadoğu’nun ele alınışında yardımcı olabilir. yani tarihin önceki dönemlerinde doğu akdeniz’de kurulmuş olan, iki dönemde varlığını gösteren küçük israil devlet tipi bölgenin geleceğinde hareket noktası olarak ele alınabilir ve bölgesel siyasal planlar bu amaçlar doğrultusunda da hazırlanabilir.
http://www.2023.gen.tr/ den alınmıştır.